Şivan Perver’in “Megri Megri”siyle dalga geçenlerden değilim. Diyarbakır’daki Erdoğan-Barzani buluşmasını ve Şivan Perver’in o tarihî buluşmadaki müstesna yerini takdir etmiş olanlardanım. Hem de nasıl!
17 Kasım 2013’teki buluşmadan bir gün evvel şöyle yazmıştım Star gazetesinde: “Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Diyarbakır’da kucaklaşarak bütün dünyaya birlik mesajı verecek bugün. Şivan Perver de 37 yıllık sürgün hayatından sonra nihayet vatanına dönecek ve bu tarihi buluşmada yer alarak o mesajın altını çizecek. Şudur o mesaj: Türkler ve Kürtler, Sykes-Picot haritalarının ve bu haritaları besleyen psikolojik harekâtların oluşturduğu yüz yıllık parantezi kapatarak, kardeşlik, muhabbet ve hakkaniyete dayanan 1000 yıllık yoldaşlıklarını yine kardeşlik, muhabbet ve ille de hakkaniyet zemininde ihya etme iradesini ortaya koymuş bulunuyorlar.” (BİJİ SEROK ERDOĞAN, Star, 16 Kasım 2013)
***
Kürtlerin hakkını-hukukunu iadeyi öngören “Kürt Açılımı”, Kürt meselesinden mütevellit terör furyasını sona erdirmeye yönelik “Çözüm Süreci” ile yeni bir ivme kazanmıştı. Tam gaz ilerliyordu süreç. FETÖ, Diyarbakır buluşmasından bir ay sonra giriştiği bürokratik darbe teşebbüsüyle hükümetin insicamını bozarak bu gidişi biraz duraksattırdı, ama durduramadı. O işi PKK yaptı daha sonra; 2015’in temmuz ayında fiilen kaldırdığı “eylemsizlik” kararını aynı senenin kasım ayında resmen de kaldırdı ve “halk savaşı” başlattığını duyurdu. Sebep? Sözde “baraj ve kalekol inşaatları”, özde ise uluslararası sistem ağalarının PKK’ya Suriye’de sunduğu ‘muazzam’ perspektif. ‘Bak’ dedi ağalar, ‘burada IŞİD ile mücadele bahanesiyle seni dişine kadar silahlandırıp devletleştirebiliriz, hatta devletini denize de açabiliriz; ama bu işi rahatça yürütebilmemiz için Türkiye’nin ayağının bağlanması lazım. Çözüm sürecinin içine tükürüp Türkiye’yi gelmiş geçmiş en büyük terör furyasıyla sarsmalısın. Öyle ki, Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki çarkımıza çomak sokmayı aklının ucundan bile geçiremeyecek durumda olmalı. Buradaki iş belli bir noktaya gelince öyle sınırsız imkânlara kavuşacaksın ki, o imkânlarla Türkiye’den de toprak koparırsın.’
Türkiye’nin iç dinamiklerine dayanan “Çözüm Süreci” dış dinamiklerin devreye girmesiyle bozuldu ve PKK Türkiye’yi gerçekten de her zamankinden daha büyük bir terör furyasıyla sarstı. Aylarca süren “hendek” teröründe kan gövdeyi götürdü. Güvenpark saldırısında 36 sivil paramparça oldu. Ülke sathında sayısın unuttuğumuz kadar çok terör eylemiyle halkın ve devletin ufku karartılmaya çalışıldı. Türkiye sarsıldı, evet; ama yıkılmadı. Yıkılmak şöyle dursun, terörle mücadele azmi ve kabiliyeti artarak çıktı bu süreçten. PKK’ya kök söktürerek çıktı ve kök söktürmeye devam ediyor. Hem içeride hem de Irak’ta. Geçen sene PKK’nın Suriye’deki kalelerine de uzanmaya başladı; Afrin ve çevresini PKK’dan temizledi. Şimdi ise Fırat’ın doğusundaki PKK mevzilerini dağıtmak için “Barış Pınarı Harekâtı”nı başlatmış bulunuyor.
Bunu ‘Kürtlerle savaş’ gibi göstermeye çalışanlar da gayet iyi biliyorlar ki, “Kürt Açılımı” ve “Çözüm Süreci”nde Kürt meselesini bütün boyutları ile ve hakkaniyet içinde çözme iradesini ortaya koymuş olan Ankara’yı Barış Pınarı Harekâtı’na sevk eden şey PKK terörüyle sonuna kadar mücadele azminden başka bir şey olamaz. PKK, Türkiye’nin canını yakan bir terör örgütü mü? Evet öyle. Suriye’nin kuzeyine hakim olan ve Türkiye’yi fena halde tehdit etme potansiyeli taşıyan PYD/YPG’nin Kandil’deki PKK kurmayları tarafından yönetildiği malum mu? Malum. Başka izaha gerek var mı? Yok.
H H H
Şivan Perver, Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili video mesajında “Yeter ulan, yeter! Ne yaptık ulan size, ne yaptık, bu kadar bize saldırıyorsunuz?” diye haykırıyor. “Megri Megri” değil ama işte bu mesaj fena halde yadırgatıcı. “Biz” derken Kürtleri kast ediyorsa, saçma. PKK’yı kast ediyorsa da saçma. Böyle operasyonları üzerine çekmek için yapmadığı ne kaldı PKK’nın?
PKK 2015’te Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyup silah bıraksaydı ve aradan geçen dört seneyi Ankara’nın tam güvenini kazanmak için güzelce değerlendirseydi, bugün Suriye’nin kuzeyine yönelik askerî operasyonları değil, dağlardaki PKK’lıların esenlik içinde evlerine dönmelerini de içeren bir uzlaşmayı ve tam demokratik bir siyasi yeniden yapılanmayı konuşuyor olurduk. Veya: PKK Türkiye’yle çatışmayı tercih ederken PYD onunla irtibatını kesip Türkiye’ye itimat telkin etseydi, bugün Suriye’nin kuzeyine yönelik askerî operasyonları değil, Ankara-PYD yakınlaşmasını konuşuyor olurduk.
Şivan Perver hesap soracaksa, emperyalistlerin dolduruşuna gelerek barışı ve uzlaşmayı teröre kurban eden PKK’ya ve onun Suriye’deki uzantısına hesap sorsun. !