Sinema salonlarında hak ettiği ilgiyi görmeyen bir film daha: “Direniş KARATAY”.
Konya’daki Karatay Üniversitesi adına çekilen bu filmin konusu, yapımcıların hazırladığı basın bültenlerinde şöyle özetleniyor:
“Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın zehirlenerek öldürülmesi üzerine, oğlu Gıyaseddin tahta geçer. Gıyaseddin’in, babası gibi güçlü bir karaktere sahip olmaması ve zayıflığı, Moğolların Selçuklu üzerindeki iştahını artırmaktadır. Moğollar, dönemin önemli devlet adamlarından Emir Celaleddin Karatay’ı hesaba katmaz. Milletine güvenen Karatay, tüm tecrübe ve gücü ile halkı Moğollara karşı büyük bir direnişe hazırlar. Anadolu’nun kadın, erkek, genç ve yaşlı tüm sessiz kahramanları, devleti ayakta tutmak için destansı bir mücadeleye girer.”
Filmi bir de ben özetleyeyim kendimce:
Sene 1251. Ortalığı darmaduman ederek ilerleyen Moğol ordusu Konya kapılarına dayanmış. Ne yapmak lazım? Tabii ki medrese kurmak lazım. Askerî bir mukavemet de organize edilmeli, ama evvela ilim ve irfan. Emir Celaleddin Karatay ve Ahi teşkilatı çekiyor besmeleyi, sıvıyor kollar, kuşanıyor gayreti; ileri! Aşkların, ihanetlerin, at kişnemelerinin ve kılıç şakırtılarının arasında yükselen Karatay Medresesi, Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan ve devlette devamlılığı sağlayan yolun son kilometre taşı olacaktır.
***
Kapı gibi bir konu işte; aç, gir, sefa bul.
Yapımcılardan Ertuğrul Fındık’ın ellerinden öpen şahane bir Selçuklu platosu var.
Mehmet Aslantuğ, Yurdaer Okur, Alperen Duymaz, Nik Xhelilaj (Bu delikanlıya dikkat! Çok çok dikkat!) gibi oyuncuların birinci sınıf performansları var.
Selahattin Sancaklı’nın usta yönetimi var.
Var oğlu var ama “Direniş KARATAY”ı beyazperdede seyredenlerin sayısı 200 bin bile yok.
Bugün yarın vizyondan kalkıyor.
Seyretmediyseniz televizyonda seyredersiniz artık.
Televizyon gösterim hakkını Kanal D almış.
Yakında gösterirler herhalde.
***
Karatay Medresesi, 19’uncu asrın sonlarına kadar hizmet vermiş.
1915’e kadar açık kaldığını söyleyenler de var.
Aşağı yukarı bir asırlık bir aradan sonra Konya Ticaret Odası (KTO), yani bir bakıma Ahi Teşkilatının varisi, 2009 senesinde bu medreseyi “KTO Karatay Üniversitesi” ismiyle çağımıza taşıdı.
Daha doğrusu, öyle bir iddiada bulundu.
2009, resmiyette KTO Karatay Üniversitesi’nin kuruluş tarihi olarak anılsa da, gayri resmi kayıtlarda Karatay Medresesi’nin “yeniden açılış” tarihi olarak geçiyor.
“Yeniden açılış”ta kullanılan şu müthiş sloganı merhum Erol Olçok bulmuş: “İlk mezunlarımız Osmanlı’yı kurdu”.
***
Ertuğrul Fındık diyor ki:
“Karatay, bir film olarak teknik açıdan bir çıta. İki bakımdan çıta. Birincisi; Türkiye’de ilk defa bir üniversite kendi tarihini sinema yoluyla anlatıyor. Bu, şık bir vizyon. İkincisi; artık yapım standartları, tarihî işlerde Karatay’ın koyduğu çıtayı aşmak zorunda. İçerik olarak ise, bize bir daha Anadolu’nun vatan olma hikâyesinin inisiyatif alan cesur adamlar sayesinde gerçekleştiğini anlatması bakımından önemli.”
Elinize, gönlünüze sağlık Ertuğrul kardeşim.