Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, T24’te yayımlanan “İğneyi kendimize” başlıklı yazısında, muhalefeti “iktidarın peşine takılmak yerine yeni yollar bularak ilerleme”ye çağırıyor ve bunun ancak “değişim” ile mümkün olabileceğini vurguluyor.
“Siyasette değişim yürek ister, cesaret ister. İstediğiniz kadar bilgiye ve deneyime sahip olun, cesaretiniz yoksa değişimi başlatamazsınız. Alışılmış kalıplarla siyaset yaparak, kendi konfor alanınızda kalarak ne partinizi ne de toplumsal ilişkileri değiştirebilirsiniz” diyor.
“Ortak dil, medyanın ortak kullanımı, ortak sloganlar, ortak eylem ve etkinlikler, ortak çözüm projeleri ve en nihayetinde ortak adayla” sahaya çıkması halinde, muhalefetin seçimi “en az 80’e 20” kazanacağını savunuyor.
Sonra, Altılı Masa ile HDP merkezli muhalefet arasında kurumsal bir iş birliğinin bugünkü şartlarla pek mümkün görünmediğini belirtiyor.
Bunu, “AKP’nin ürettiği algılar”a “ve muhalefetin bu algılara cesur bir değişim hamlesiyle yanıt verememesi”ne bağlıyor.
“Burada yegane sorumlu elbette Altılı Masa değildir. HDP’nin de eksikliği ve sorumluluğu vardır. Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye bir yararı yok” diyerek özeleştiri de yapıyor.
Ve ekliyor:
“Türkiye’de değişim istiyorsak bunu kendimizden başlatma cesaretini göstermek zorundayız.”
***
“AKP’nin ürettiği algılar” derken, herhalde HDP’nin PKK ile birlikte anılmasını kast ediyor Demirtaş.
Bu ‘birliktelik’ gerçek değilse, AK Parti’nin ürettiği bir algıdan ibaretse, HDP hangi “değişim”i “başlatma cesaretini göstermek zorunda”?
‘AKP öyle diyor ama öyle değil’ demek midir “değişim”?
Bunun neresi “yürek ister, cesaret ister”?
***
Demirtaş’ın yazısının en önemli kısmı:
“Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir.”
Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını HDP de biliyorsa, şunu da bilmelidir ki, bunu tüm Türkiye’ye anlatmak için en uygun dil ve söylem, HDP’li eski milletvekili Altan Tan’ın dili ve söylemidir.
Bu köşede evvelce de aktarmıştım, tekrarda fayda var; Medyascope’ta katıldığı bir programda şöyle konuşmuştu Tan:
“Kürt siyasal mücadelesinde şiddetin, silahların, savaşın dönemi biteli yıllar oldu ... demokratik mücadele yapacak bir arkadaşın veya bu liderliğe soyunan bir kişinin, açık seçik ve net bir şekilde PKK’ye şunu söylemesi lazım: ‘Silahların Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde mutlaka susması lazım, Türkiye Cumhuriyeti hudutları dışından da Türkiye’ye silahlı tehdidin olmaması lazım…’ Türkiye’ye karşı bu duruşunu net bir şekilde sonlandırması lazım. Selahattin Bey’in de çok açık ve net şekilde bunu ifade etmesi lazım… Silahla demokratik mücadelenin bir arada gitmesi mümkün değil, mümkün değil, mümkün değil!... O noktada ısrarcı olarak durmak lazım. Diyelim ki biz durduk ama silahı elinde bulunduranlar dinlemedi; hatta benim gibi ısrarlı bir şekilde bu konuyu dile getirenleri susturmak istese, ‘Susun, bu sizin işiniz değil, niye konuşuyorsunuz, niye böyle düşünüyorsunuz’ dese veya farklı farklı şekillerde itham etse (PKK), buna rağmen de o zaman şunu söylemek lazım: Bizim bu siyasal çizgiyle herhangi bir şekilde örtüşmemiz mümkün değil; bunu böyle düşünenler ayrı siyaset yapsın, bizim gibi silahın dışında sadece demokratik yolları seçenler de ayrı siyaset yapsın. Selahattin Bey’in bunu bu kadar açık ve net bir şekilde söylemesi lazım. Söyleyemiyorsa şu veya bu sebepten dolayı, ki bu sebeplerin çoğunu bizler biliyoruz, sizler de biliyorsunuz, o zaman işte bu liderlik eksik kalır. Türkiye siyasetinin, demokratik Kürt siyasetinde öncülük edecek, ısrarlı olacak, şiddete tavır koyacak, PKK’ye bu noktada çok net ifadelerle cevap verecek ve bu çizgisinde ısrar ederek kamuoyunda güven oluşturacak siyasi Kürt önderlere de Türk önderlere de laik önderlere de muhafazakâr önderlere de ihtiyacı var.”
***
Tekrar:
“Selahattin Bey’in bunu bu kadar açık ve net bir şekilde söylemesi lazım. Söyleyemiyorsa şu veya bu sebepten dolayı, ki bu sebeplerin çoğunu bizler biliyoruz, sizler de biliyorsunuz, o zaman işte bu liderlik eksik kalır.”
Eksik kalan o liderliği tamamlayacak yürek ve cesaret, ‘Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını biz de biliyoruz’un ötesine geçip şiddeti/terörü sarih ve kesin ifadelerle külliyen reddetmeyi ve terörde ısrar eden PKK ile bütün köprüleri RESMEN ve FİİLEN atmayı gerektirir, evet.
Değişim işte buna denir.