Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Polonya’nın ‘yeniden kuruluşu’nun 104’üncü yıldönümü münasebetiyle uluslararası medya için kaleme aldığı “Batı’nın Güvenliğinin Temeli Olarak Bağımsız Polonya” başlıklı makalesinde,1795’te Rusya, Prusya ve Avusturya tarafından işgal edilip paylaşılan Polonya’nın 11 Kasım 1918’e kadar 123 sene boyunca “tarih sahnesinden silindi”ğini hatırlatıyor ve “Polonya’nın düşüşü ve sonrasında dirilişinin tarihi, her Polonyalı için temel bilgidir. Ne yazık ki Batı’da çok az bilinir.” diyor.
Türkiye’de de az bilinir bu.
Halbuki Osmanlı Devleti, Polonya (Lehistan) devletinin ortadan kaldırılmasını fevkalade önemli bir mesele olarak görmüş, bu oldubittiyi kesinlikle kabul etmemiş ve ‘süper güç’ Rusya ile karşı karşıya gelmek pahasına Polonya’nın istiklâl davasına ısrarla sahip çıkmıştı.
İşgali engelleyemeyen Polonyalı vatanseverler kitleler halinde Osmanlı’ya sığındı.
Rusya -ve Avusturya- onların ‘iadesini’ talep etti.
Osmanlı, bu talebi yerine getirmek şöyle dursun, Polonya’daki 1831, 1848 ve 1863 ayaklanmalarının bastırılmasından sonra kendisine sığınanları da bağrına bastı, sonuna kadar korudu ve kolladı.
Sultan Abdülmecit, “Tahtımı veririm fakat devletime sığınanları vermem” diyordu.
Dahası Osmanlı, bağımsız Polonya devleti sanki varlığını sürdürüyormuş gibi davranıyordu.
O uzun dönemde padişahların, her sene yabancı elçileri kabul merasiminde “Lehistan sefiri nerede kaldı?” diye sorduğu, bunun üzerine sadrazamın padişaha yaklaşıp -kulağına fısıldarmış gibi ama orada bulunan herkesin duyacağı şekilde- “Lehistan sefiri yoldadır. Yollardaki müşkülat yüzünden gecikmiştir.” dediği, böylece uluslararası camiaya bağımsız Polonya propagandası yapıldığı anlatıla gelir.
Yukarıdaki bilgiler, Polonya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin internet sitesinde de -“Polonya-Türkiye İlişkileri” başlığı altında- yer alıyordu.
Siteye son baktığımda o metni göremedim ama ikili ilişkilerin tarihine dair başka bir metne rastladım.
Orada şöyle deniyor:
“Osmanlı İmparatorluğu, İsviçre ile birlikte Polonya’nın bölünmesi kararını hiçbir zaman kabul etmemiştir. Aynı zamanda Polonyalı siyasi göçmenler için de güvenli bir sığınak haline gelmişti… 23 Temmuz 1923 tarihinde Polonya ile Türkiye arasında bir dostluk antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın önsözünde taraflar ‘Lehistan ve Türkiye arasındaki dostluğun tarihin en sert tecrübelerinden geçerek baki kaldığına’ vurgu yapmışlardır...”
Ne güzel.