CNN’in internet sitesinde (edition.cnn.com) Nicole Chavez imzalı bir yazının başlığı: “2020: Amerika’nın ırkçılığa karşı çıktığı yıl”
Öyle mi gerçekten?
George Floyd cinayeti ve başka ırkçı saldırılar üzerine Amerika Birleşik Devletleri’nin dört bir yanında milyonlarca kişinin katıldığı binlerce protesto gösterisi düzenlendi, kölelik yanlısı tarihi şahsiyetlerin heykelleri parçalandı, “beyaz üstünlükçülüğü”nin yaşayan en büyük temsilcisi olarak görülen Başkan Donald Trump’ın posterleri yakıldı ve “Black Lives Matter” (Siyahların Hayatları Önemlidir) gibi hareketlerin bazı kritik eyaletlerdeki seferberliği ile iktidar değişimine katkıda bulunuldu, evet; fakat “Amerika ırkçılığa karşı çıktı” genellemesi doğru değil.
Ne Demokratik Parti seçmenlerini ırkçılık karşıtı blok gibi görebiliriz ne de ABD halkının yarısına yakınının hâlâ Trump yanlısı olduğu gerçeğini göz ardı edebiliriz.
***
TIME dergisinden Justin Worland, “Amerika Bu Yıl Irk Üzerine Bir Hesaplaşmaya Sahne Oldu: Seçimler Ne Kadar az Şeyin Değiştiğini Gösterdi” başlıklı yazısında, ırk yaraları üzerindeki sargı bezini kaldıran Trump’ın ırkçılık konusundaki olağanüstü yüzsüzlüğünün bu meseleyi kökten çözmek için tarihî bir fırsat sunduğunu düşünüp Trump’ın çok ağır bir yenilgiye uğrayacağını bekleyenlerin yanıldığını söylüyor ve Trump’ın -seçimi kaybetmekle beraber- oylarını artırmış olduğunu hatırlatarak şöyle diyor:
“Trump sargı bezini kaldırdı, ama yaranın iyileşmesini beklerken onun iltihaplanmasına şahit olabiliriz.”
2016’da Yeşiller Partisi’nin Başkan Yardımcısı adayı olan Afro-Amerikalı insan hakları aktivisti (Siyah Barış İttifakı Ulusal Koordinatörü) Ajamu Baraka’ya da kulak verelim:
Yunan internet sitesi Kosmodromio’ya verdiği mülakatta, siyah nüfusun yoğun olduğu ve Demokratların hüküm sürdüğü belediyelerde polisle siyahlar arasındaki çatışmaların ayyuka çıktığına dikkat çeken ve Joe Biden’ın seçim zaferi için “Bizim zaferimiz değil” diyen Baraka’ya göre, Biden döneminde Demokratlardan en fazla “siyahlara yönelik mevcut baskılarını daha insani bir çerçeveye oturtmaları” beklenebilir.
***
Baraka’dan farklı olarak Biden’ın zaferini kendi zaferleri gibi gören ve yeni dönem için iyimser olan Afro-Amerikalılar çokça var.
En azından kötülerin en kötüsü gitti diye seviniyorlar.
Bu anlaşılır bir şey.
Kendilerini “Bu bir devrimdir” havasına kaptırmasınlar da…
Afro-Amerikalı Barack Obama başkan seçildiğinde bol bol “siyah devrim” edebiyatı yapılmıştı ama siyahlara yönelik ırkçı polis şiddeti onun döneminde bile ayyuka çıkmıştı.
Biden’ın “sistemik ırkçılığın kökünü kazıma” vaadi de yerlerde sürünebilir.
Irkçılıkla mücadele konusunda Biden’a bir şans tanımak iyidir, yeter ki Biden üzerinden sisteme entegre olunmasın ve teyakkuzda kalınarak direniş potansiyeli korunsun.
***
Son söz, Malcolm X’ten:
“Kahven çok siyahsa çok güçlü demektir. Krema eklersen kahvenin gücünü azaltmış olursun. Kremayı fazla kaçırdığında ise o artık kahve olmaktan çıkar. Sıcakken soğuk olur. Güçlüyken güçsüz olur. Seni uyandıracakken seni uyutur.”