Ermenistan ordusu 10 Kasım’da varılan anlaşma gereği Laçin’den de çekildi ve böylece Dağlık Karabağ’ın etrafındaki yedi ilin yedisi de işgalden kurtarılmış oldu. (Dağlık Karabağ’la Ermenistan’ı irtibatlandıran beş kilometre genişliğindeki kısa koridor hariç.)
Laçin’de ay-yıldızlı bayrağın yeniden yükselmesi vesilesiyle Azerbaycan’ı büyük zaferinden ötürü bir kere daha cân ü gönülden tebrik ederim.
Sadece İHA ve SİHA’larıyla değil, savaşın seyri üzerinde tayin edici rol oynayan başka unsurlarıyla da bu zaferde pay sahibi olan Türkiye’nin de gazâsı mübarek olsun. (AK Parti iktidarının burada ortaya koyduğu güçlü irade -adetâ ‘yeni bir Kafkas İslam Ordusu’ iradesi- takdire şayandır ve hepimiz için iftihar vesilesidir. İç siyasete ilişkin kavgaların gölgesinde kalmamalıdır. Bu hakkın teslimi muhalefeti küçültmez, büyütür.)
Ermenistan’ın, Rus medyasının, Fransız hükümetinin ‘Türkiye tarafından bölgeye getirilen Suriyeli savaşçılar’ iddiası doğruysa, o savaşçı kardeşlerimize de “mebrûk” diyorum.
***
Ermenistan, yukarıda mezkûr illerin iadesini Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının Azerbaycan tarafından tanınması şartına bağlamıştı; fakat Azerbaycan bu illeri -Ermenistan’ın hiç beklemediği şekilde- savaşarak geri aldı ve en zayıf zamanlarında bile tanımaya yanaşmadığı o “bağımsızlığı” tanımayı şimdi güçlü ve muzaffer bir devlet olarak hiç aklından geçirmiyor tabii.
Etrafındaki yedi ille beraber Dağlık Karabağ’ın kalbi diye anılan fevkalade stratejik önemi haiz Şuşa’yı da kurtararak o bölgede sonuna kadar ilerleme istidadı gösteren Azerbaycan, 100 binden fazla Ermeni’nin yaşadığı illere sefer düzenlemekten şimdilik imtina ettiyse de kendi toprağı olan Dağlık Karabağ’ı bütünüyle kontrol altına alma hakkını tabii ki saklı tutuyor ve bu imkânını, kabiliyetini koruyor.
Bölgedeki temas hattına yerleşen Rus barış gücü anlaşmaya göre en az beş sene görev yapacağına göre, Şuşa hariç Dağlık Karabağ meselesinin en az beş yıllığına dondurulduğunu söyleyebiliriz.
2012’de Dağlık Karabağ için “yüksek statülü özerklik” öneren ve fakat bunu Ermenistan’a kabul ettiremeyen Azerbaycan “Artık statü konusu kapanmıştır” diyor, hatta Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu konunun bir daha açılmayacağını söylüyor; yine de Ermenistan’ın Azerbaycan’a bazı tavizleri karşılığında Dağlık Karabağ’a şu veya bu statünün verilmesi, hatta iki devlet arasında toprak takası yapılması ileride gündeme gelebilir.
Toprak takası; yani Şuşa haricindeki Dağlık Karabağ topraklarına karşılık, Nahçıvan’ı Azerbaycan’dan ayıran Ermenistan topraklarının hatırı sayılır bir kısmı… Halihazırda Ermenistan’ın İran’la sınır bölgesini teşkil eden topraklar üzerinden Nahçıvan’ı Azerbaycan’a bağlayacak bir koridor… (“Ermenistan İran’la komşu olmaktan asla vazgeçemez” mi? Öyleyse bir sınır kasabasının Ermenistan toprağı olarak kalması ve Nahçıvan-Azerbaycan koridorunun altından bir geçitle Ermenistan’a bağlanması düşünülebilir.)
10 Kasım tarihli anlaşma da Nahçıvan’ı Azerbaycan’la irtibatlandıracak bir koridorun -Azerbaycan toprağı sayılmayacak ve Rus güvenlik güçlerinin kontrolünde olacak şekilde- açılmasını öngörüyor; Azerbaycan’ın son savaştaki en büyük kazanımlarından biri de budur.
Nitekim İlham Aliyev, evvelki gün Azerbaycan halkına hitaben yaptığı konuşmada bu kazanımın altını büyük bir sevinç içinde kalın çizgilerle çizdi:
“Bu bizim tarihî başarımızdır. Biz Nahçıvan’ı muhasaradan kurtarıyoruz… Azerbaycan, ayrılmaz parçası olan Nahçıvan’la birleşiyor. Azerbaycan Türkiye ile birleşiyor…”
Şunu da söyledi Aliyev:
“Rusya, Azerbaycan, Türkiye, İran ve eğer isterse Ermenistan bu koridordan yararlanabilir. Böylelikle bölgede beş taraflı yeni bir işbirliği zemini oluşturulabilir.”
Aynı konuşmada, Ermenistan’ın, yıllarca inatla sürdürdüğü işgal siyaseti yüzünden enerji ve tren hattı gibi bölgesel projelerden dışlandığını, o siyasetle yoksulluğuna yoksulluk katmaktan başka bir netice alamadığını hatırlattı Aliyev; hiç değilse bundan sonra mantıklı davranmasını dileyerek.
***
Aliyev açıkça ‘Geçmişi bırakıp ortak geleceğimize bakalım’ diyor.
Ermenistan bu çağrının gereğini yapar mı?
Yaparsa ne kadar yapar?
Azerbaycan ve dolayısıyla Türkiye ile işbirliği fırsatını sonuna kadar değerlendirir mi?
“Alelâde işbirliği yetmez, aramızda karşılıklı bağımlılık ilişkisi geliştirecek derecede bir işbirliği içinde olmalıyız Azerbaycan’la” deme basiretini ve ferasetini gösterir mi?
Restleşmelerin yerini ister istemez jestleşmelerin alacağı böyle bir ortamın, yepyeni bir siyasi iklimin teşekkülüne azmeder mi?
Dağlık Karabağ’daki Ermeni varlığının müstakbel hüviyeti, yukarıdaki soruların cevaplarına bağlı olsa gerek.
Yoksullukla boğuşan ve bundan mütevellit göç furyası nedeniyle nüfusu eridikçe eriyen Ermenistan’ın toparlanıp toparlanmaması da.