Bağdadi Grubu’yla hayâlî ve fakat sahici tartışmamız devam ediyor.
***
-Rasulullah, Beni Kureyza’nın eli silah tutacak durumdaki bütün erkeklerini öldürtmüştü. Yalan mı?
-O hadiseyi bidayetinden itibaren anlatır mısınız lütfen?
-Müslümanları arkadan vuran Beni Kureyza Yahudileri kuşatıldı ve İslam’a davet edildi. Bunu reddince teslim olmaya çağrıldılar, ama onu da reddettiler. Ardından muharebe başladı. Muharebeyi Müslümanlar kazandı ve…
-Ve “Şimdi ne olacak?” diye soruldu. Bu sorunun cevabı, iki tarafın da hakem olarak kabul ettiği ve “Onun vereceği karara uyarız” dediği Saad Bin Muaz’a (radıyallahu anh) bırakıldı. Saad Bin Muaz, kararını Yahudilerin kendi hukukuna göre verdi. Tekrar ediyorum: Karar, Rasulullah’ın kararı değildi. Bundan çıkarabileceğiniz yegâne sünnet, hakem tayinidir. İstanbul veya Brüksel’deki saldırılarınızın Benî Kureyza meselesiyle kıyası mukabil değil, ama bir an için öyle olduğunu farz edelim: O insanları öldürmeden önce etraflarını kuşatıp “Müslüman olun” dediniz mi? Sonra onları teslim olmaya çağırdınız mı? Sonra savaştınız mı onlarla? Sonra akıbetleri konusunda onların da gönüllü olarak kabul ettiği bir hakem tayin ettiniz mi? Sonra kadın ve çocukları eli silah tutan adamlardan ayırdınız mı? Hülasa: Çok yersiz bir örnek bu.
-Nizar kalesine mancınıkla saldırıldı ve orada sivillerden ölenler oldu. Yerleşim yerlerinde düşmana düzenlenen gece baskınlarında da birçok sivil öldü. Kadın ve çocuklar da öldü. Rasulullah buna cevaz verdi.
-Kasıt olmadan öldürülen kimselerle alakalı bir rivayet bu. Sultanahmet Parkı yahut Brüksel Havaalanı’nda doğrudan doğruya sivilleri, çoluk-çocuğu taammüden öldürmekle ne alâkası var? Kaldı ki, bahsettiğiniz o dönemden sonra Rasulullah’ın kadın ve çocukları öldürmeyi kesin olarak yasakladığını biliyoruz. İbn Ömer (r.a.) “Rasulullah’ın yaptığı savaşlardan birinde öldürülmüş bir kadın cesedine rastlandı. Bunun üzerine Rasulullah, kadınların ve çocukların öldürülmesini yasakladı” diye bildiriyor. Hanefi, Şafi, Hanbeli ve Maliki mezheplerinin dördü de bu ve benzeri hadis rivayetlerine dayanarak, kâfirlerin bizzat savaşa katılmayan kadınlarını ve çocuklarını öldürmeyi haram sayar. Hatta, İmam Malik ve Evzai’ye göre, kadın ve çocuklar, düşman ordusu onları zırh olarak kullansa bile öldürülemezler. İbn Ömer’in bahsettiği olayla ilgili çok önemli bir rivayet daha var: Kendi anlattığına göre Riyah Bin Rebv (r.a.) Rasulullah ile beraber savaşa gidiyordu. Yolda, Halid Bin Velid (r.a.) komutasındaki öncü kuvvet tarafından öldürülmüş bir kadın cesedine rastladılar. Rasulullah, o kadına üzüntüyle baktı ve “Bunun savaşır bir kişi olduğunu sanmıyorum” dedi. Sonra orada bulunanlardan birine şu emri verdi: “Derhal git Halid’e yetiş ve ona de ki, ücretle tutulmuş geri hizmet için getirilmiş kişileri ve çocukları öldürmesinler.” Demek oluyor ki, çarşı-pazardaki sivillerin öldürülmesi şöyle dursun, savaşta geri hizmette bulunan kimselerin öldürülmesi bile yasak.
-Ebu Cendel olayına ne diyeceksin peki? Mekke’den kaçan ve Hudeybiye Anlaşması nedeniyle Medine’ye alınmayan Ebu Basir, Ebu Cendel ve arkadaşları iki şehir arasında aç-susuz kalınca ganimet için müşriklerin ticaret kervanlarına saldırmadılar mı?
-Rasulullah’ın o saldırılarla tek alakası, Hudeybiye Anlaşması’ndaki muhataplarının ‘Anlaşmadaki o hükümden vazgeçtik, ne olur şu adamları yanına al da bitsin bu çile’ diye yalvarmaları üzerine o saldırıların sona erdirilmesini emredip ilgili sahabileri Medine’ye getirtmiş olmasıdır. Bu bir yana; “ganimet” dediniz, değil mi? Madem böyle bir kıyasta bulunuyorsunuz, öyleyse bana Brüksel saldırılarından ne kadar ganimet elde ettiğinizi söyler misiniz lütfen? Getirdiğiniz örnekler birbirinden yersiz vesselam.