Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını tasvip edenler veya mazur görenler, en azından anlayışla karşılayanlar diyor ki: “NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğine, eski Sovyet ve Varşova Paktı ülkelerini bünyesine katmayacağına dair Rusya’ya söz veren Batı, sözünde durmadı. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ve Slovakya -ayrıca 4 eski Yugoslav cumhuriyeti ve Arnavutluk- NATO’ya alındı. Bunlar yetmezmiş gibi Ukrayna’nın da NATO’ya katılması söz konusu. Kandırılan Rusya’nın tepki göstermesi, büyüyen NATO tehdidi karşısında harekete geçmesi gayet tabii.”
Bu argüman, ilk bakışta göründüğü kadar sağlam değil.
NATO o şekilde genişlemeseydi Rusya Ukrayna topraklarına göz dikmeyecek miydi?
Ukrayna’nın sahici bir devlet olmadığını savunan, hatta tarihsel Rus topraklarının Bolşevikler zamanında başka uluslara verildiğinden dem vurarak bütün eski Sovyet cumhuriyetlerinin hukuki temellerini sorgulayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ortaya koyduğu emperyal vizyona rağmen bu soruya gönül rahatlığıyla ‘hayır’ cevabını verebilen beri gelsin.
Hazır beri gelmişken, yukarıda mezkûr eski Sovyet ve Varşova Paktı ülkelerinin niye akın akın NATO’ya koştuğunu, Ukrayna’nın NATO’ya katılmaya niye can attığını da izah etsin lütfen.
Bunların NATO’ya yönelişi, ABD’nin değirmenine su taşıma hevesinden kaynaklanmadı herhalde.
Geçmişte Rusya tarafından yutulan ve ‘Bir daha asla!’ diyen ülkelerin güvenli bir limana -veya öyle olduğuna inandıkları bir limana- sığınma iradesidir bu; Batılı emperyalistlere yardakçılık filan değil.
Rusya, bu ülkelerin güvenini kazanarak eski yaraları kapatmaya ve Batı’nın onlar üzerindeki nüfuzunu bu şekilde azaltmaya bakmalıydı ama tam tersini yaptı, yapıyor; ‘Ben değişmedim, Çarlık ve Sovyet zamanında neysem gene oyum, herkes ayağını denk alsın’ mesajını verdi, veriyor.
Estonya, Letonya, Litvanya ve dahi Polonya yahut Romanya şimdi Ukrayna’nın acı haline bakarak “İyi ki zamanında NATO’ya kapak atabilmişiz” demesin de ne desin?
Ukrayna onlara gıptayla bakıp NATO’ya girmek için çırpınmasın da ne yapsın?
Rusya’nın burnunun dibindeki Finlandiya ve İsveç’in şu günlerde NATO’ya alıcı gözle bakmaya başlaması da şaşırtıcı olmasa gerek.
Şaşılacak şey, Ukrayna’ya topyekûn saldırarak, geleneksel askerî tarafsızlıkları dillere destan olan bu ülkeler nezdinde bile NATO’yu kıymete bindiren Rusya’nın ‘stratejik aklı’dır.
NE? TÜRKİYE’NİN AYIBI MI?
Geçen hafta Vatan Partisi’nden bir heyetle Moskova’yı ziyaret eden iş adamı Ethem Sancak bir Rus TV kanalına verdiği beyanatta “NATO üyeliği Türkiye’nin geçmişten gelen bir ayıbıdır” dedi ama Türkiye’nin 1952’de NATO’ya girişi de Rus yayılmacılığına karşı tedbir arayışının bir sonucuydu.
Burada bir ayıp varsa, o ayıp, Kars ve Ardahan üzerinde hak iddia ederek, üstüne bir de İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nın kontrolünde söz sahibi olmayı talep ederek Türkiye’yi NATO’ya iten Sovyetler Birliği’nin ve dolayısıyla Rusya’nın ayıbıydı.
Köprünün altından ne kadar çok sular akmış olursa olsun, emperyalist emellerinden vazgeçmediği aşikâr olan Rusya Türkiye için hâlâ ‘dengelenmesi’ gereken bir güçtür; NATO’nun alternatifi oluşmadan bu ittifaka üyeliğini sonlandıramaz Türkiye.
Öte yandan Batı’yı dengelemek için tabii ki Rusya ile olabildiğince iyi geçinecektir.
Olabildiğince iyi geçinecektir ama Rusya’nın yayılmacılığına kayıtsız kalacak kadar değil.
Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna topraklarını istilası başlar başlamaz, bu harekâtın “kabul edilemez”, “uluslararası hukuka aykırı”, “bölgenin barış, huzur ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbe” olduğunu söyledi ve “Türkiye'nin, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleyi desteklediğini” belirtti.
Rusya-Ukrayna krizinin orta yerinde, Rusya’nın tepkisini göz alınarak Ukrayna’ya satılan Bayraktar TB2 SİHA’lar, bu desteğin somut ifadesidir.
YA NASIL KULLANACAKLARDI SİHA’LARI?
Ethem Sancak, Rus televizyonuna beyanatında “Bayraktar’ları satarken böyle kullanılacağını bilmiyorduk” gibi bir cümle de kurmuş.
Bu doğruysa şayet, çok komik.
Ukrayna’nın o SİHA’ları Türkiye’den satın almasının yegâne ve apaçık sebebi, Kırım ve Donbas’a ‘çöken’ Rusya’yla mücadele kapasitesini artırma ihtiyacıydı.
Ve bugün o SİHA’lar tabii ki Rus işgal ordusunun tanklarına, zırhlı araçlarına, füze bataryalarına karşı kullanılıyor.
Ya ne olacaktı?
Bayraktar’ları Moldova yahut Polonya’ya karşı mı kullanacaktı Ukrayna?