Sene 1990. Aylardan Ocak. Gecelerden 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece.
Sovyetler Birliği’nin Kızılordu’su Bakü’ye giriyor.
Ebulfez Elçibey liderliğindeki Halk Cephesi’nin azatlık için seferber ettiği Azerbaycan Türkleri Azatlık Meydanı’na akın ediyor.
Direniş.
Tankların karşısında çıplak eller.
Katliam.
100’ün üzerinde şehit.
***
“Perestroyka” diyordu Sovyetler Birliği’nin başındaki Gorbaçov.
Yeni bir yapılanma, devlette ıslahat vaat ediyordu.
Ama Kızılordu bildiğimiz gibiydi işte.
1956 Macaristan..
1968 Çekoslovakya…
Ve 1990 Azerbaycan.
Fark: Sovyet tankları Azerbaycanlıların azatlık iradesini kıramadı.
“Gara Yanvar” (“Kara Ocak”), istiklâl azmini kamçıladı.
***
Ben o gece Akçakoca’daydım (Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin senaryosunu yazdığı, İsmail Güneş’in yönettiği “Bizim Ev”de küçük bir rolüm vardı; çekimler Akçakoca’da yapılıyordu).
Haberi alır almaz Nihat Genç’e telefon açtım.
“Ne yapacağız, ne edeceğiz? Oturamayız oturduğumuz yerde.”
Nihat Genç’le Çete dergisini çıkarmıştık.
Yolun başında sözleştiğimiz gibi üç sayı çıkarıp kapatmıştık.
“Bir sayı daha” dedik; “Can Azerbaycan için.”
Seti bırakıp Ankara’ya gittim.
İki gün içinde Çete’nin “Azerbaycan Anî Sayısı”nı çıkardık.
Kapak sayfasında, manşette Şükrü Karaca’nın yazısı. Başlığı: “İTİDAL, GİT BAŞIMDAN!”
Onun altında benim yazım. Başlığı: “VE PERESTROYKA, TÜRK’ÜN BAŞLADIĞI YERDE BİTTİ”
O günlerde Ankara’da Azerbaycan için düzenlenen yürüyüşe de katıldık.
Karınca kararıncaydı yaptığımız; sembolik jestlerden öteye geçmiyordu; ama kendimizi Halk Cephesi’nin saflarında, Elçibey’in yanı başında, Azatlık Meydanı’ndaki kalabalıkta, Azerbaycanlı kardeşlerimizin istiklâl mücadelesinin tam ortasında hissediyorduk.
***
Halk Cephesi’nin azatlık yürüyüşü, Elçibey ve 20 Ocak şehitlerinin liderliğinde devam etti.
Barikatlar bir bir aşıldı.
Çete bir daha çıkmadı, ama biz kendimizi o büyük yürüyüşün içinde görmeye devam ettik.
1991’de Azerbaycan’ın Sovyet artığı cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov, Elçibey ve yoldaşlarının dayanılmaz baskıları üzerine bağımsızlık ilan etmek zorunda kaldı.
1992’de Muttalibov, Halk Cephesi tarafından istifaya zorlandı; Sovyet artıklarının işgali altındaki parlamento Halk Cephesi tarafından basıldı; Halk Cephesi ülkeyi demokratik seçimlere götürdü; seçimleri kazanan Halk Cephesi lideri Elçibey yeni Azerbaycan’ın ilk meşru cumhurbaşkanı oldu.
Elçibey, Elçibey, Elçibey…
Halk Cephesi, Halk Cephesi, Halk Cephesi…
Sonra?
Sonra yıllar geçti ve ben bir gün Bakü’ye gittim.
Gittim ki ne göreyim?
Yeni Azerbaycan Partisi’nin bir afişinde şöyle yazıyor: “Yeni Azerbaycan Partisi’nin tarihi Azerbaycan’ın tarihidir”
Ve bir gazetenin birinci sayfasındaki kocaman Haydar Aliyev resminin altında şöyle yazıyor: “Muasır Azerbaycan devletinin mimarı ve kurucusu…”
Neye uğradığımı şaşırdım.
“Ya Halk Cephesi? Elçibey?” diye sordum Bakülü bir ahbabıma.
“Resmî tarih onların hizmetlerini yok sayıyor” dedi.
Haydaaa!
***
Yeni Azerbaycan Partisi, 1992’nin Aralık ayında kuruldu; Halk Cephesi’nin ortaya çıkışından neredeyse üç buçuk sene sonra, “Kara Ocak”tan neredeyse üç sene sonra, Azerbaycan’ın bağımsızlık ilanından 14 ay sonra…
Bu partinin kurucu lideri Haydar Aliyev, 1993’te iktidara geldi…
Ondan öncesini yok saymak ayıptır, vefasızlıktır.
Elçibey’i, Halk Cephesi’ni beğenmeyebilirler; “Gidişat kötüydü, ülkemiz Aliyev sayesinde toparlandı” diyebilirler; ama apaçık tarihî gerçeklere böyle zulmedilmez ki!
Beğenseler de beğenmeseler de mevcut Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde Halk Cephesi vardı, Elçibey vardı.
***
Azerbaycan’ın istiklâline giden yoldaki “Kara Ocak”ın 29’uncu yıldönümünde aziz şehitlerimizi selamlıyorum.
Müstakil Azerbaycan’ın kurucu lideri Ebulfez Elçibey’i de bu vesile ile rahmetle yâd ediyorum.