Dünyanın en eski sporlarından biri olawn at yarışları (ki tahminen M.Ö 8’inci yüzyılda başladı) popülerliğini yitirmedi. ABD’de 1875 yılından bu yana düzenlenen Kentucky Derbisi 4 Mayıs’ta yapıldı. Yüzbinlerce kişinin izlediği yarışın ödülü de yaklaşık 900 bin dolardı.
Kadınların birbirinden süslü şapkalarla izlemeye geldiği bir başka meşhur at yarışı da The Royal Ascot… 1711’de başlayan yarışlar İngiltere’nin en prestijli organizasyonlarından biri kabul ediliyor. 2021 yarışları ise 15-19 Haziran tarihlerinde yapılacak.
Jokeyleriyle, hipodromlarıyla, bahisleriyle ve hepsinden önemlisi atlarıyla dev bir sektör olan at yarışlarına dijital rakipler gelebilir mi?
Kripto para ve NFT’nin geleceği tartışılsa da şimdilik trendleri belirlemede ‘burun farkı’yla öndeler. At yarışı da bu teknolojilerin belirlediği trendlerden nasibini aldı.
Malum, cins bir atın fiyatı 100 bin dolardan başlıyor, milyon dolarlara kadar ulaşabiliyor. Peki o kadar para dijital bir ata yatırılır mı? Henüz milyon dolarlar olmasa da hayli yüksek paralar ödeyenler var.
225 bin dolara dijital at
Zed Run giderek popülerleşen bir platform. Avustralya merkezli Virtually Human Studio tarafından 2019 yılında kuruldu. Kurulduğu yıl tanesi 30 dolara 4 bin 450 adet dijital at sattı. Platformda şu ana kadar 11 bin at satıldı. Ama fiyatlar baştaki gibi makul değil! NFT meraklısı olanlar platformdaki sınırlı sürüm olan atları alabilmek için yarışıyor. Nadir atların satış fiyatı 14 bin dolardan başlıyor, geçen ay bir dijital at 125 bin dolara alıcı buldu. Rekor ise 252 bin dolar. Yine de makul fiyatlarla satın alma yapmak mümkün.
Zed Run aslında normal bir yarış atı yetiştiriciliğinden pek farklı değil. İlk adım bir at satın alıp ahırınızı kuruyorsunuz. Sonrasında atınızı yarıştırabilir, çiftleştirebilir, yavruların gelişimini takip edebilirsiniz.
At alıp bir ahır kuranlar ya da yarışlara katılmak isteyenler ödemelerini sadece kripto parayla yapabiliyor. Kripto para birimi Ethereum tarafından desteklenen platformdan at satın alırsanız dijital ahırınızda saklayabiliyorsunuz. Şu anda yaklaşık 70 bin ahır var. Yarışlar son derece gerçekçi bir dijital ortamda yapılıyor. Ödüller ise birkaç dolardan bin dolarlara kadar çıkabiliyor. Bu yarışların yakın vadede Kentucky Derbisi’ne rakip olacağı iddiaları olsa da kabul etmek lazım ki şimdilik bu biraz uçuk bir öngörü olarak kalıyor.
Atlar ırkları ve soyları gibi çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılıyor. Atlar, cinsleri ve deneyim seviyelerine göre farklı sınıflarda yarışıyor. En popüler dört at türü Nakamoto, Szabo, Finney ve Buterin. Platformda hemen her saat yarış yapılıyor. Dijital hava koşulları ve arazi durumu sonuçları etkileyebiliyor! Her yarışta, atın nitelikleri, geçmiş performansına dayanan 12 at sınırı var.
Dev oyun şirketi Atari de Zed Run’a ortak oldu. Atari platformda özel yarışlar ve sponsorluk etkinlikleri düzenleyecek.
Hayvan hakları dernekleri at yarışlarının zalimlik olduğu konusunda hemfikir. Örneğin Dünyanın en büyük hayvan hakları savunucusu derneği PETA, yarış atlarının çeşitli kazalarla öldüğü ,yarış öncesi doping verildiği, jokeylerin kırbaç kurallarını ihlal ettiği, atların yaşlanır ya da yarışamaz duruma geldiğinde mezbahaya gönderildiği iddialarıyla The Royal Ascott gibi yarışları sert protestolarla kınıyor. Bu nedenle Dijital yarışların hayvan severleri memnun edeceğini söyleyenler var. Ancak madalyonun öbür ucunda da çevreciler var. Ethereum’da bir NFT satışı ortalama 8.7 megavatt-saat ki bu çok ciddi bir rakam. Zed Run işlemleri de çok fazla enerji harcadığı için çevrecilerin radarında.
Kripto para ve Blockchain sistemlerinde daha neler göreceğiz konusu benim hayal gücümün sınırlarını aşsa da en azından gelişmeleri takip edeceğiz...
Pandeminin ‘en kötü’ beşlisi
Akademisyen ve araştırmacıların yazılarının yer aldığı The Conversation adlı sitede, altı akademisyen tarafından yeni bir yazı kaleme alındı. Yazıda pandemiyi ‘en kötü’ yöneten 5 lider anlatılıyor. Akademisyenlerin ortak görüşü, bazı mevcut ve eski liderlerin pandeminin ciddiyetini küçümsediği, bilimi göz ardı ettiği ve ülkelerindeki salgınla mücadelede çok az çaba sarf ettikleri yönünde.
Akademisyenlere göre Koronavirüs salgınıyla ‘en kötü’ mücadele eden liderlerden biri Hindistan Başbakanı Narendra Modi. Makalede günde yaklaşık 400 bin yeni vakayla Hindistan’ın salgının yeni merkez üssü olduğu, hastanelerde oksijen ve ilaç olmaması nedeniyle hastaların hayatını kaybettiği belirtiliyor. Pek çok Hintli ülkedeki trajedi için Modi’yi suçlasa da Başbakan Ocak ayında dünya nüfusunun yüzde 18’ini oluşturan Hindistan’ın salgınla çok başarılı bir şekilde mücadele ettiğini, aşılama sayesinde dünyayı kurtardığını iddia etmişti. Mart ayında sağlık bakanı salgının sonuna geldiklerini ilan ederken ülkede daha bulaşıcı olan bir varyant ortaya çıktı. Hindistan’ın en kalabalık eyaleti olan Uttar Pradesh’te Nisan ayında yapılan yerel seçimler öncesi Modi’nin düzenlediği mitingler, Başbakanın Kumbh Mela adlı dini bayramda, milyonlarca Hintlinin Ganj Nehri’nde kutlanmasına izin vermesi de salgının kötü yönetiminin bir örneği olarak kabul ediliyor. Mayıs 2021 rakamlarına göre Hindistan’daki 1,3 milyar nüfusun sadece yüzde 1.9’u aşılandı.
Brezilya cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro, hatırlanacağı gibi Kovid-19 için “önemsiz bir grip” diyerek alay etmişti. Bolsonaro sosyal mesafeyi teşvik etmedi, spor salonları ve SPA’ların açık kalmasına izin verdi. Kovid-19 hastalarını tedavi etmede kanıtlanmamış ilaçların kullanımını agresif bir şekilde destekledi. Bolsonaro’nun salgını yönetmedeki başarısızlığı hükümette de çatışma yarattı. Bir yıldan kısa sürede dört sağlık bakanı değişti. Cumhurbaşkanının Aralık ayında yan etkileri nedeniyle aşı almayacaklarını açıkladığını da unutmamak lazım. Haa tabi bir de endişe verici Brezilya varyantının mimarı oldu.
Belarus’un otoriter lideri Alexander Lukashenko, Kovid-19 tehdidini hiçbir zaman kabul etmedi. Salgının başında virüsün votka içerek, saunaya giderek, tarlada çalışarak önlenebileceğini iddia etti. Asemptomotik olarak Kovid geçiren Lukashenko, aşı olmayacağını açıkladı. Ancak Belarus halkı süreçte bireysel tercihlerle korunmayı seçti. Ülkede aşılama yeni başladı ve şu ana kadar nüfusun yüzde 3’ünden daha azı aşı oldu.
Trump artık görevde değil ama salgının başında, ABD Başkanı olduğu dönemde izlediği salgın politikalarının sonuçları yıkıcı oldu. Malum, Trump pandemiyi reddetti, tutarsız davranışları, toplumu tedaviler konusunda yanlış bilgilendirmesi ülkede ciddi sorunlara neden oldu. Trump’ın izlediği yanlış yol, bazı gruplar için daha kötü sonuçlara yol açtı. Siyahiler ve Latinler ABD nüfusunun yüzde 31’ini oluştursa da Kovid-19 vakalarının yüzde 55’inden fazlası bu grupta ortaya çıktı. ABD’de salgınının en kötü döneminde Latin Amerikalıların yüzde 17,6’sı, Siyahların yüzde 16,8’i Asya kökenli Amerikalıların yüzde 15’i, beyaz Amerikalıların yüzde 12,4’ü işsiz kaldı. Şu anda ABD ekonomisi toparlanma belirtileri gösterse de azınlık gruplar içinde eşdeğer bir ilerleme görülemedi.
Trump’ın Kovid-19’u ısrarla ‘Çin virüsü’ olarak adlandırması yüzünden geçen yıl Asyalı Amerikalılara yönelik saldırılarda neredeyse iki kat artış oldu. Trump’ın bilim karşıtı retoriği ABD’nin salgından çıkış yolunu tehlikeye atmaya devam ediyor. Yakın zamanda yapılan bir anket ABD’lilerin yüzde 24’ünün, Cumhuriyetçilerin ise yüzde 41’inin aşı olmadıklarını söylediği ortaya koyuyor.
Akademisyenlerin ‘en kötü’ olarak nitelediği beşinci isim Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador. Meksika dünyada en yüksek ölüm oranına sahip. Son tahminlere göre Meksika’nın nüfusu çok daha az olsa da Kovid-19 kaynaklı ölüm sayısı ABD ve Hindistan’la neredeyse aynı. Obrador salgını ciddiye almayan liderlerden. Kısıtlama çağrılarına direndi, 23 Mart 2020’de ülkeyi iki aylığına kapatmadan önce ülke çapında mitingler düzenlemeye devam etti. Maske takmayı reddetti. Doktorlar, hastane bütçelerinin yetersiz olduğunu söylese de Obrador’ın sağlık için yaptığı harcamalar çok fazla artmadı. López Obrador’un 2018’den beri yürürlükte olan mali kemer sıkma politikası, salgının neden olduğu ekonomik şoku ağırlaştırdı. Meksika’da şu ana kadar nüfusun yüzde 10’u aşı oldu.
Kuşkusuz salgınla mücadele sicili ‘kötü’ olan liderler bu beş isimle sınırlı değil. Bu beş isim altı akademisyenin çeşitli kriterleri göz önüne alarak yaptıkları bir değerlendirmeyle ortaya çıkmış.