Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkındaki mahkeme kararı öyle ağır ki...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanları arasında yer alan gazeteci-yazar İlnur Çevik, geçen Pazartesi günü Yeni Birlik’teki köşesinde “FETÖ Medya Yapısı davasında aldıkları ağırlaştırılmış müebbet cezası her gazeteci gibi benim de içimi burktu. İlk duyduğumda hüzünlenmedim desem ve birkaç saat bunun etkisi altında kalmadım desem yalan olur” diye yazmış. Bendeki etkisi bir haftadır devam ediyor bu cezanın.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis: Ölene kadar… Havalandırma, başka mahkûmlarla sohbet, akraba ve arkadaş ziyareti gibi haklar fena halde kısıtlanarak... Günün 23 saati tek başına hücrede…
15 Temmuz 2016 gecesi İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nde, Ankara’da Akıncı Hava Üssü yahut Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin önünde katliam yapan darbecilerin aldığı / alacağı cezanın aynısı. Reva mı?
Altan kardeşler ve Ilıcak, 17-25 Aralık (2013) operasyonlarını, o zamanlar “Gülen Cemaati” ve “Paralel Devlet Yapılanması” diye andığımız FETÖ’nün hükümeti devirme ve devleti tümüyle ele geçirme teşebbüsü olarak görmeye yanaşmıyor, konu yolsuzlukla mücadeleden ibaretmiş gibi davranıyordu. ‘Yolsuzlukla mücadele edilmeli ama halkın seçtiği hükümete karşı bürokratik darbeye de geçit verilmemeli’ diyebilirlerdi, demediler. O süreçte ve sonrasında, 15 Temmuz Darbe Teşebbüsüne kadar, “cemaat”e toz kondurmayıp sadece hükümete yüklendiler. Başka yüzlerce gazeteci-yazar (Meselâ Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan) gibi hata ettiler. Hukuken suçlu olmak başka bir şey ama. Hele FETÖ öncülüğündeki 15 Temmuz Darbe Teşebbüsüne taammüden katkıda bulunup “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs” suçlusu olmak…
İddianamede, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın bu suçu işlediğine dair bir kanıt sunulmadı. FETÖ mensubu olmakla suçlanmaları bile söz konusu değil.
Can Erzincan Televizyonu’nda 14 Temmuz 2016 günü -darbe teşebbüsünden bir gün önce- yayımlanan “Özgür Düşünce” programındaki sohbetlerinde askerî darbe ihtimali üzerinde durmuş olmalarına istinaden “Darbe girişimini öncesinden bildikleri ve darbe girişimine zemin hazırlayan söylem ve propagandalarda bulundukları” iddia edildi, fakat o bahsin bağlamı bu iddiaya itibar etmeyi imkânsız kılıyor. Bağlam, askerî darbeye zemin hazırladığı gerekçesiyle 2010 yılında iptal edilen EMASYA’yı (Emniyet-Asayiş Yardımlaşma Protokolü) geri getirmenin sakıncaları idi. Ahmet Altan şöyle dedi mesela: “Türkiye’de gerçekleşmiş askerî darbelerin önünü açan gelişmeler her ne ise, Erdoğan bugün aynı kararları vererek o yolları teker teker açıyor. Yani şehirlerin yönetiminde mesela generallere sivillerden öncelik tanıyan bir yasa çıkarttı. İsterse yani general şehri yönetecek. Bu EMASYA denilen planı bir daha canlandırdı. Ayrıca sen eğer askerlerin yargılanmasını izne bağlarsan, adam darbe hazırlığını çok daha rahat yapar.” Programdaki ilgili yorumlar bu minval üzereydi; iddianın tam tersine, askeri darbeye zemin hazırlayabileceğinden endişe edilen bazı yasal düzenlemelere tepki mahiyetinde.
Savcı ve hakim yine de sanıkların “darbe girişimini önceden bildikleri ve darbe girişimine zemin hazırlayan söylem ve propagandalarda bulundukları” hissine kapılmış olabilir, bunu onlara yakıştırmış olabilir. İyi de, ağırlaştırılmış müebbet hapisten bahsediyoruz, sadece bir his veya yakıştırma üzerine verilecek ceza mı bu? Çok önemli bir ayrıntı: O programda 2019 seçimlerine kadar siyasette nelerin yaşanabileceği de konuşuldu. Eli kulağındaki askerî darbeye böyle mi zemin hazırlamışlar? Tashihe fena halde muhtaç bir mahkeme kararı var ortada. Gözler Yargıtay’da.
Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan da darbecilik suçlaması ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle yargılanıyor. Bu yazarlar hakkındaki iddianame de kanıtlara değil hislere ve yakıştırmalara dayanıyor. Tekrar: AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS cezasından bahsediyoruz. Böylesine korkunç bir cezanın mahkemelerde bu kadar kolay telaffuz edilmesi ürpertici.
***
Bu vesileyle belirtmek isterim ki Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne ve Ahmet Turan Alkan’ın 15 Temmuz Darbe Teşebbüsünü telin mahiyetindeki beyanlarına itibar ediyor ve o vahşete imza atan FETÖ’nün gerçek yüzünü nihayet gördüklerine inanıyorum. Bir buçuk yıldan fazladır tutuklu yargılanmalarına rağmen haklarındaki darbeci iddiası kanıtlanamadığına ve kanıtlanabileceğe de benzemediğine göre artık yakalarından düşülmesi gerektiğini düşündüğümü de belirtmek isterim.
“O kanlı geceye kadar FETÖ’nün sözcülüğünü yaptıkları için her halükârda bedel ödemeliler” derseniz, ödediler işte; bir buçuk yıldan fazla süredir tutuklu bulunmaları yetmez mi?
Afta yanılmanın cezalandırmada yanılmaktan evla olduğunu buyuran Peygamber Efendimize salat ve selam olsun.