ABD yönetimi, herhalde Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın da isteği doğrultusunda, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) teşkilatını terör örgütleri listesine almaya hazırlanıyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders, geçen Salı günü yaptığı açıklamada, “Başkan, ulusal güvenlik ekibi ve kendi endişelerini paylaşan bölge liderleriyle gerekli istişareleri yaptı. Bu listeye alma işlemi, yönetim içindeki kendi sürecinde devam ediyor” dedi.
İhvan’ın cevabi mesajında böyle bir kararın ABD için menfi sonuçlar doğuracağı belirtiliyor, ama teşkilatın mutedil çizgisinden bir sapmanın söz konusu olmayacağı da ifade ediliyor.
Şöyle:
“Önce Allah’ın yardımı, sonra çevremizdeki halklarla iş birliği içinde, sahip olduğumuz barışçıl orta yol düşüncesi doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz”.
***
Barışçıl orta yol, bidayetinden beri İhvan’ın yoludur.
İhvan, yabancı güçlerin işgaline uğrayan İslam ülkeleri hariç, her yerde şiddeti reddeder; kategorik olarak reddeder; tümüyle; kayıtsız şartsız.
1949’da kurucu lideri Hasan El-Benna “faili meçhul” bir cinayetle ortadan kaldırıldığında, 1966’da ikinci kurucu lideri diyebileceğimiz Seyyid Kutub idam edildiğinde, 1980’li yıllarda Tunus’ta ve 1990’lı yıllarda Cezayir’de İslami hareketler zulüm deryasında boğulmaya çalışıldığında bile İhvan ‘Ne olursa olsun, şiddet yok!’ dedi.
Bu duruşunu, Mısır’ın halk oyuyla seçilmiş meşru cumhurbaşkanı Muhammed Mursi askerî darbeyle devrildiğinde ve Rabia Meydanı’nda yüzlerce İhvan taraftarı hunharca katledildiğinde de korudu, koruyabildi. (İhvan ekolünden gelip de zamanla tedhiş hareketlerine evrilen gruplar ayrı.)
İhvan, kimi çevrelerden çokça tepki aldı bu duruşundan ötürü. Almaya devam ediyor. Pasiflikle, zulme rıza göstermekle suçlanıyor. Teşkilatın kendi saflarında da ‘Niye vurup geçmiyoruz?’ diyenler var. Fakat teşkilat yöneticileri, ‘Vurup geçeriz’ diye başlayan şiddet sürecinde it izinin at izine karışabileceği (genellikle öyle oluyor) endişesinin de etkili olduğunu zannettiğim bir kararlılıkla, barışçıl mücadele yönteminde sebat ediyor.
İhvan ekolünde sadece sivillere değil polis ve askerlere saldırmak da kesin olarak yasak; zalim idarecilerin emrinde oldukları gerekçesiyle polis ve askerlerin vurulmasına cevaz vermek şöyle dursun, zalim idarecilerin kendilerine silah çekilmesine bile cevaz vermiyor teşkilat.
Nitekim, 2016 senesinde, bir dizi şiddet eyleminin rejim tarafından İhvan’a mal edilmeye çalışılması üzerine, şu açıklamayı yapmıştı:
“Gerek ordu, gerek polis, gerekse sivil vatandaşlardan masumların öldüğü bu gibi saldırılar rejimin komplosu olabilir… İhvan-ı Müslimin, baştan beri darbeyle mücadelede barışçıl yolu benimsediğini vurgulamaktadır. Aynı şekilde teşkilat, şiddete ve silah kullanılmasına karşı olduğunu da vurgulamaktadır…”
* **
El Kaide, “IŞİD”, silaha sarılmayı reddettiği için İhvan’ı öteden beri aşağılıyor.
En önemli alamet-i farikalarından bir tanesi şiddetten ısrarla uzak durmak olan İhvan’ı terör örgütü ilan etmek, zulme karşı barışçıl mücadeleyi itibarsızlaştırmaya çalışan şiddet tellallarının ekmeğine yağ sürmek olur.
Belki de Trump'a gaz verenlerin (en azından bazılarının) muradı tam olarak bu zaten. "