1994’te Ruanda’daki Hutu rejimi Tutsi kabilesine mensup yüzbinlerce (bazı tahminlere göre 1 milyon ve üzeri) kişiyi erkek-kadın ve yetişkin-çocuk diye ayırmadan katletti.
Fransız hükümeti bu soykırım boyunca Hutu rejimine arka çıktı, o rejim yıkılırken birçok Hutu savaş suçlusunu Ruanda’daki ‘barış gücü’ vasıtasıyla himaye de etti.
Gelin görün ki Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un talimatıyla kurulan 15 kişilik tarihçiler komisyonunun geçen hafta kamuoyuna açıklanan raporuna göre, “ciddi ve ezici” sorumlulukları aşikâr olmakla beraber Fransa’nın Ruanda Soykırımında işbirlikçi olduğu söylenemezmiş!
***
Şöyle deniyor raporun bir yerinde:
“Fransa Tutsilere yönelik soykırımda işbirlikçi midir? Bu noktada soykırım niteliğinde bir operasyona katılma iradesini kastediyoruz. Taradığımız arşivlerde bu yönde hiçbir veriye rastlamadık.”
Birincisi: İşbirlikçi sayılabilmek için soykırım mahiyetindeki bir operasyona bizzat katılmak şart mıdır?
İkincisi: Soykırıma azmettirmek yahut çanak tutmakla suçlanan, soykırımcı Hutu milislerini eğittiği de ileri sürülen Fransa’nın bu işbirlikçiliğine dair verilere rastlanamadıysa, bunun sebebi, Ruanda’nın başkenti Kigali’deki Fransa Büyükelçiliğinde bulunan yüzlerce belgenin -Hutu rejimi yıkılırken- elçilik mensupları tarafından imha edilmesi olamaz mı? Böyle bir ‘temizliğe’ gerek duyulması -hukuken değilse bile aklen- suç ikrarı değil midir?
Söz konusu raporda “Katiller ve aynı zamanda soykırımın beyin takımı, ülkenin batısında konuşlu Fransız askerleri tarafından oluşturulan bölgede kendilerine güvenli bir alan bulmuş, Fransız siyasi yetkililer onları tutuklamayı reddetmiştir” tesbitine yer veriliyor; aralarında bir işbirliği yoktuysa ne diye korumuşlar “soykırımın beyin takımı”nı?
***
Deıtsche Welle’nin ilgili haberinde Fransız tarih komisyonunun raporundan pasajlar nakledilirken arada şöyle bir cümle geçiyor:
“Sosyalist Mitterand yönetimi, Fransızca konuşulan Afrika’da Kagame liderliğindeki Ruanda Halk Cephesi ve Uganda aracılığyla İngiliz nüfuzunun yayılmasından da endişe ediyordu.” (Ruanda Halk Cephesi, Hutu rejimine mukavemet eden Tutsilerin örgütü.)
Bu cümle o rapordaki bir ifadeye mi atıftır yoksa Deutche Welle’nin kendi yorumu mudur bilmiyorum ama işin püf noktasını ortaya koyması bakımından pek isabetli bir tesbitle karşı karşıyayız.
İşin püf noktası: Hutu-Tutsi çatışması aslında Fransa-İngiltere çatışmasıydı ve Fransa “Frankofon Afrika”da İngiltere’ye mevzi kaybetmemek için yüzbinlerce Tutsi’nin canına tükürdü!
***
Fransız polisi, geçen sene, Hutu milislerini finanse ederek yüzbinlerce Tutsi’nin öldürülmesinden sorumlu tutulan Ruandalı iş adamı Felicien Kabuga’yı (ki muhtemelen Fransız ordusunun yardımıyla Ruanda’dan kaçabildi), sahte kimlikle yaşadığı Paris’te tutuklayıp Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim etmişti.
İyi, güzel.
Peki Ruanda Soykırımının Fransız aktörlerini kim tutuklayacak?