Mustafa Çalık’la 1989 senesinde Ankara’nın Kızılay semtindeki bir yazıhanede tanıştık.
Türkiye Günlüğü dergisinin ilk sayısını hazırlıyordu.
Ben de –Nihat Genç’le beraber- Çete dergisiyle meşguldüm o günlerde.
Yaş yirmi, havalar bin beş yüz; büyüklerimize meydan okumayı marifet bellediğim günler…
Hadi, Mustafa Çalık’a da meydan okusana!
Ne gezer?
O konuştu, ben ağzım açık dinledim.
Enfes Türkçesine ve belagatine çarpıldım çünkü.
Bir imparatorluk genişliğindeki müktesebatına da çarpıldım.
Osmanlı saray terbiyesi ile yağız Anadolu yiğidi edasını öyle şahane bir şekilde mezcediyordu ki, ona da çarpıldım.
Ve idealistliğine.
Ve bitmek bilmeyen coşkusuna.
Ve gediğine koyulmadık taş bırakmayan nüktedanlığına.
Çayı da muhteşemdi.
Çok af buyurun “Lan” dedim “ben ne müthiş yere düştüm böyle!”
Neredeyse 30 sene olmuş…
O gün bugündür Mustafa Abi’nin müptelâsı, yazıhanesinin müdavimiyim.
Arayı açınca eksikliğini fena halde hissederim.
Bir keresinde öyle fena oldu ki, “Bu aralar Ankara’da değil. Köyünde hayvancılıkla meşgul.” dendiğinde kalkıp Gümüşhane’nin Çalık köyüne gittim, Mustafa Abi’yi bir saat görüp geri döndüm.
***
Ramazan’dan bir iki gün evvel Nihat Nasır geldi Ankara’ya.
Ne yapalım ne edelim?
Tabii ki Mustafa Çalık’ı ziyaret edelim.
Ettik.
Her zamanki gibi sürur verdi abimiz.
Yanından ayrıldığımızda birbirimize “Maşaallah, Mustafa Abi gene bomba gibiydi”, “Performansı hiç düşmüyor maşaallah” dedik.
Meğer ciddi bir hastalığı varmış.
Geçen Çarşamba günü, sosyal medya hesabından şu mesajı paylaştı:
“Arkadaşlarım, kardeşlerim...
Birazdan Bayındır Hastahanesine (Ankara) yatacağım. “Düzayak” bir Türkçe ile söyliyeyim, mide kanseri olmuşum. Tümör, “orta diferansiye” (2. safhanın sonu 3. safhanın başı) karakterde. Ameliyatım yarın sabah... Farkında olarak olmayarak üzüp kırdıklarımdan helâllik dilerim. Sû-i zann ile şahsiyet ve haysiyetime dokunacak lâkırdı sarfedenlere (ırz ve aile namusum hâriç) hakkımı helâl ediyor, ama onlardan herhangi bir helâllik istemiyorum. Onun dışında herkese -varsa- hakkım peşinen helâldir.
Türkiye Günlüğü dergisi ve Cedit Neşriyat inşallah faaliyetine devam edecek, okurlarımızın ve sevenlerimizin desteğini dilerim, olmazsa da herhangi bir iğbirârım mevzuubahs olamaz.
Mü’minin mü’mine samimî duası ibâdet sayılır, dualarınıza intizâr ederim.
Allah ömür verir de bu hayatta biraz daha kalacak olursam Mevlâ’nın ruhsatı ile görüşürüz; “olmazsa” ve görüşemezsek benden buraya kadar... Allah’ın dediği olur...
Hepiniz Allah’ın kudret eline emânet olun.”
Haberi alır almaz ağlaya ağlaya hastaneye koştum.
O da ne?
Mustafa Çalık’ın yüzü gülüyor.
“Allah” diyor, yüzü gülüyor.
“Allah” diyor, yüzü gülüyor.
Ben de “Allah” dedim, yüzüm güldü.
Gülüşerek ayrıldık.
***
Ameliyat iyi geçmiş elhamdülillah.
Doktorlar “Beklediğimizden çok daha iyi” demişler.
Halen yoğun bakımda Mustafa Çalık.
Bu satırları Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece, imsak vaktine doğru yazıyorum.
Az evvel Mustafa Abi’nin bir yakınıyla görüştüm.
“Uyandı, konuşmaya başladı, toparlanma yoluna girdi” dedi.
Elhamdülillah çok şükür.
Duaya devam.
Şifâ, Yâ Şâfî!
***
Sizi çok seviyorum Mustafa Abi.