1970’li-80’li yıllarda Türkiye’deki İslami hareketin en önemli konu başlıklarından bir tanesiydi Moro.
Filipinler devletinin hakimiyetindeki Moro / Bangsamoro (Mindanao adasının batı kısmı ve o civardaki başka bazı adalar) bölgesinde istiklâl mücadelesi veren Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ni kendi örgütümüz ve bu örgütün başındaki Selamet Haşimi’yi kendi kahramanımız bilir, asırlardır İslam yurdu olan Moro’daki gelişmeleri kendi hikâyemiz gibi (zaten öyle) an be an takip ederdik.
Zamanla Moro’ya ilgimiz azaldı, neredeyse tamamen kayboldu.
Selamet Haşimi’yi nadiren anar olduk.
O’nun 2003’deki vefatından sonra yerine geçen Hacı Murad İbrahim’i doğru dürüst tanımadık bile.
Halbuki bu adamlar (Dikkat buyurun: ADAMLAR), Hududullah’ı fena halde çiğneyen örgütlerin 15-20 senedir büyük ölçüde rehin aldığı cihadın izzet ve şerefini titizlikle korumaları bakımından, ayrıca idealizmi realiteye ve realiteyi de idealizme ezdirmemeleri bakımından örnek dava adamları olup, daima hatırlanmayı ve öne çıkarılmayı ziyadesiyle hak ediyorlar.
***
“Hedefi barış olmayan her savaş katilliktir” diyen Selamet Haşimi, Filipinler devletiyle savaşlarının en hararetli zamanlarında bile müzakere kapısını açık tuttu; bu sayede 1997 senesinde Malezya’nın arabuluculuğu ile barış süreci başlayabildi.
Türlü çeşit sabotajlara maruz kalan barış süreci hem Moro hem de Filipinler tarafındaki kararlı barışçılar sayesinde tüm badireleri atlatarak 2012’de “Çerçeve Anlaşması”na ulaştı ve 2014’te “Kapsamlı Anlaşma” ile taçlandı.
Geçen ay Filipinler Kongresi’nde tasdik edilen ve Devlet Başkanı Rodrigo Duderte tarafından imzalanıp yürürlüğe giren “Kapsamlı Anlaşma”, halihazırda da özerk kabul edilen ve fakat özerkliği daha ziyade kâğıt üzerinde kalan Bangsamoro’nun resmî sahasının yüzde 30 oranında büyümesini ve bölge halkının iradesine dayanan mahalli hükümetin geniş yetkilere sahip olmasını öngörüyor.
Anlaşmaya göre, önümüzdeki aralık ayında yapılacak olan bir referandumla Mindanao’nun başka bölgeleri de Bangsamoro Özerk Bölgesi’ne katılmayı tercih edebilecek.
Anlaşmada öne çıkan diğer hususlar:
-Bölgedeki tüm silahlı gruplar silahsızlandırılacak. Moro İslami Kurtuluş Cephesi de belli bir takvim içinde silah bırakacak. Polis gücü Filipinler merkezî hükümetine bağlı olacak, fakat Cephe’nin askerlerinden uygun görülenler de polis gücünde yer alacak.
-Aralık ayındaki referandumdan sonra Moro İslami Kurtuluş Cephesi bir geçiş hükümeti kuracak ve bu hükümet Bangsamoro Özerk Bölgesi’ni üç yıl boyunca idare edecek. Esas hükümeti, 2022 senesindeki genel seçimlerle teşekkül edecek olan Bangsamoro Meclisi’nden çıkacak.
-Her sene Filipinler bütçesinin %5’i doğrudan Bangsamoro’ya aktarılacak ve Bangsamoro hükümeti bu parayı istediği gibi kullanabilecek. Bölgede toplanan vergilerin ve elde edilen doğal kaynakların %75’i de Bangsamoro hükümetinin tasarrufunda olacak.
-On yıllar boyunca geri bırakılan bölgenin süratle gelişmesine katkı amacıyla Bangsamoro Gelişme Fonu kurulacak ve bu fon uluslararası katkıya açık olacak.
-Bangsamoro’da Filipinler’in genel yargı sisteminin yanında İslam hukuku da hüküm sürecek, bütün tarafların Müslüman olduğu davalarda Şeriat Mahkemeleri yetkili olacak.
***
Malezya’nın ön ayak olduğu barış sürecinde Türkiye’mizin de rolü var.
Türkiye Cumhuriyeti, 2010’dan beri Uluslararası İrtibat Grubu’nda yer alıyor ve 2014’te kurulan Uluslararası Silah Bırakma Komisyonu’nun başkanlığını yürütüyor. Büyükelçi Levent Şahinkaya senede birkaç sefer bölgeyi ziyaret ederek sürece katkıda bulunuyor.
Öte yandan IHH İnsani Yardım Vakfı da barış sürecine -Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Filipinler devleti arasındaki anlaşmaların yerine getirilip getirilmediğini takip eden- Bağımsız İzleme Heyeti vasıtasıyla hizmet ediyor. Beş kişiden oluşan bu heyette İHH, Mütevelli Başkan Vekili Hüseyin Oruç tarafından temsil ediliyor.
***
Geçen gün Hüseyin Oruç’la görüştük. Çok güzel bir şey anlattı:
Bağımsız İzleme Heyeti olarak ziyaret ettikleri Bangsamorolu rahip Orlando Beltran Quevedo’ya “Barış olunca bölgeniz Müslümanların idaresine girecek; onlara güveniyor musunuz?” diye sormuş. Rahip bu soruya “Biz savaşta bile Müslümanlardan zarar görmedik ki barışta zarar görelim. Tabii ki güveniyoruz.” diye cevap vermiş.
Bölgede faaliyet gösteren bazı grupların güya İslam adına işlediği zulümler, oradaki ana akım İslami hareket olan Moro İslami Kurtuluş Cephesi’nin telkin ettiği itimada gölge düşüremedi, çok şükür.