Bir vesileyle Dursunbey’in Sarı Hoca’sını hatırladım, içim ısındı.
Bugün yine gündemi es geçip Sarı Hoca’yı anmak geliyor içimden.
***
Bosna kökenli Sarı Hoca (Mehmet Ruhi Turan) 1899’da İnegöl’de doğdu ama 1939’da yerleştiği ve 1981’deki vefatına kadar -dört senelik Kütahya parantezi hariç- yaşadığı Dursunbey’e mâl oldu.
Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde her gün, her yerde, her vesileyle Sarı Hoca’ya rahmet okunur.
Vefa, vefa, vefa.
Sarı Hoca Çeşmesi ve Sarı Hoca Anadolu İmam-Hatip Lisesi de var Dursunbey’de.
Ama Sarı Hoca’nın sadece ismi değil hizmeti de yaşıyor, yaşamaya devam ediyor.
Bitmeyen bir destandır Sarı Hoca.
İman ve Kur’an destanı.
Hiç durmadan duraklamadan ilim ve irfan dağıttı insanlara, onları Kur’an’ın aydınlığında irşad etti, sayısız hafız yetiştirdi.
Vefatından 40 sene sonra bugün hâlâ yetiştiriyor.
Yeni yetişen hafızların önlerindeki rahle, Sarı Hoca’nın kurduğu rahledir zira.
Okunan, hıfzedilen her ayet, Sarı Hoca’nın ecrini artırıyor inşaallah.
***
Şair Mehmet Aycı’dan işittim:
Sarı Hoca, Kur’an’ın yasak olduğu ve medreselerin jandarma hücumuna uğradığı “Milli Şef” döneminde, Dursunbey-Tavşanlı Posta Treni’nde kompartıman kiralayıp, orada yol boyunca talebe okuturmuş.
Düşünsenize:
– Hafızlığını nerede yaptın?
– Dursunbey-Tavşanlı Posta Treni’nde.
Ne güzel bir direniş hikâyesi.
Biri çıkıp bunun filmini yapmalı.