Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilgili tartışmaya katılan siyasetçilerimiz genellikle birbirini tekrar ediyor: "Irak'ın toprak bütünlüğü... Bölgeyi krize sürükleyen Barzani... Bağımsız Kürdistan kurulduğu takdirde Türkiye'ye yönelecek tehdit..."
Yeni bir şey söyleyen, söylenenlere bir şey ilave eden veya onları eleştiri süzgecinden geçiren yok neredeyse.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dün İzmir'de gazetecilere verdiği beyanat bu yoklukta ilaç gibi geldi.
Gül de Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını istiyor ama bunun yolunun insan haklarına, hukuka, eşitlik ilkesine saygıdan geçtiğini vurgulamayı da ihmal etmiyor.
Konu hakkında konuşanların "sanki bizim Kürt nüfusumuz yokmuş gibi" davranmamaları gerektiğini de vurguluyor.
Hele şükür.
Nihayet bunu söyleyen -hem de açıkça söyleyen- bir siyasetçi çıktı.
***
Abdullah Gül diyor ki:
"Hiçbirimiz bu coğrafyada herhangi bir ülkenin toprak bütünlüğünün tehlikeye girmesini istemeyiz. Dolayısıyla özellikle Irak, Suriye söz konusu olduğunda toprak bütünlükleri, siyasi birlikleri hep devam etmeli. Devam etmesi için de o ülkenin bu şartları oluşturmaları, temelinde insan hakları, hukuku, eşitliği kendi aralarında hep sağlamaları gerekir. Buralarda yapılan hatalar neticede hep bölünmelere kadar gidiyor. Dolayısıyla Irak’ın bu hale gelmesi yeni bir şey değil. 80-90’lı yıllarda başlayan süreçler. Halep’te Kürtlere karşı kullanılan kimyasal silahlar, 32-36 paralellerin uygulamaya girmesi, adım adım bunlar hep oluştu. Onun için hep dikkatli olmak gerekiyor, onun için önce herkes kendi vatandaşlarını, farklılıkları ne olursa olsun, kendilerine iyi bağlaması lazım. Herkesin ülkesine aidiyetini sağlamlaştırması lazım. Bunlar yapılmazsa uzun vadede ayrışmalar ortaya çıkıyor."
“Bir taraftan Irak’ın toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini hep desteklememiz lazım ki biz bunu güçlü bir şekilde destekledik. Bir taraftan da halk olarak, basın olarak, siyasiler olarak, demeçlerimizde söylemler öyle olmalı ki herhangi bir şekilde kendi vatandaşlarımızın bazılarının kalbini asla buruk hale getirmemek gerekir. Ne söylediğimi anladınız. Manşetlere baktığımda sanki bizim Kürt nüfusumuz yokmuş gibi sorumsuz manşetler de görüyorum. Onda da çok dikkat etmek gerekir. Bu coğrafyada herkes kendi ülkesinde huzur içinde, barış içinde yaşamalı. Bunu sağlamak da o ülkeyi idare edenlerin görevleri. Onun için de vaktiyle Saddam’ın acımasızlığı olmasaydı, Irak da bu duruma gelmezdi. Suriye’nin acımasızlığı olmasaydı Suriye o hale düşmezdi. Bütün bunlardan alınacak dersler var."
***
Irak'ın toprak bütünlüğüne metelik vermeyenler bile bu dili, bu üslubu, bu inceliği saygıyla karşılar.
İşte sağduyu.
Allah razı olsun.