“Arap Ümmeti” ve “Türk Milleti”

Hakan Albayrak

Medine (Yesrib) Site Devleti, oradaki Müslüman, Yahudi ve müşrik kabilelerin müşterek devleti olarak kurulmuştu.

Modern lisanla konuşacak olursak, Yesribli diye bir 'ulus'tan bahsedebiliriz.

Binaenaleyh; farklı taifelerden Müslümanların Müslüman olmayan taifelerle beraber bir ‘ulus’ teşkil etmesi, miladi 630'lu senelerden beri bildiğimiz ve benimsediğimiz bir şey.

Medine Vesikası’nın başlangıcında, bu vesikanın Rasulullah Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) tarafından Kureyşli (Mekke kökenli) ve Yesribli (Medine’nin yerlisi) Mü’minler ve Müslümanlar ile onlara tabi olanlar ve onlarla beraber savaşanlar için tanzim edildiği belirtildikten sonra, “Bunlar, diğer insanlardan ayrı tek bir ümmet (Umme Vahide) teşkil ederler” deniliyor.

Ardından, bugün ‘etnik grup’ dediğimiz şeye tekabül ettiğini ileri sürebileceğimiz her taife / kabile (Müslüman olan veya olmayan) adıyla sanıyla anılarak, bunların toplumsal sorumluluk ve hakları tayin ediliyor.

Medine’deki taifelerden / kabilelerden her biri kendine ait bir ‘statü’ye sahip.

Müslüman gruplar bu ‘statü’lerin üstünde müşterek bir ‘statü’ye de sahipler: “Kureyşli ve Yesribli Mü’minler ve Müslümanlar”.

Müslüman olmayan gruplar da öyle: “Kureyşli ve Yesribli Mü’minlere ve Müslümanlara tabi olanlar ve onlarla beraber savaşanlar”.

Bu ‘statü’lerin hepsi “ümmet”te birleşiyor.

Tercih edilen kelime “ümmet”.

Medineli Yahudiler ve müşrik Araplar, Müslümanlarla aynı “ümmet”ten sayılmış.

Tevile mahal yok; vesikanın 25’inci maddesindeki hüküm gayet açık: “Benû Avf Yahudileri Müminlerle bir ümmet oluştururlar. Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanların dinleri de kendilerinedir.”

Buradaki “ümmet” kelimesi, Kur’an’ın birçok yerinde geçen ve Müslümanları veya başka bir dinî topluluğu ifade eden “ümmet”ten farklı olarak, belli sınırlar dahilinde yaşayan muhtelif grupların -dinleri ayrı olan grupların da- siyasi birliğini ifade etmesi bakımından, vatandaşlık bağına dayalı ‘ulus’ kimliğinin ifadesi gibidir.

***

Araplar “ümmet” kelimesini genelde toplum yahut ‘ulus’ anlamında kullanırlar; biz bu kelimeyi sadece ve sadece dindaşlık bağlamında kullanmaya alıştığımız için tuhafımızda gidebilir, ama Arap ağırlıklı ülkelerin halklarından bahsederken “Arap Ümmeti” diye konuşurlar mesela.

“Arap Ümmeti” derken Berberi, Kıpçak, Kürt, Arnavut, Adige vs, vs, vs kökenlileri ayırmaz ve “Gayrimüslimler hariç” diye parantez açmazlar.

“Millet” kelimesinin epistemolojisine girmeden söyleyelim; “Türk Milleti” ifadesi bu “Arap Ümmeti” ifadesinin muadilidir ve “Türk Milleti” diyenler de genellikle etnik farklılıkları önemsemezler.

Türkiye Cumhuriyeti’nin “Türk Milleti” retoriğinde din ayrımı da telaffuz edilmez.

Bununla beraber “Arap Ümmeti” ve “Türk Milleti” diye konuşanların daha ziyade Müslüman çoğunluğu kastettikleri -hatta bazen doğrudan doğruya “Müslüman Arap Ümmeti” ve “Müslüman Türk Milleti” dedikleri- de vakıa.

“Türk Milleti”nin ırk temeline dayanmadığı ifade edilmekle beraber Göktürk Yazıtlarının ve İslam öncesi “Türk” devletlerinin bu “millet”liğe referans gösterildiği (İslamcı siyasetçiler tarafından bile referans gösterilebildiği) de vakıa.

Şizofrenik bir hal.

“Türk”ü ister “Müslüman”ın yerine koymaya ister “Yesribli”nin muadili gibi kullanmaya çalışın; çelişkiye düşmeden edemiyorsunuz.

Yazının başında belirttiğim gibi; farklı taifelere mensup Müslümanların Müslüman olmayan taifelerle beraber bir ‘ulus’ -veya o manada 'millet'- teşkil etmesi, miladi 630’lu senelerden beri bildiğimiz ve benimsediğimiz bir şey; fakat mevcut ‘formülasyon'un buhran sebebi olduğunu görmezden gelemeyiz.

Merhum Turgut Özal’ın “Keşke bu devlete Türkiye Cumhuriyeti yerine Anadolu Cumhuriyeti ismi verilmiş olsaydı” dediği rivayet edilir; bunu gerçekten demişse şayet, o buhran sebebiyle demiştir Özal.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, çiçeği burnunda bir milletvekili iken bir televizyon programında dikkat çektiği şu husus da kayda değer:

Cumhuriyet, Osmanlı'daki Millet-i İslam prensibinin yerine makul bir şey koyamadı. Bütün vatandaşlarına Türk demeyi ve bunu yaparken etnik kimlikleri yok saymayı tercih etti. “Kürt yine Kürt, Çerkez yine Çerkez’dir; Türk tanımı sadece vatandaşlık bağının ifadesidir” demeyi tercih etseydi belki sorun olmayacaktı…

Yeri gelmişken: “Kürt Milleti” yahut “Kürt Ulusu” söylemi de “Arap Ümmeti” veya “Türk Milleti” söylemlerindeki sıkıntılardan azade değil.

***

Ben bugün aslında İskender Öksüz’ün dünkü Karar'da yer alan Ziya Gökalp hakkındaki makalesi münasebetiyle ‘Ziya Gökalp, İttihad-ı İslam ve Türkçülük’ konusunu ele alacaktım, fakat konu oraya gelmeden yerim doldu.

Nasipse yarın…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.