Ramazan’da da kavga gürültü… Yorulduk, yoruluyoruz.
Bugün köşemi, okumaya doyamadığım ve her okuyuşumda bana dinginlik veren bir ihtida hikâyesine ayırmak istiyorum.
Belki size de iyi gelir.
***
Kari Ann Owen’in en büyük hayali, başarılı bir piyes yazarı ve tiyatro yönetmeni olmaktı.
Dünyayı zalim buluyor fakat ona karşı savaşacak gücü bulamıyordu kendinde.
‘İntikamını’ tiyatro vasıtasıyla almaya karar verdiği zaman henüz küçük bir çocuktu.
14 yaşındayken, Luther adlı oyunu izlemek için gittiği bir tiyatronun kulisinde dünyaca ünlü yönetmen Tony Richardson’la tanıştı.
Richardson’a hayrandı.
Ondan ders almak ve onunla çalışmak için yanıp tutuşuyordu.
Ne var ki buna fırsat bulamadı.
Bir gün, Richardson’ın AIDS’ten öldüğünü öğrendi.
Dünyasını yıktı bu haber.
Yegane idolünün ölümü, hayatını anlamsızlaştırmıştı.
İçine düştüğü boşluktan çıkmasına yardım edeceği ümidiyle İslam’ı araştırmaya başladı.
Niçin başka bir din değil de İslam?
Bu soruya şöyle cevap veriyor Kari Ann Owen:
“Annemin ataları, sürgüne gönderildikleri 1492 yılına kadar Müslümanlar arasında yaşamış olan Endülüs Yahudileri idi. Onların teneffüs ettikleri hava, yüzyılların ötesinden gelip içime işledi. Müezzinin çağrısı bana okyanusun derinliğini, gemilerin dalgalar üzerinde yükselişini, at nallarının çöl kumlarına vuruşunu, aşkın zulme meydan okuyuşunu hatırlatır... İslam’ı araştırıken içimde bir hikâyenin doğduğunu hissediyordum. Sürgün edilen atalarıma şefkat gösteren bir Osmanlı halifesi hakkında duyduklarım, piyesi şekillendirmeye başladı. Allah’ın inayeti ile, South Bay İslam Cemiyeti’nden İmam Sıddıki, Rahima’dan Hüseyin kardeş ve bir Amerikan yerlisi olan sevgili kardeşim Maria Abdin gibi değerli Müslümanlar sayesinde İslam’ı öğrendim. İslam hakkında bilgisine başvurduğum ilk kişi, San Francisco’daki bir helal et kasabıydı. Onun dükkanında karşılaştığım bir hanım -mesture bir müşteri- sayesinde İslami hayat hakkındaki ilk müsbet intibaımı edindim. Dört lisan bilen bu hanımın zarafeti ve asaleti beni çok etkiledi. Tevazu ile ihtişamı birleştiren edası, İslam’ın insan davranışını nasıl biçimlendirebileceğine dair ilk fikrimi oluşturdu... Sadece yeni bir piyesin değil, aynı zamanda yeni bir Müslüman’ın da doğmakta olduğunu o zamanlar henüz bilmiyordum...”
Gerisi tefekkür ve kelime-i şehadet.