AK Parti seçmenlerinin yaş ortalaması yükseliyor.
Hiç şüphesiz hâlâ kalabalık bir gençliğe sahip AK Parti; bununla beraber, AK Parti’nin gençler arasındaki popülaritesinin azaldığı da şüphesiz.
AK Parti’li anne babaların çocukları olup da iktidar partisine mesafeli duran veya karşı çıkan gençler de var.
Bazıları, çok sevdikleri ama fikirlerini ve üslubunu eskimiş buldukları babalarına benzetip, ‘idare’ ediyor AK Parti’yi.
Bazıları, ilgi alanlarına hitap etmediği için AK Parti’ye uzak duruyor, genel olarak da siyasetle ilgilenmiyor, kafalarına göre takılıyor.
Bazıları, “Ama evladım, bu ülke nerden nereye geldi, geçmiştekilere kıyasla devede kulak gibi kalan sorunlara takılıp şükürsüzlük etmemelisin, Erdoğan ve AK Parti’nin kıymetini bilmelisin. Allah korusun, bu iktidar düşerse iflahımızı keserler bizim” diyen büyüklerine, “Ben bugünden sorumluyum. Doğru bildiklerimi savunur, yanlış bildiklerime karşı çıkarım. Bedeli neyse de öderim” diye diklenip, AK Parti’ye isyan bayrağını çekiyor.
***
“Ne yapacağız bu gençleri?”, sıkça sorulan bir soru.
Belki de “Bu gençler bizi ne yapacak?” diye sorulmalı.
Parti bünyesinde, parlamentoda, hükümette gençlere daha fazla yer verilerek meselenin halledilebileceği zannediliyor ama belki de asıl mesele ‘mental yaşlılık’tır ve parti çarkına dahil oldukları andan itibaren gençler de hızla yaşlanıyordur.
Ve yaşlanmaya mütemayil olmayan gençler parti çarkından uzak duruyordur belki de.
Ve ‘mental yaşlılığın’ köküne kibrit suyu dökme potansiyeli taşıyan gençler parti çarkından uzak tutuluyordur belki de.
***
Şimdi bunlar bir yana…
Siyasi kaygılar, oy hesapları bir yana…
Bir de şöyle bir sorunumuz var: Kimi AK Parti’li ailelerin çocukları da dahil olmak üzere birçok genç, İslamî söylemlere sıkça müracaat eden iktidara ve iktidar taraftarı çevrelere -medyaya da- şu veya bu sebeple duyduğu tepkiyi İslamî söylemlerden uzaklaşmaya kadar vardırabiliyor. (Daha dramatik bir ifadeye kalemim varmadı.)
***
Erdoğan ve AK Parti çok güzel şeyler yaptı, gene yapıyor.
Güzel olmayan şeyler de yapıyor.
Bunları enine boyuna konuşalım, tartışalım.
Ama biz bunları konuşup tartışırken hiç oralı olmayan gençlerimizin -belki kendi evladımızın- olduğunu unutmayalım.
Onlarla doğru dürüst diyalog kurmanın yollarını bulmalıyız.
Nasihat etmek için mi?
Belki.
Ama evvela nasihat almak için.
AYSEL TUĞLUK’A
Allah rahmet eylesin, başınız sağ olsun, anneniz Hatun Tuğluk’un vefatını öğrenmekten müteessir oldum. Cenazesinin maruz kaldığı vahşeti öğrendiğimde hissettiğimi ifade edecek kelime ise bulamıyorum. “Dile kolay” diyeceksiniz, yerden göğe kadar hakkınız var; sabır diliyorum.