Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile görüşen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, görüşmeden sonra attığı bir Tweet’te dedi ki:
“Bu salgının üstesinden ancak dayanışma ile gelebiliriz. Zorlu bir kışın eşiğindeyken sağlık sistemleri ve yoğun bakım üniteleri sıkıntıya giren Avrupa ülkelerini desteklemek için ihtiyaç halinde Kovid-19 hastalarının alınabileceğini söyleyen Fahrettin Koca ve Türkiye’ye bu cömert tekliften ötürü minnettarım.”
Ne güzel.
Yakışır Türkiye’mize.
Ama İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener beğenmedi ve Twitter’da Fahrettin Koca’ya sordu:
"Sayın Bakan, Avrupa'nın Kovid'li hastalarını kabul etmek ne demek? Milletimizi, sağlıkçılarımızı yeni varyantlarla karşılaşma riskine nasıl sokarsınız?"
Koca’nın cevabî Tweet’i:
"Sayın Meral Akşener, üzerinde siyaset yaptığınız konu, Avrupa'da yaşayan 5 milyon insanımızdan Kovid-19'a yakalananların İstanbul'da, bir acil durum hastanemizde tedavi olabilmeleri konusudur. Alman Sağlık Bakanı yoğun bakım kapasitelerinin dolmaya başladığını açıkladı."
Doğru tavır.
Ama eksik.
Belki de milliyetçi dalgaya ‘hürmeten’ eksik bıraktı Fahrettin Bey.
Yoğun bakım kapasitemiz el verdiği müddetçe Alman hastanın da başımız gözümüz üstünde yeri olmalıdır.
***
DIŞ GÜÇLER MESELESİ
Geçen yazım üzerine ‘Rahip Brunson krizi nedeniyle Türk ekonomisine zarar verdiklerini bizzat ABD Başkanı itiraf etmişken doların son günlerdeki anormal yükselişinde dış güçlerin parmağı olmadığını nasıl söylersin?’ diye soranlar oldu.
Yersiz bir soru.
Ben öyle bir şey demedim çünkü.
“…Türk Lirası’nın son günlerde Amerikan Doları karşısında fena halde erimesini hiç üzerlerine alınmayıp sadece dış güçlerin oyunundan bahseden iktidar çevreleri…” dedim, kelimesi kelimesine.
Burada kilit kelime “sadece”dir.
Yani: ‘Paramızın son günlerdeki değer kaybında dış güçlerin oyunu söz konusu olsa bile durum sadece dış güçlerin oyunuyla izah edilemez; ekonomimizi bu kadar kırılgan hale getiren hataların sorumluluğu iktidara ait.’
Tam olarak şu dış güçlerin tam olarak şu oyunu, şu müdahalesi, şu manipülasyonu söz konusu diye gösterilir ve doğru dürüst izah edilirse ‘Tamam’ derim ama ‘Ekonomimizi dış güçlerin oyunlarına, müdahalelerine, manipülasyonlarına bu kadar açık hale getirmenin sorumluluğunu kabul etmelisiniz’ diye de eklerim; 1 Mart, One Minute, İran Nükleer Takas Anlaşması meselelerinde öfke nöbeti geçiren dış güçlerin bize böyle bir bedel ödetemediklerini tekrar hatırlatarak.
Merkez Bankası’nın o yıllarda da (2003, 2009, 2010) faiz indirimine gittiğini de hatırlatmak isterim.
Su uyur düşman uyumaz; varsın uyumasın, yeter ki biz düşmana fırsat vermeyelim, onun müdahalelerine zemin hazırlamayalım.
Yolsuzluğa, usulsüzlüğe, israfa son vererek, kamu kaynaklarını hoyratça harcamayı durdurarak, kamu imkânlarını kalkınma yolunda hakkıyla değerlendirerek ve bir yangın çıktığında körüğe değil su hortumuna sarılarak, sorunları gereksiz veya yersiz yahut zamansız çıkışlarla dallandırıp budaklandırmaktan sakınarak ekonomimizi güçlendirmeye bakalım vesselam.