Bir grup genç yazar, Dergâh dergisinin yazıhanesinde Mustafa Kutlu’yu ziyaret eder.
Grupta Ayşe Beyza Çiçek de vardır.
O gün canı bir şeye sıkıldığı için ziyaret boyunca suratı asıktır Ayşe Beyza’nın.
Sonradan buna çok üzülecektir, “Mustafa Amca’ya ayıp ettim” diye.
***
Ayşe Beyza genç ama antik tarafları var.
Masaya bir kâğıt koydu.
Eline bir kalem aldı.
Kâğıda Mustafa Kutlu’ya hitaben kalemle -o günkü haline dair izahat ve özrü de içeren- bir şeyler yazdı.
(Buna “mektup yazmak” diyoruz. Bilgisayar da kullanılabilir ama mektubu kalemle yazmak daha saygılı ve daha saygıdeğer.)
Kâğıdı katlayıp bir zarfa koydu.
Zarfın sağ alt köşesine Mustafa Kutlu’nun ismini ve adresini, sol üst köşesine ise kendi ismini ve adresini yazdı.
Zarfı çantasına koyup postaneye gitti.
Postanede zarfı çantasından çıkarıp posta memuruna verdi ve mektubun yerine ulaştırılması için gereken ücreti ödedi.
(Buna “mektup göndermek” yahut “mektup yollamak” diyoruz. Hamiş: Eskiden zarfın sağ üst köşesine muhakkak pul yapıştırılırdı ama o kalmadı pek.)
***
“Email” değil ki icabında beş dakika sonra cevabı gelsin…
“Whatsapp” mesajı değil ki anında görüntü olsun…
Mektubun yerine ulaşması kim bilir kaç gün alır.
Cevabî mektubun yazılıp postaya verilmesi ve Ayşe Beyza’ya ulaşması da kim bilir kaç gün.
Bir dakika, bir dakika; Mustafa Kutlu’nun mektuba cevap vereceği ne malum?
Ümit dünyasında uzun, heyecanlı bir bekleyiş.
***
10 GÜN SONRA
Bak postacı geliyor, selam veriyor
Ayşe ona bakıyor, merak ediyor
Veeee….
Evet!
Mustafa Kutlu’dan mektup var.
Şöyle:
Ayşe Beyza Kardeş
Saygı dolu mektubunu aldım. Sana uzun yazamıyorum. Rahatsızım. Ama şükür. Sizler için “Hayat Güzeldir” adlı kitabı yazdım. Gençsiniz, güçlü olun, sızlanmayın. Cenab-ı Hakka güvenin. Gerisi vız gelir. Bilvesile çok selam.
M. Kutlu
2018, İstanbul
***
“Gençsiniz, güçlü olun, sızlanmayın…”
Ayşe Beyza'nın yüreğinde dinamik bir hoşluk.