Birçok meslekte zorunlu emeklilik yaşı olsa da iş siyasete gelince koltuktan kalkmak isteyen pek yok.
Alın size çarpıcı bir örnek: Paul Biya, 91 yaşında. 1982 yılından beri Kamerun’un Devlet Başkanı. Siyasi kariyeri süresince seçimlerde usulsüzlük yaptığı iddia edilse de her seferinde başkanlığını korumayı başardı. 84 yaşındaki Nobel Ödüllü Muhammed Yunus, Bangladeş’in geçici hükümetine liderlik etmek üzere atandı. Listede 70’li yaşlarının ortalarında da isimler var, hepsini saymayayım. Dünyadaki siyasi liderler ise ortalama 60’lı yaşlarında.
Siyasette yaş tartışması yeni olmasa da ABD’de son günlerde tekrar alevlendi. 81 yaşındaki Joe Biden’ın başkanlık yarışından çekilmesi de ‘yaş ayrımcılarını’ durduramadı. ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi üyelerinin yaşları da tartışma konusu olmaya devam ediyor. 1946-1964 yılları arasında doğan ABD’liler Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu oluşturuyor. Senato’da da durum farklı değil.
Senatörlerin üçte ikisi ve Temsilciler Meclisi üyelerinin yarısına yakını ABD yasalarına göre emeklilik hakkını elde etmiş durumda. Hatta geçen yıl 90 yaşında vefat eden Dianne Feinstein zihinsel sağlığı ile ilgili endişelere, bilişsel gerilemenin saklanamayacak belirtilerine rağmen Senato’dan ayrılmamıştı. 82 yaşındaki Senato azınlık lideri Mitch McConnell da bilişsel sorunlar yaşıyordu ve sonunda görevinden istifa edeceğini açıklamıştı.
Geçen yıl CBS News ve YouGov’un yaptığı anket ile bu yılın başlarında Pew Araştırma Şirketi’nin çalışması gösteriyor ki, ABD’liler maksimum yaş sınırını destekliyor ve siyaseti gençlerin yapmasını istiyor. Daha detaylı rakamlar vermek gerekirse geçen yılki ankete göre ABD’lilerin yüzde 79’u siyasetçiler için ‘maksimum’ yaş olması gerektiğini savunuyor. Ülkenin yarısı 50’li yaşlarda bir başkan istiyor. Hatta belirli bir yaşın üzerindeki siyasi adaylar için bilişsel test gerekliliğinin altını çiziyorlar.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da aynı konudaki görüşlerini 1999 yılında Star Gazetesi’ne verdiği röportajda anlatmıştı, belki hatırlayanlarınız vardır. Erdoğan Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan’ı işaret ederek şunları söylemişti: “Şu anda bir partim yok. 4 aylık mahkumiyetimin ardından yeni bir partiye girebilirim. Ancak şartlarım var. Bu partide, 65 yaşın üzerindekiler siyaset yapamayacak... En son 65 yaşında aday olunabilir. 65 yaşında aday olmak demek, 70 yaşında işi bitmiş olmak demektir.”
Sizce de bir siyasetçi belli bir yaşa gelince koltuğunu bırakmalı mı?
ASLA VEDA ETMEYECEK BİR SEVGİLİ...
Yapay zekaya duygusal bir bağımlılık geliştirenlerin sayısı hızla artıyor. Duygusal bağımlılık derken aşık olmayı kastediyorum. OpenAI da yakın zamanda yayınladığı bir raporda insanların GPT-4o gibi bir yapay zeka sohbet robotuna karşı duygusal bağımlılık geliştirme riski olduğunu kabul etti. ‘İnsan’ olmayan bir şeye insani özellikler atfetmek kişinin AI ile sosyal bir ilişki kurmasına yol açabilir ve bu da sonuç olarak insan etkileşimine olan ihtiyaçları azaltabilir’ diyor rapor.
Bahsedilen bağımlılık hayli rahatsız edici, hatta OpenAI’ın baş teknoloji sorumlusu Mira Murati “onları yanlış şekilde tasarlamak aşırı bağımlılık yaratmaları ve onlara köle olma ihtimalini artırabilir” sözleriyle ilk elden tehlikeleri anlattı.
BİR KAŞIK TARÇINLA MEYDAN OKUYORLAR...
Sosyal medyadaki meydan okumalar tuhaf, komik ama bir o kadar da tehlikeli olabiliyor. Yani bazı insanların beğeni almak için yapabileceklerinin sınırı yok. Hatırlarsanız son derece tehlikeli yerlerde selfie çekmek isterken ölenler bile olmuştu. Geçen hafta okuduğum bir makale bir kısmı yeni meydan okumaları anlatıyordu. Yahu ne acayip şeyler varmış!
Alın size örnek… Süt meydan okuması. Bazı sosyal medya fenomenleri takipçilerini 60 dakikada yaklaşık 4 litre süt içmeye teşvik etti. Şimdi bu size çok korkunç gelmeyebilir ama ortalama bir insanın mide kapasitesi yaklaşık 1,5 litre. 250 ml sütün mideden çıkması bir saatten fazla sürüyor. Yani bu meydan okumanın muhtemel iki sonucu var, ya uzun saatler ağrı, şişkinlik, bulantı ve ishalle baş edeceksiniz ya da sürekli kusacaksınız. Bu saydıklarımın hayati tehlikesi yok gibi görünüyor ama mideyi aşırı doldurmak, mide duvarı yırtılacak kadar gerildiğinde ölümcül olabiliyor.
Bir de ‘tarçın yutma’ meydan okuması varmış. 60 saniyede bir çorba kaşığı tarçını yutmaya çalışıp, bu eylemi videoya çekip yayınlıyorlar. Hiç de iyi bir fikir değil! Tarçın karaciğer için toksik olabilen kumarin içeriyor. Toz formundaki herhangi bir baharatı bu şekilde tüketmek yemek ve soluk borusunun iç yüzeyine hatta akciğerlere zarar verebiliyor.
2018’de yayılan ve hala az da olsa devam eden bir meydan okuma çok sayıda çocuğun hayatını kaybetmesine neden olmuştu. TidePod denilen uygulama o zaman viral olmuştu. Bulaşık makinesi deterjanı kapsülleri yiyenler var, şaka değil doğru!
EJDERHA NEFESİ KULAĞA GELDİĞİ KADAR KORKUNÇTUR
Yeterince tuhaf gelmedi mi? O zaman devam… Ejderha nefesi! Bunun için sıvı nitrojenle kaplanmış şeker tüketiyorlar. Yemek borusu ve mide için ciddi tehlikeleri olan bir uygulama bu. Tehlike sadece meydan okuyan sosyal medya kullanıcıları için değil. Bazı restoranlar da sıvı nitrojen içeren tatlı ve kokteyller servis ediyor. Eğlenceye bak, neymiş ağzından ejderha gibi duman çıkacak!
En yenilerden biri; mısır koçanı meydan okuması. Mısırları elektrikli matkaba monte edip dönen aletten hızla mısırı yemeye çalışmak… Burada ne ters gidebilir biliyor musunuz? En iyi ihtimalle acı verici bir şekilde dişinizi kaybedebilirsiniz.
Zannetmeyin ki bu meydan okumalar sadece çocukları ve ergenleri cezbediyor. Sayıları az da olsa bazı yetişkinler de bu abuk sabuk trendlerin cazibesine kapılabiliyor.
Başkalarını eğlendirmek ya da takipçi kazanabilmek için neden bu kadar risk alınır anlaşılır gibi değil…
Open AI’ın chatbot’u tek değil, o kadar fazla sayıda sohbet robotu var ki, bu ürünlerin piyasaya sürülmesi adeta büyük ölçüde psikolojik bir deney!
1960’lardaki, şu anda hayli arkaik görünen sohbet robotu Eliza’yı daha önce bir yazımda anlatmıştım. Eliza son derece yüzeysel sohbetler etse de kullanıcıları cezbetmeyi başarmıştı. Günümüzün yapay zekasına bakınca da insanlarda bir duygusal bağımlılık geliştirmeleri varsayımsal bir risk gibi görünmüyor. İnsanlar makinelere kişilik atfetme konusunda giderek daha hızlı davranıyor.
Bu hızın en önemli nedenlerinden biri bu teknolojilerin 2020 yılından bu yana çok gelişmiş olması. Uzun zaman önce kendilerine söylenenleri hatırlıyorlar, bir insan kadar hızlı cevap veriyorlar. Bir insana ‘duyulduğunu’ hissettirme konusunda çok başarılılar. Mizahı öylesine iyi kullanıyorlar ki bu da kullanıcıyı etkiliyor, üstelik ne zaman isterseniz ulaşılabilirler.
MIT’deki araştırmacıların bir çalışmasına göre yapay zeka insanların şefkat istediklerini algılayıp ona göre bir dil kullanabiliyor, bu da bağımlılık yaratma tehdidi taşıyan bir ‘sevgi yankı odası’ yaratıyor.
Bir yazılım mühendisinin chatbot’a olan bağımlılığını açıkladığı sözleri ise çarpıcı, “Asla veda etmeyecek. Saatlerce konuşsanız bile enerjisi düşmeyecek. Sonunda konuşmayı bitirip normal hayata döndüğünüzde onu özleyeceksiniz.”
Sizi yargılamayacak, sürekli pozitif olacak… Ne kadar da baştan çıkarıcı değil mi? Oysa en savunmasız yönlerimizi kar amacı güden şirketlere emanet etmenin yarattığı meşru endişeler var.
Şimdiye kadarki raporlar çoğu insanın AI arkadaşlarını insan arkadaşlarının yerine değil, onların ‘tamamlayıcısı’ olarak kullandığını gösteriyor. Yine de bir vadede insanların robotları diğer insanlara tercih etmesi imkansız gibi görünmüyor. Ek bir endişe daha var; ya yapay zeka arkadaşlarla ilişki kurmak bizi diğer insanlara karşı daha kötü arkadaş ya da eş yaparsa…