Pek çok tarikatın mürit toplamak için birbirine benzer metotları olsa da sonuçta yapmak istedikleri şu: aile üyeleriyle ilişkini kes, bir aidiyet duygusuyla mal varlığının çoğunu tarikata devret. Pek çoğunuza tanıdık gelen bir sahne. Peki ya milyarlarca gencin saatlerini geçirdiği TikTok tarikatlar için bir tuzak olabilir mi?
Malum, TikTok ilk yıllarında özellikle dans videolarının paylaşıldığı bir yerdi. Gençlerin kimi son derece estetik, kimi son derece komik videoları yüz binlerce etkileşim alıyordu. Hala da çok sayıda dans videosu yer alıyor platformda. Peki benzeri akımlar, trendler tarikatların mürit toplaması için çekici bir platform olabilir mi? Netflix’teki ‘Dancing for the Devil: The 7M TikTok Cult/ Şeytanla Dans: 7M TikTok Tarikatı’ adlı belgesel bu sorunun peşine düşmüş. Gerçek olayların anlatıldığı belgesel ürkütücü, aynı zamanda tarikatlar ve sosyal medya arasındaki ilişkinin dinamiğini anlama açısından da önemli.
Belgeseldeki Shekinah Kilisesi ve 7M Film ile olan bağın izi sürülüyor. 1990’lı yıllarda Robert Shinn tarafından kurulan tarikat (müritleri onu ‘Tanrı’nın adamı’ olarak niteliyor), müritlerini ailelerinden uzaklaştırıp paralarını kendisine vermelerini teşvik ediyor.
TikTok’ta yetenekli genç dansçıların kariyerlerini desteklediğini iddia eden 7M Film’in aslında bu tarikat için gizli bir paravan olduğu keşfediliyor. Derek Doneem’in yönettiği belgeselde de bu tarikat ve bağlantılı şirketlerin üyelerini manipüle etmek için kullandıkları taktikler anlatılıyor.
Tiktok’ta zararsız gibi görünen, sadece dans yeteneklerini göstermeye çalışan gençlerin tarikatların tuzağına düşmesi şöhret tekliflerinin cazibesinden kaynaklanıyor.
‘Şeytanla Dans’ bir film ya da dizi olmadığı için spoiler vermekte bir sakınca görmüyorum. Tarikatın kurbanlarından biri olan Miranda Wilking’in merkezinde yer aldığı belgeselde, tarikatın elinden kaçmayı başarıp hayatlarını yeniden inşa etmek için zorlu bir mücadele verdiklerini izliyoruz.
CİNSEL İSTİSMAR SUÇLAMASI DA VAR
Popüler bir TikTok kanalını yöneten ve Wilking Sisters olan bilinen Melanie ve Miranda Wilking’in başarıları onlara sadece milyonlarca takipçi değil, bir dizi hayli kazançlı marka ortaklığı da kazandırdı. Miranda, TikTok’ta ‘BDash’ olarak bilinen James Derrick adlı dansçıdan aldığı teklifi kabul ettikten sonra ikili arasında bir aşk ilişkisi de başladı. James’in çalıştığı prodüksiyon şirketinin sahibi Isaiah Shinn, Shekinah Kilisesi’nin kurucusu Robert Shinn’in oğluydu. Miranda ve James, 2020 yılında yani pandeminin en ateşli günlerinde tarikatta uzun bir zaman geçirdi. Miranda Los Angeles’a ailesinin yanına döndüğünde eskisi gibi değildi. İçine kapanık ve ailesine karşı mesafeliydi. Kısa bir süre sonra Miranda ve James ailelerine haber vermeden evlendi.
2022 yılında Miranda’nın ailesi Shekinah Kilisesi’nin bir tarikat gibi işlediğinden endişelenmeye başladı. Kızlarına ulaşmak için Instagram’da bir yayın yaptılar. Ailenin çağrısı viral olmuştu ama Miranda “Kiliseme gidiyorum ve Tanrı’ya inanıyorum. Kimse beni bir şey yapmaya zorlamıyor” diyerek tavrını ortaya koydu.
Kanada’da büyüyen ve tarikatı da orada kuran Robert Shinn, 2000 yılında Kaliforniya’ya taşındı. Shekinah’ın kurucusu ve papazı olmasının yanı sıra The Millionaires Club adlı kendi şovunu yaptığı ve iki film çektiği 7M adlı bir prodüksiyon şirketi kurdu ancak bu alanda çok da başarılı olamadı.
2021’de birçok dansçının pandemi nedeniyle iş kaybına uğradığı dönemlerde Robert Shinn ve oğlu Isaiah, dansçıların sosyal medya için videolar oluşturup yayınlamaları ve gelirlerini artırmaları için 7M Films adlı prodüksiyon şirketini devreye soktu. Şirket dansçıların sosyal medya içerikleri için saçlarından giyimlerine, makyajlarından çekimlerine kadar her şeyle ilgileniyordu. Robert Shinn’in eşi Hannah da (ki kendisi Shekinah’da ‘Tanrının kadını’ olarak adlandırılıyor’) mali işlerden sorumluydu.
7M Films ve Shekinah Kilisesi dans endüstrisinde azımsanmayacak bir başarı elde etti. Kilise üyesi dansçılar dünyaca ünlü markalar için reklam işbirliği yapmayı başardı. Takdir edersiniz ki dansçıların kazançları kilisenin de kazancı oldu!
Şimdi 7M’in eski dansçıları ve bir dönem Shekinah Kilisesi’ne katılmış olan gençler, Robert Shinn’ı cinsel istismar, mali suistimal ve güç kullanarak manipüle etmekten suçluyor. Ve elbette Shinn bunları reddediyor, üstelik kendisini suçlayanlara da dava açıyor...
ATEŞLE OYNAMA!
Sosyal medya sayesinde etki alanını genişleten çok sayıda tarikat var dedim. Yine Netflix’de yayınlanan “Escaping Twin Flames”de de Jeff ve Shaleia Divine’ın ‘yaşam koçluğu’ adı altında tarikatların tüm klasik özelliklerine sahip oldukları anlatılıyor; manipülasyon, otoriterlik vs...
Jeff ve Shaleia, herkesin bir ruh eşine ya da ‘ikiz aleve’ sahip olduğu idealini satıyor! İkiz alevinizle bir araya geldiğinizde tüm sorunlarınız çözülecek. Tabi ki bunun için kime ihtiyacınız var; Jeff ve Shaleia Divine’a! Belgesel tüm gerçeği ortaya çıkarsa da tarikat faaliyetlerini hala sürdürüyor.
Dünyada tarikatların sayısı giderek artıyor. Sadece ABD’de 1993’ten bu yana tarikatlar iki kattan fazla arttı. Sosyal medya insanlarla iletişim kurmanın kolay bir yolu olduğu için online olarak ‘faaliyetlerini’ sürdüren tarikatlar daha kolay mürit buluyor.
OTOMOBİLİNİ SATIP EŞİNİ UZAYA GÖNDERDİ...
İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor. Meğer ‘uzay mezarlığı’ diye bir şey varmış. Tesadüfen okuduğum bir makaleden öğrendim. Uli Cor-ner, eşi Jeremiah Corner’ı kaybettiğinde vasiyetini yerine getirerek onu yaktırdı. Küllerini ne yapacağını düşünürken uzay mezarlığı şirketi Celestis’i keşfetti. Ömür boyu sıkı bir ‘Star Trek’ hayranı olan kocası için belki de en iyi mezarlık seçeneği uzaydı. Ama bu öyle bir ucuz bir seçenek değil, duruma göre 3500 ile 13 bin dolar arasında bir maliyeti var. Uli Corner, eşinin otomobilini satıp ‘onu’ uzaya göndermeye karar verdi. Meğer bu şirket 1997’den beri bedenleri yakılanların yakınlarına ‘uzayda mezarlık’ vadediyormuş. Celestis 20 yıldır ‘anma’ amaçlı uzay uçuşları gerçekleştiriyor. Küller ya da DNA örnekleri bir rokete yükleniyor ve ‘seçilen pakete’ göre yakın uzay, dünya yörüngesi ya da derin uzaya fırlatılıyor. Şunu da öğrendim; ‘son fırlatma’ görevinde Star Trek’in yaratıcısı Gene Roddenberry, eşi Majel Barrett Rod-denberry, bazı NASA astronotlarının kül ve DNA’ları da roketteymiş. ABD Eski başkanları George Washington, Dwight D. Eisenhower ve George Washington’ın saç örnekleri de uzaya gitmiş. Gelecekte uçuş kapsülünün içindekilerin bulunup inceleneceği falan iddia ediliyor. Celesis’in iddiasına göre, dünya dışında DNA depolama, insan genomunun binlerce yıl boyunca bozulmadan korunmasına olanak tanıyor. Sanırım bu konuda yorum yapamayacağım...
POLİTİKACILAR VE SAÇLARI...
Tartışacak, konuşacak onca şey varken geçen hafta siyasette en çok konuşulanlardan biri İyi Parti’nin eski Genel Başkanı Meral Akşener’in saç rengini değiştirmesi oldu. Siyasetin magazini de bu işte. Yok efendim her siyasi söylem değişikliğinde Akşener saçının rengini değiştirmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesindeki yeni saç rengi de siyaseten yeni bir döneme başlayacağının işaretiymiş. Ben bu işlerden anlamam, kişisel fikrim; bu renk Meral Akşener’e çok yakışmış...
Siyasetçiler ve saç renkleriyle ilgili ABD’de bir başka magazin var. Donald Trump’ın Manhattan Federal Mahkemesi’ne çıktığında saç renginin farklı tonlarda görüldüğü ciddi ciddi tartışılıyor. Farklı ‘renkler’ fenomeninin kaynağını bulmak için ciddi mesai harcayanlar var. ‘Güvenilir’ bir kaynağa göre bu ‘ton’ değişikliklerinin nedeni Trump’ın sabırsızlığı. Trump kuaföre gittiğinde çok fazla oturamıyor, sıkılıyor. Özellikle kadınlar bilir saç renginin değişmesi için 30-40 dakika beklemek gerekiyor. Trump’ın saç rengi de o günkü ruh durumuna, yani kuaförde oturmaya ne kadar sabrettiğine göre değişiyor. Bu yüzden de koyu sarıdan açık sarıya hatta turuncumsu bir renge kadar değişebiliyor. Ve ABD’de ciddi ciddi Trump’ın saçının değişen tonları ve bunun nedenleri tartışılıyor.