Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kurucu lideri olduğu AK Parti’nin 15’inci kuruluş yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada dedi ki:
“O gecede hep birlikte şu gerçekleri gördük; bu millet varsa biz varız, bu ülke varsa biz varız, bu devlet varsa biz varız, bu bayrak varsa biz varız, bu ezanlar, bu salalar varsa biz varız. İşte bunun için 15 Temmuz’da hepsine birden saldırdılar. Meclis’e saldırdılar, çünkü milletin temsil makamıydı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne saldırdılar, çünkü devletin temsil makamıydı. Polise saldırdılar, çünkü bayrağın muhafızıydı. Askerimize saldırdılar, çünkü onlar vatanın koruyucusuydu. Karşılarına ‘Allahu Ekber’ diyerek çıkan insanlara saldırdılar, çünkü ezanın ve salanın çağrısıyla oraya gelmişlerdi. Tüm bunlara şahit olduktan sonra artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta Cumhurbaşkanı olarak ben davranamam, iktidar partisi olarak, Türkiye’nin son 14 yılının sorumluluğunu üstlenmiş iktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna bu süreçte şahit oldum, inanıyorum. Sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, meslek örgütlerinin, farklı meşreplerin, ekollerin temsilcisi tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum.”
***
Erdoğan, başta kendisi olmak üzere hiç kimsenin 15 Temmuz’dan önceki gibi davranamayacağını/davranmaması gerektiğini söylüyor.
Toplumsal barışı tehdit eden söylem ve eylemlerden uzak durulmasını istiyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na kadar, geçmişte kavgalı olduğu herkese (FETÖ’cüler ile PKK’cılar hariç) zeytin dalı uzatıyor ve onların uzattığı zeytin dallarını öpüp başının üstüne koyuyor.
Safları sık tutmaya bakıyor Cumhurbaşkanımız.
Memleketin selameti için asgari müştereklerde buluşabilecekken buluşmadığı kimse kalmasın istiyor.
Reis’in kendisi böyle davranırken kimi Reisçiler (!) ise -azami müşterekleri bile umursamadan- şu veya bu sebeple kafayı taktıkları herkesi ajan, hain, düşman ilan edip hedef göstermeyi eskisinden daha büyük bir hararetle sürdürüyorlar.
En çok da kendi camialarından/camiamızdan olan kimselere kin kusmayı seviyorlar.
Mesnetsiz iddianın, haksız ithamın, akılalmaz iftiranın bini bir para.
Allah ıslah etsin.
***
Camiamızdaki falanca siyasetçi yahut gazetecinin hal ve davranışlarını beğenmeyebiliriz...
Onu tenkit edebiliriz…
Ona kızabiliriz, küsebiliriz, mesafe koyabiliriz…
Ama kin duyamayız be kardeşim!
Nefsimize yenik düşüp kin duysak bile, kinimiz bizi adaletsizliğe sevk etmemeli.
Allah’tan korkalım.
Yapmayalım böyle.