Suriye’de 15 Mart 2011 itibarı ile milyonlar özgürlük ve adalet için sokaklara döküldü.
Esed rejimi, onların yerden göğe kadar haklı taleplerine katliam üstüne katliamla cevap verdi.
Türkiye ‘Yapmayın, etmeyin, yangının üstüne körükle gitmeyin’ diye Esed rejimine aylar boyunca yalvardı ama nafile.
Rejime muhalefetin her şeye rağmen sivil çerçevede kalması için de çırpındı; gene nafile.
Özgür Suriye Ordusu’nun kurucu lideri Rıfat Esad (‘sin’den sonra ‘ayn’ harfi olduğu için Esed değil Esad) anlatıyor:
“Suriye'de gösteriler başladıktan sonra, ilk 6 ay boyunca hiçbir silahlı eylem yapılmadı. Sadece sivil gösteriler vardı. Sonra rejim katliamın seviyesini yükseltti. Halkı, sivil gösterilerde katletti. Bizim de ordudaki subaylar olarak önümüzde iki seçenek vardı: Ya katil rejimin ya da masum halkın yanında duracaktık. Bizler halkımızı korumak için orduya girmiştik. Katil olan rejimin başı olsa bile onun yanında duramazdık. Açıklama yaptık ve zalim rejimin değil mazlum halkın yanında olduğumuzu söyledik. (…) 4 Temmuz 2011'de ise rejim ordusundan ayrılarak devrime katıldığımı açıkladım. O zamanlar rejimden ayrılan subayların sayısı çok azdı. Onlarla toplandık ve bu katliamları nasıl engelleyebileceğimizi konuştuk. Sivil halk için ne yapabileceğimizi konuştuğumuz o toplantılarda bir askeri oluşum fikri tartıştık. O askeri kurum ise Özgür Suriye Ordusu'ydu. 29 Temmuz 2011'de ise bu orduyu ilan ettik. (…) ÖSO, tamamen Suriye içinde alınmış bir kararla doğdu. Hiçbir dış güçle irtibatımız yoktu. Hatta, kurulurken ve kurulduktan sonra dış güçlerle irtibat kanalları(nın) nasıl oluşacağını bile bilmiyorduk.” (Kaynak: INDEPENDENT Türkçe, https://independentturkish.com/node/484266/r%C3%B6portaj/%C3%B6zg%C3%BCr-suriye-ordusu-kurucusu-albay-esad-suriye-i%C3%A7-sava%C5%9F%C4%B1n%C4%B1n-11-y%C4%B1l%C4%B1nda-konu%C5%9Ftu)
Suriye iç savaşa böyle sürüklendi ve bu süreçte Türkiye’nin Suriye’de attığı bütün adımlar yangının kontrolden çıkmadan söndürülmesine matuf adımlardı.
Dönemin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu 9 Ağustos 2011’de hâlâ barışçıl çözüm için Şam’da Beşşar Esed’e dil döküyordu.
Türkiye kesin olarak Esed’in aleyhine döndüğünde olan çoktan olmuş, Suriye’yi iç savaşa sürükleyen süreçte geri dönülmez nokta çoktan geçilmişti.
Hakikat budur ve apaçıktır.
Ama Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Maalesef Suriye’yi karıştıran ilk adımları Türkiye attı. AK Parti iktidarı attı. (…) Ve Suriye kan gölüne döndü” diyebiliyor.
Nasıl diyebiliyor bunu?
Hakikate nasıl zulmedebiliyor böyle?
***
Esed rejiminin yeri göğü inleten vahşeti, kıyl ü kâl mesabesindeymiş demek!
Olayların en başından itibaren Esed rejimini vahşet yolunda yürümeye teşvik eden ve bu yolda sonuna kadar destekleyen İran’ın rolü de hikâyeymiş!
Onlara diyecek bir şey bulamayan -ve binlerce masum Suriyelinin katli Rusya’ya laf edemeyen- Karamollaoğlu, Suriye meselesinde 11 senedir AK Parti iktidarına yükleniyor.
Haksızca ve insafsızca yükleniyor ha yükleniyor, yükleniyor ha yükleniyor…
Hızını alamadı ve sonunda haksızlığın dibini buldu işte.
Suriye’yi karıştıran ve kan gölüne döndüren ilk adımları Türkiye atmış, AK Parti iktidarı atmış!!!
Dikkat buyurun; “Şiarımız hakkı üstün tutmaktır” diyen adam söylüyor bunu.
Sözün bittiği yer.