İngiltere’de hava sıcaklığı tüm zamanların rekorunu kırdı, 40 dereceyi aştı. Aşırı sıcaklar pistlere zarar verdi. İspanya, Fransa ve Portekiz’de binlerce insan devam eden orman yangınları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı... Ağustos ayının sonlarına doğru Çin’in büyük bir kısmının kavurucu sıcaklar nedeniyle zor günler yaşayacağı tahmin ediliyor. Her on yılda bir meydana gelebilecek aşırı sıcaklar artık üç kat daha sık oluyor. Ve unutmayalım tüm bunlar ortalama sıcaklıklar sanayi devriminden bu yana 1.1 derece arttığı için oldu.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre son 125 bin yılın en sıcak dönemini yaşıyoruz. Bunun arkasında yatan en önemli nedeni biliyoruz; fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazı emisyonları... 2004 yılından bu yana sıcaklık, sel ve kuraklık dahil olmak üzere ‘aşırı’ hava olayları için 400’den fazla araştırma yapıldı. Her birinde iklim değişikliğinin bu ekstrem hava olaylarının nedeni olduğu ortaya çıktı. Nature dergisinde yeni yayınlanan bir araştırma ise Avrupa’daki sıcak hava dalgalarının ABD gibi diğer kuzey enlemlere göre üç-dört kat hızlı arttığını söylüyor. Bunu nedeni kuzey yarımkürede batıdan doğuya olan hava akımında değişiklik.
Peki iklim nereye gidiyor? Birleşmiş Milletler (BM) tarafından belirlenen hedef, küresel sıcaklık artışlarını sanayi öncesi seviyelere göre 1.5 derecede sınırlamak. Bu hedefi gerçekleştirmek için sera gazı emisyonlarının 2030 yılına kadar neredeyse yarıya inmesi, 2050 yılına kadar sıfırlanması gerekiyor. Birçok bilim insanı tüm bunların insanlığın şimdiye kadar yaşadığı en büyük zorluk olduğuna inanıyor.
Tüm bu hava olaylarının ekonomi üzerinde de önemli etkileri var: Sıcaklığı ekonomik sonuçlarla ilişkilendiren pek çok araştırma var. 2018 yılındaki bir araştırma ABD eyaletlerinin ekonomilerinde büyümenin sıcak yaz aylarında daha düşük olduğunu ortaya koydu. Sıcak hava söz konusu olduğunda klimaların ve diğer soğutma ekipmanlarının tam kapasite kullanılması doğal olarak enerji kullanımını da artırıyor. Bu artış elektrik şebekelerini zorluyor. Elektrik kesintileri ise ekonomi için hayli maliyetli. Örneğin 2019 yılında Kaliforniya’daki elektrik kesintileri 10 milyar dolara mal oldu.
Görünen o ki bizi pek de iyi günler beklemiyor!
İYİ HİKAYEYİ HERKES SEVER
“Kitap okuyanların sayısı azaldı, yayıncılık ölüyor” diyenlere kulak asmayın. Yayıncılık endüstrisi ölmekten çok uzak. Hatta dünyada basılı kitap 2021’de 2020’ye kıyasla yüzde 8,9 arttı.
Eskiden sadece gazetede köşe yazan kitap eleştirmenleri, kitap kulüpleri varkensosyal medya kitaplar hakkında konuşma şeklimizi, tercihlerimizi değiştirmeyi başarıyor. Bookstagram, Booktok, BookTube derken yayıncılık başka bir şeye evriliyor.
Örneğin #bookstagram etiketiyle Instagram’da kitap üzerine kanaat önderliği yapanlar arasında bu yolla geçinenler bile var. Bu kişilere de ‘bookstagrammer’ deniyor. YouTube da kitapseverlerin buluştuğu bir sosyal medya platformu. BookTuber’lar kendilerini ise okuma vlogları, kitap tavsiyeleri, online kitap kulüpleri, kitap incelemelerine adamış kullanıcılar.
Yayıncılık dünyasında en yeni fenomen ise TikTok. Tarihin en hızlı büyüyen sosyal medya platformu aynı zamanda gençler arasında en popüler olanı. Bu platformda kitapla ilgili kısa videolara Booktok, yayınlayanlara ise Booktokkers deniyor. Booktok gönderilerinin çoğunu kitap görsellerini popüler müziklerle eşleştiren eğlenceli videolar oluşturuyor. BookTok sayesinde okuma yeniden ‘havalı’ hale geldi. Gençler arasında okumaya olan hevesi artırması ve kitap satışlarına etkisi ise sevindirici bir gelişme.
Yayıncılıkla ilgili yeni trendler 2023 yılında sektörde beklenen gelişmelerin de habercisi. Booktok, kesinlikle sektörü domine edecek. Profesyonel kitap eleştirmenleri çoktan TikTok’a girdi bile.
Sesli kitap satışları beklenen hızda olmasa da o alanda önemli gelişmeler yaşanıyor. Spotify’ın sesli kitap uygulaması Findaway’i, Storytel’in Audiobooks’u satın almasıyla sesli kitap pazarına çok sayıda büyük oyuncu girmiş oldu. Sektörün 2027 yılına kadar 3,3 milyar dolardan 15 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Şekli değişse de hikayeler devam ediyor... Okumaya devam...
MARKALARIN 'ARANMA' YARIŞI
BusinessFinancing.co.uk sitesinin analistleri Google arama verilerini kullanarak ABD ve dünyada en çok aranan markaları belirledi.
Netflix’in karlılığı azalsa da hala açık ara önde. 92 ülkede en çok aranan marka olmayı başardı. Netflix’in aranma rekoru ayda 16,3 milyon arama ile Brezilya’da. Çin’de ilginç bir durum var. Sansür ve hükümetin sıkı medya yönetmelikleri Netflix’in seyirciyle buluşmasına engel oluyor. Ancak meraklıları VPN üzerinden Netflix’i izlemeye devam ediyor. Netflix, Çin’deki en sevilen marka Baidu’nun yerini almayı başardı.
Tacikistan ve Türkmenistan’da en çok aranan marka BMW. Marka Tacikistan’da bir statü sembolü olarak kabul ediliyor. Afrika’da 27 ülkede Netflix, 9 ülkede Amazon, 4 ülkede de Alibaba açık ara önde. Kenya’da Paypal, Netflix’ten bayrağı devralarak birinci sıraya yerleşti.
Starbucks ülkelerin yüzde 88,2’sinde en çok aranan kahve markası. İsrailli kahve markası Cofix, Belarus’ta en çok aranan şirket.
Fast-food’da KFC, McDonalds’ı geride bıraktı. Çok uluslu Amerikan pizza markası Little Ceasars Meksika’da en çok aranan Fast-food markası. Telefon markalarında Apple önde gidiyor.
'SON KULLANMA TARİHİ' NE KADAR DOĞRU?
Yiyeceklerin son kullanma tarihleri kafa karıştırıcı. Florida Üniversitesi’nde mikrobiyolog ve halk sağlığı araştırması konusunda çalışan akademisyen Jill Roberts’ın The Conversation’da kaleme aldığı makale ilgi çekici.
Bu yaz, Listerioziz nedeniyle son aylarda Florida’da 22 kişi hastanelik oldu, bir kişi hayatını kaybetti. Listerioziz; listeria monocytogenes bakterisiyle kontamine olmuş gıdaların tüketilmesiyle ortaya çıkan ciddi bir enfeksiyon hastalığı. Bu enfeksiyon ABD’de gıda zehirlenmesi ölümlerinde üçüncü sırada.
Görünmeyen gıda tehlikelerinden kaçınmak için, ambalajlardaki tarihleri sık sık kontrol ediyoruz. Ancak tarihler zaman zaman kafa karıştırıcı olabiliyor. Kimi etikette ‘son kullanma tarihi’, kimisinde ‘şu tarihe kadar tüketilmesi öneriliyor”, bazılarında da sadece üretim tarihi yazıyor.
Ancak tarihlerin güvenli tüketimle pek ilgisi olmayabiliyor. ABD’de (bu tarz araştırmalar genellikle Amerika ve Avrupa’da yapıldığı için onları baz almak durumundayım. Lütfen biz Türkiye’de yaşıyoruz ha bire oralardaki araştırmaları yazma falan demeyin) hane halkının gelirinin ortalama yüzde 12’si gıdaya harcanıyor. Ancak tüketmek tamamen güvenli olmasına rağmen birçok yiyecek çöpe gidiyor. Hatta şöyle bir rakam var: Mevcut gıdaların yüzde 31’i asla tüketilmiyor! Atık sorunu hemen her ülkede ciddi bir sorun. FDA, ABD’de ürün tarihlendirme konusundaki kafa karışıklığının boşa harcanan yiyeceklerin yüzde 20’sinden sorumlu olduğunu açıkladı. Bu da yılda ortalama 161 milyar dolara mal oluyor.
Paketlenmiş gıdaların üzerine tüketiciyi bilgilendirmek amacıyla etiket konulması bir zorunluluk. Ancak tarihler gıda üreticisi tarafından belirleniyor, pek çoğu da gıda bilimine dayanmıyor. Bazı gıda üreticileri tamamen bir pazarlama stratejisi olarak ‘son kullanma’ tarihi belirliyor.
Gıda kıtlığının kapıda olduğu, ekonomik sorunlarla baş etmeye çalıştığımız günümüz dünyasında belki de hiçbir işe yaramayabilen ‘son kullanma tarihi’ yüzünden ciddi bir israfla karşı karşıyayız. Gıdaların raf ömrünün hem besin değeri, hem de güvenliğimiz açısından yeni bilimsel verilerle belirlenmesi şart. Önümüzdeki süreçte bu konunun çok daha fazla gündeme geleceğini düşünüyorum. Takipteyim...
AMAZON SAĞLIĞA KAFAYI 'TAKTI!'
Amazon geçen hafta sağlık alanındaki en büyük satın almalarından birini gerçekleştirdi. Merkezi San Francisco’da bulunan, toplam 188 ofisli One Medical’i 3,9 milyar dolara satın alacağını duyurdu. 767 bin üyesi bulunan şirket fiziksel sağlık ofisleri dışında sanal sağlık hizmeti de sunuyor. Yıllık 199 dolar abonelik ücreti bulunan One Medical son üç aylık raporlara göre karlı değil.
Şirket 2018 yılında online eczane platformu PillPack’i 753 milyon dolara satın aldı. Böylece 560 milyar dolarlık reçeteli ilaç endüstrisinden pay kapmayı başardı. Amazon’un sağlıktaki diğer yatırımı 2019 yılında çalışanlarını tedavi etmek, acil tıbbi bakım hizmeti vermek için kurduğu Amazon Care’di.
Dev şirketin sağlığa olan ‘tutkusu’ ve yüksek miktarda yatırım yapması ise tartışmaları da beraberinde getirdi. Gizlilik savunucuları şimdiden milyonlarca müşterinin ne satın aldığını bilen Amazon’un insanların sağlık kayıtlarına erişmesinin sonuçlarından endişeli. Amazon’un bu satın almayla insanları manipüle etmek amacıyla en mahrem kişisel verilere ulaşmasının son derece tehlikeli olduğunu savunanların sayısı giderek artıyor.
Pek çok teknoloji devi de sağlık alanındaki yatırımlar konusunda birbiriyle yarışmaya devam ediyor.