Yapay zeka (AI), insanoğlunun en büyük dostu mu yoksa bir vadede yok oluşun nedeni mi olacak tartışması hız kesmeden devam ediyor. Duyguları olacak mı –ya da bazı iddialara göre var mı? Süreç bizi nereye götürecek kestirmek zor. Yeni numaraları da mışıl mışıl uyumak.
Uyurken öğrenmek hepimizin hayali. Son 10 yıldaki pek çok araştırma da uykuda hafızayı geliştirmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Elbette bir beceriyi uyurken sıfırdan öğrenmek mümkün değil. Ama öğrendiklerimizi pekiştirmek ve hafızayı güçlendirmek mümkün. Çünkü beyinle ilgili çalışmalardan artık biliyoruz ki uyuyan beyin hiç boş durmuyor. Uyurken günün anılarını işliyor, öğrendiklerimizi pekiştiriyor. Haa tabi bir de uykuya dalmakla ilgili meşhur koyun sayma metodu var. Hoş kişisel olarak bende hiç çalışmadı o ayrı ama pek çok kişi için bu yöntem adeta bir uyku ilacı.
Şimdi biz uyurken öğreniyorsak rakibimiz/ kimine göre de dostumuz yapay zekanın neyi eksik?
Tüm canlıların uyumaya ihtiyacı var. Sadece insanlar ve hayvanlar değil, bitkiler bile bir çeşit uykuya dalıyor. Uykusuz kaldığınız günleri düşünün. Ertesi gün daha unutkan, sinirli oluruz. Bu süreç uzarsa halüsinasyonlar görebilir, fiziksel olarak hastalanabiliriz. PLOS Computational Biology dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma AI’nın uykuyla daha becerikli bir hale geleceğini iddia ediyor.
İnsanlar bilgiyi sürekli olarak öğrenip uygulama yeteneğine sahip ancak yapay zeka, sıralı öğrenme ve birbiri ardına yeni bir şeyler öğrenmeye gelince tökezliyor. Bu sistemler yeni bir görevde mükemmel bir başarı gösteriyor ama bir önceki görevin performası düşüyor.
Şöyle derin bir uyusalar ne olur diye merak eden bilim insanlarından, Çek Bilimler Akademisi Bilgisayar Enstitüsü’nden Pavel Sanda diyor ki; “Yapay zekaya yeni bir şey öğrettiğinizde eski hafızası zarar görüyor.” Bu duruma ‘yıkıcı unutkanlık’ deniyor.
Sorunu çözmenin tek yolu belleğin pekiştirilmesi gibi görünüyor. İyi de yapay zekayı ‘uyutmak’ mümkün mü? Çalışmayı yürüten bilim insanlarına göre durum umut verici.
San Diego’daki California Üniversitesi’nden Maxim Bazhenov, mevcut makine öğrenimini iyileştirmek için nörobilim ve biyolojiden ilham almanın yeni bir eğilim olduğunu ve uykunun da bunlardan biri olduğunu söylüyor. Yani ezcümle, yapay zekanın yaşam boyu öğrenmesi ve unutmaması için uyuması iyi bir fikir gibi görünüyor.
Yöntem sadece düşüncede değil, araştırmacılar yapay zekadaki sinir ağında uykuyu simüle etmeyi başarmış.
Henüz yolun başında olsalar da çalışmalar son hız devam ediyor. Bir yapay zekanın sabah kalkıp dün gece bir rüya gördüm, hayırlara gitsin diye anlattığını düşünsenize... İtiraf edeyim ürkütücü...
SANAT SANAT İÇİN Mİ, AKTİVİSTLER İÇİN Mİ?
İklim aktivisti grupları, sanat eserlerine taktı. Dikkat çekmek için Claude Monet tablosuna patates püresi mi atanlar dersiniz, Van Gogh’un Ayçiçek tablosuna domates çorbası atanlar mı istersiniz… Haa sebze çorbası atmayı tercih edenler de oldu. Kendilerini Botticelli, Boccioni, Van Gogh ve diğer pek çok ünlü ressamın eserlerine ‘yapıştıranlar’ bile var. Son iki aydır neredeyse her gün benzeri eylemler yaşanıyor. Bu tablolar özel camlarda olduğu için şimdilik zarar gören bir eser olmadı ama bu olmayacak anlamına gelmiyor! İklim aktivistleri ünlü eserlere zarar vermek gibi bir motivasyonları olmadığını, medyanın dikkatini iklim krizinin kalıcı hasarına çekmek için bu eylemleri düzenlediklerini iddia ediyor. İklim Acil Durum Platformu Yönetici Direktörü Margaret Klein Salamon’un sözleri sanat eserlerini bekleyen saldırılar hakkında bir fikir veriyor: “Daha fazla protesto geliyor. Bu hızla büyüyen bir hareket ve umarım önümüzdeki haftalarda daha yoğun eylemler göreceğiz.” Dünyanın en ünlü müzelerini yöneten 100 kişi ortak bir bildiri yayınlayarak kültürel mirası savunmaya devam edeceklerini duyurdu ama protestocular duracak gibi değil.
Konuyla ilgili ateşli tartışmalar var. Konunun tarafları ikiye ayrılmış durumda. Paha biçilmez sanat eserlerine zarar vermeyi göze alarak saldırmak iklim aktivistlerinin meramlarını anlatması için doğru mu değil mi?
İklim ve siyasi odaklı çalışmalar yapan bazı analistler, eylemlerdeki aşırılığın konuya dikkat çekerek etkili olabileceğini savunuyor. Bir kısmı ise iklimle ilgili potansiyel destekçilerin bu gelişmeler karşısında uzaklaşacağı görüşünde.
Protestoların iklim değişikliği konusunda daha fazla önlem alma amacına fayda mı yoksa zarar mı getireceği henüz net değil. Bu davaya sempati duyan pek çok kişi bu ilginç protestoların ses getireceğine inanıyor. Eriyen buzullar, yükselen deniz seviyeleri, süper fırtınalar, artan orman yangınları dünyanın en muhteşem kültürel mirasının bir kısmını yok edecek. Bu çılgın eko-aktivistler, bir gezegenimiz olmazsa, değer verdiğimizi düşündüğümüz her şeyi kaybedebileceğimizi göstermek istiyor.
Eko-aktivistler, insanların değer verdiği ve kültürle ilişkilendirdiği bir şeye saygısızlık ediyormuş gibi görünmek istiyorlar. Demek istedikleri, bir gezegenimiz olmazsa gezegenden daha çok değer verdiğimizi düşündüğümüz her şeyi kaybedeceğimiz gerçeği.
Protestoların dünya kamuoyunun dikkatini çekme hedefine ulaştığını söylemek mümkün. Üstelik destekleyenleri de azımsanmayacak kadar fazla. İrlandalı ünlü müzisyen Bob Geldof, bu eylemleri gerçekleştiren aktivistlerin yüzde 1000 haklı olduğunu söylüyor; “Kimseyi öldürmüyorlar, iklim değişikliği olacak.”
KRİZİN ADI, ‘HEPKRİZ’
İngiltere’de yayınlanan Collins Dictionary yılın kelimesini seçti; permacrisis. Türkçeye ‘hepkriz’ olarak çevrilebilecek bu kelimeye pek yabancı değiliz. Günde kaç kez o ya da bu nedenle kriz kelimesini kullanıyoruz, bir düşünün.
Collins Dictionary’nin insanların savaş, enflasyon, iklim değişikliği ve siyasal istikrarsızlıkla boğuştuğu bir dönemin ardından bu kelimeyi seçmesi çok da sürpriz değil.
Sözlük, kelimenin 2022 yılının pek çok insan için ne kadar korkunç olduğunu özlü bir şekilde özetlediği için seçildiğini açıkladı. Permacrisis kelimesi akademik olarak 1970’lerde kullanılmış olmasına rağmen sözlüğe yeni girdi. Yılın kelimelerinden bir diğeri “partygate”. Bu kelime İngiltere’de pandemi kısıtlamalarında kurallara aykırı olarak düzenlenen ve ülkede uzun süreli bir siyasi istikrarsızlığa katkıda bulunan partilerle ilgili skandala atıfta bulunuyor. Hatırlarsanız İngiltere’de Kovid-19 karantinaları devam ederken dönemin Başbakanı Boris Johnson’ın konutunda düzenlediği partiler skandala neden olmuştu.
Yılın bir diğer kelimesi Kiev. Bu seçimin neden olduğu ortada tabii!
Geçen yıl bir yazımda anlatmıştım, belki okumuş olanlarınız vardır. Dünyada giderek yayılan bir akımdan söz etmiştim; sessiz istifa. Söz konusu akım, çalışanların sadece görev tanımında yer alan sorumlulukları üstlenmesi ve diğer tüm talepleri reddetmesi olarak tarif edilse de daha özgür yaşamak için işlerini bırakanları da anlatıyor. “Quiet quitting” de (sessiz istifa) yılın kelimeleri arasında.
Collins Dictionary’deki sözlükbilimciler, yeni ve dikkate değer kelimelerin yıllık listesini oluşturmak için 18 milyar kelimelik veritabanını ve sosyal medya da dahil olmak üzere bir dizi medya kaynağını izliyor. Sözlüğün geçen yılki kelimesi ise NFT idi.
‘Hepkriz’ kelimesini sık kullanır mıyız ne dersiniz?
SABAHLARI ERKEN KALKAN ‘O KIZ’!
Sosyal medyanın ortaya çıkışından bu yana, içerik yepyeni bir anlam kazandı. Antrenman rutinlerini YouTube videolarıyla paylaşanlar, dünyayı dolaşmak için işlerini bırakıp deneyimlerini takipçilerine anlatanlar, her gün yediklerini içtiklerini Instagram’da yayınlayanlar... Ve daha neler neler... Şimdi de bir yıl önce başlayan ve giderek büyüyen “ThatGirl” trendi var. O kız sabah 6 gibi uyanır. Güneş doğarken yogasını yapar ya da sabah yürüyüşüne çıkar. Avokadolu tostunu yedikten sonra smoothie’sini içer. Mutlaka çok çalışır... Böyle tek bir kişi yok. Bu, Nisan 2021’den beri Tiktok’ta popülaritesi artan ‘sağlıklı yaşam arketipi...’
#ThatGirl (o kız) hashtagiyle yayınlanan videolar TikTok’ta 4,3 milyardan daha fazla görüntülendi. Çığ gibi büyüyen bu trendi takip ederek ‘o kız’ olmak isteyen gençler büyük bir rekabet içinde. Aslında baktığınızda masum gibi görünen bir trend. Bu akım sadece TikTok’ta da kalmadı, YouTube’da da devam ediyor.
Sabah erken kalkıp spor yapmanın, iyi beslenmenin, çok çalışmanın nesi zararlı olabilir ki? Gelin görün ki uzmanlar bu fikirde değil. Bu eğilimin potansiyel olarak başarının ne olması gerektiğine dair gerçekçi olmayan idealler oluşturması çok mümkün. Gençlerin bu idealleri gerçekleştirebilmek için büyük bir çaba göstermesi neticesinde, eğer başarısız olurlarsa hayal kırıklığına uğrayıp psikolojik sorunlar yaşamaları kaçınılmaz. İşin gerçeği bütün hayatını aynı rutinde, neredeyse kusursuz bir şekilde geçirmek imkansız.