Adem Özköse isyan ediyor: “Bir mazluma sahip çıkmak için mutlaka Başkan Erdoğan’ın konuşmasını bekleyen hesabiler, korkaklar, oportünistler, yalakalar; hepinizden utanıyoruz!”
Bu utancı, bu isyanı paylaşıyorum.
Başkan Erdoğan’ın bu konuda niye konuşmadığını anlamadığımı da belirtmeliyim.
***
Konu: Bayır Bucak Türkmen Derneği Başkanı Mehmet Ali Öztürk’ün Birleşik Arap Emirlikleri’nde terörist diye damgalanıp zindana tıkılması.
“Suriye devletini yıkmaya çalışan”ların çocuklarına “yiyecek ve giyecek yardımı”nda bulunmasıymış Öztürk’ün teröristliğinin delili!
Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir tek yetkilisi bile çıkıp ‘Olur mu öyle saçmalık!’ demedi, demiyor.
24 Kasım’da bu köşeden feryat etmiştik:
“Mehmet Ali Öztürk’ün yardım faaliyetleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin mazlum ve mağdur Suriye halkına destek siyaseti ile yüzde yüz örtüşmekte. Türkiye Cumhuriyeti bu çerçevede ne yapıyorsa Öztürk de kendi çapında onu yaptı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Öztürk’le meselesi aslında Türkiye ile meselesinin bir tezahürü olsa gerek. Birleşik Arap Emirlikleri dediğime bakmayın; Öztürk’ün davasına bakan hakim ilk duruşmada ‘Amerika’dan delil bekliyoruz’ dediğine ve FETÖ’nün önde gelen kalemşorları sosyal medyada Öztürk’e ve Öztürk üzerinden Türkiye’ye saldırdığına göre, ortada Birleşik Arap Emirlikleri’ni aşan bir dava var. Öztürk sadece bir vasıta, bir mesaj vasıtası; bu davada Türkiye Cumhuriyeti hedef alınıyor. Ve Türkiye Cumhuriyeti susuyor, susuyor, susuyor. Tam dokuz aydır susuyor. Mehmet Ali Öztürk Dubai’de -dile kolay- tam dokuz aydır mahpus, ama vatandaşı olduğu devletten çıt yok. Soruyorum soruşturuyorum ‘yüzeyin altında’ devletin bir inisiyatifi var mı diye, o da yok. Sivil toplum kuruluşlarından da -aylar öncesinde kalan bir iki istisnadan gayrı- çıt yok. İktidar partisinden, muhalefet partilerinden de çıt yok. Yaşadığı yerdeki mahalli MHP teşkilatı hariç, Öztürk’ün çilekâr eşini arayıp soran da yok. 20 bin doları bulan avukat masraflarıyla ilgilenen de yok. İyilik timsali bir vatan evladını devletçe ve milletçe zulme terk etmiş bulunuyoruz. Alayımıza yazıklar olsun!
“Mehmet Ali Öztürk’ün önümüzdeki Salı günü (27 Kasım) duruşması var…. Türkiye Cumhuriyeti’nin dokuz aydır görünmeyen nüfuzunu bu duruşmada da göremezsek sonuç -sadece Mehmet Ali Öztürk için değil, yurt dışına seyahat eden başka vakıf insanlarımız için de- felaket olabilir. Türkiye Cumhuriyet pasaportunun ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası saygınlığını yerlerde süründürmemek bakımından da büyük bir imtihanla karşı karşıyayız.”
***
Türkiye’nin nüfuzu 27 Kasım’daki duruşmada da görülmedi.
Geçen gün yine duruşma oldu, orada da görülmedi.
Ve Mehmet Ali Öztürk, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
MÜEBBET HAPİS!
MÜEBBET HAPİS!
MÜEBBET HAPİS!
Hiç değilse bu sarsıcı haber bizi -önce sivil toplum olarak- titretip kendimize getirse; “Mehmet Ali Öztürk’e özgürlük!” nidasıyla inletsek ortalığı; Ankara’yı uyandırsak da bir zahmet devreye girse artık!