Bir şey söylüyorum kardeşim! Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları edebiyatı yapıp duruyorsunuz, Beşşar Esed’in kanlı diktatörlüğü aleyhinde söyleyecek bir sözünüz de olmalıydı diyorum; niye yok diye soruyorum… “Ama IŞİD, El Kaide!” diyerek işin içinden çıkamayacağınızı, zalimin hem berikini hem ötekini telin etmeniz gerektiğini söylüyorum… Sizi tutarlılığa davet ediyorum…
Cevaben, ‘Asıl tutarsız sensin! Eskiden iltifat ettiğin Beşşar Esad’ı şimdi yerin dibine batırıyorsun’ diyorsunuz.
Kafanızın alması için daha kaç kere söylemem gerekir, bilmiyorum ki: Beşşar Esed, Suriye devletinin başına geçtiği 2000 senesinden 2011 senesine kadar demokratik değişim ihtimalini temsil ediyordu ama 2011 itibarı ile demokratik değişim taleplerini kan deryasında boğdu; hal bu iken iltifata devam etseydim, asıl o zaman tutarsız daranmış olurdum.
***
Başka?
‘Cihatçılara devrimci diyorsun; ne alâkası var?’ diye soruyorsunuz.
Kafanızın alması için daha kaç kere söylemem gerekir, bilmiyorum ki: “Eş-şaab yurîd iskat en-nizam” (Halk rejimi yıkmak istiyor) sloganıyla yola çıkan adamlar ve kadınlar -ister şeriatçı olsun ister laik- devrimcidir.
Yapılan yahut yapılmak istenen belirli bir devrime devrim demekten geri durmanız, onu devrim olmaktan çıkarmaz. Devrim yapan yahut yapmaya kalkışan belirli kimselere devrimci demekten geri durmanız da onları devrimci olmaktan çıkarmaz. Devrimin -baktığınız yere göre- iyisi vardır kötüsü vardır. Devrimcinin de öyle. “Devrimci” sanki mukaddes bir sıfatmış da onu sadece sizin yücelttiğiniz devrimciler hak ediyormuş gibi davranıyorsunuz, ama kurulu düzeni yıkmaya kalkışan herkes devrimcidir. Bu kadar basit.
***
Bir de, “Desteklerken Esad diyordunuz, aleyhine dönünce Esed demeye başladınız” şeklindeki eleştiriniz (!) var; en sevdiğim!
E söyleyin bakayım o zaman; Esad ne demek, Esed ne demek? Esad deyince iltifat, Esed deyince tahkir mi oluyor? Niye ki?
İkisi de Arapça olan bu kelimelerden Esad’ın anlamı ‘en bahtiyar’, Esed ise ‘aslan’ demek. “Bu adamın aleyhine döndük, öyleyse bundan böyle onu aslan diye analım” mı demişiz yani? İyi, mert, yiğit insanlara ‘aslan’ diye iltifat edilen bir ülkede olacak şey mi bu?
Adamın ismi Arapçada ‘elif’, ‘sin’ ve ‘dal’ harfleriyle yazılıyor; ‘sad’ değil ‘sin’ (ve ‘sin’den sonra ‘ayn’ yok). Esed işte.
Frenkler Asad diye yazmış, biz de oradan yürüyüp yıllarca Esad demişiz. Sonra bir gün Sefer Turan ve Taha Kılınç gibi Arapçaya vakıf arkadaşlar ‘Bunun aslı Esad değil Esed’ dediler, niye böyle olduğunu güzelce izah ettiler, biz de kendilerine teşekkür edip doğrusunu kullanmaya başladık. Ne zaman? Ben şahsen Esed’in aleyhine dönmeden beş-altı sene önce Esed demeye başladım. (2006’da yayımlanan “Türkiye-Suriye Birliği” adlı kitabıma bakabilirsiniz mesela; orada da Esed dedim.)
***
Şimdi komikliği bırakın da, Esed ve müttefiklerinin Suriye’de oluk oluk akıttığı kana dair niye bir tek laf bile etmediğinize ciddi bir izah getirin lütfen. Tekrar: “Ama IŞİD… Ama Kaide…” argümanı geçersiz.
Benim IŞİD aleyhindeki yazılarım buradan Fizan’a yol olur. “El Kaide ve Türevlerine Reddiye” adlı kitabım da orta yerde duruyor. “Esed ve müttefiklerinin aleyhinde olan herkes başım gözüm üstüne” demedim hiç, onların içindeki zalimleri ayırmayı bildim; siz de ya Esed ve müttefiklerinin mezalimine karşı bir yazınızı / sözünüzü gösterebilmeli veya bunun yokluğunu doğru dürüst izah edebilmelisiniz.
“Esed ve müttefiklerine zaafım var, elimde değil” veya “IŞİD’i, El Kaide’yi görünce aklım başımdan öyle bir gidiyor ki, onlarla alâkası olmayan, Suriye’de rejime haklı olarak isyan eden ve özgürlük için, adalet için haklı bir mücadele veren insanların hakkını teslim edemiyorum” diye mazeret de gösterebilirsiniz tabii; insan hakları, demokrasi, hukuk devleti havariliğinizin yalan olduğunu kabul etmeniz şartıyla!
***
Yukarıdaki mazeretlerden ikincisinin geçerli olabilmesi için bir şart daha var: Suriye’deki olayların başında barışçıl göstericilerin yanında yer almış olmak.
Sahi; Mart-Nisan 2011’de, daha ortada silahlı bir devrim hareketi yokken, El Kaide ve IŞİD de yokken, emperyalist güçler de henüz sahaya inmemişken, Der’a şehrinde rejimin işkencelerine ve cinayetlerine tepki olarak başlayıp ülkenin dört bir yanına yayılan adalet ve özgürlük talepli barışçıl gösterileri desteklemiş miydiniz? Barışçıl göstericilerin kurşun yağmuruna tutulmasına, yüzlercesinin taammüden katledilmesine isyan etmiş miydiniz?
Hayır mı?
Samimiyetsizsiniz işte. Samimiyetsiz ve acımasız.