Ekonomik kriz, siyasetteki tartışmalar ve çalkantılar, dünyadaki çatışmalar vs... Herkesin derdi başını aşmış... Ama dünyanın yaşanacak bir yer olmaktan çıkma tehlikesi tüm bu dönemsel çalkantıları gölgede bırakıyor. ‘Sürdürülebilirlik’, ‘iklim krizi’ kavramlarının içeriği, gıda kaynaklarının giderek yok olduğu gerçeği hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. “Bir şey olmaz yahu” deme lüksümüz YOK! Sanayi devriminden bugüne insanoğlu büyük bir gelişme yaşasa da çevrenin payına düşen ‘krize girmek’ oldu!
Ekonomik kriz, siyasetteki tartışmalar ve çalkantılar, dünyadaki çatışmalar vs... Herkesin derdi başını aşmış... Ama dünyanın yaşanacak bir yer olmaktan çıkma tehlikesi tüm bu dönemsel çalkantıları gölgede bırakıyor. ‘Sürdürülebilirlik’, ‘iklim krizi’ kavramlarının içeriği, gıda kaynaklarının giderek yok olduğu gerçeği hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. “Bir şey olmaz yahu” deme lüksümüz YOK! Sanayi devriminden bugüne insanoğlu büyük bir gelişme yaşasa da çevrenin payına düşen ‘krize girmek’ oldu!
İklim krizi karşısında önlem almazsak bizi kötü günler bekliyor. Yaşanmaz bir dünyayla karşı karşıya kalmamak için her birimiz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek mecburiyetindeyiz.. Yarın (5 Haziran) Dünya Çevre Günü, bu vesileyle konuyu ele almak isterim.
Doğayı koruma amacıyla duyarlılık oluşturmak, dünyadaki çevre sorunlarına dikkat çekmek, çevre sorunlarına karşı uluslararası işbirliği sağlamak amacıyla 1972 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Zirvesi’nde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. O yıllarda da çevre adına durum pek parlak değildi. Asit yağmurları ağaçları ve bitkileri tahrip ediyordu. Zararlı böcekleri öldürmek için kullanılan DDT (Dikloro Difenil Trikloroetan) ‘aman da ne güzel zararlı böceklere veda’ diye kullanılıyordu ama kuşları ve doğadaki pek çok canlıyı da öldürdüğü hatta insanlara da dolaylı olarak zarar verdiği anlaşılmıştı. DDT kullanımı Avrupa ve ABD’de, 1987 yılında da Türkiye’de yasaklandı. Ama yasakların Türkiye’de tam olarak uygulanması 2000’li yılları buldu. Dönelim 70’li yıllara... Ülkeler petrol sızıntıları, nükleer silah tesislerinden kaynaklanan kirlilik ve Vietnam Savaşı’nın çevreye verdiği zararla mücadele ediyordu. Savaş ve çevre kelimeleri yan yana kullanıldığında ne yazık ki çevre her zaman kaybeden taraf oluyor, dün öyleydi bugün de değişen bir şey yok. Çarpıcı bir sayı vermek gerekirse Vietnam Savaşı’nda yaklaşık 96 bin ton ölümcül kimyasal maddenin çevreye salındığı tahmin ediliyor. Bu savaştaki bombalar iki milyon dönümlük araziyi tahrip etti.
Bugünlerde Nato’ya girmeye çalışan İsveç’in ısrarıyla Birleşmiş Milletler, dünyanın dört bir yanındaki temsilcileri bir araya getirdi. 50 yıl önce, 5-16 Haziran 1972’de Stockholm’de düzenlenen BM İnsan Çevresi Konferansı, çevreyi dünya çapında bir politika sorunu olarak ele almayı ve bu sorunlara çözüm bulmak için temel ilkeleri tanımlamayı amaçlıyordu. Bu ilk küresel çabaydı!
Diplomasi açısından bakıldığında bu girişim büyük bir başarıydı. Konferansa 113 ülkenin yanı sıra, çevre koruma kuruluşları da katıldı. Kısaca bu toplantı gelecekteki çevre yönetimine rehberlik edecek ilkeleri içeren bir bildiri de yayınlandı. O yıllardan bu yana çabalar devam etse de dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklar çok fazla. Sera gazı hala artıyor, sıcaklık değerleri yükseliyor, orman yangınları, seller derken önlem alınmazsa gelecek pek parlak görünmüyor. Küresel nüfusun yaklaşık yüzde 99’u ise Dünya Sağlık Örgütü’nün yönergelerini aşan bir havayı soluyor.
Neyse ki ‘çevre’ konusu artık onlarca alt başlığıyla 7’den 70’e hepimizin gündeminde olmak zorunda. Küçük büyük demeden çevre için birçok şey yapabiliriz. İşin güzel tarafı bu konuda bizi yönlendirebilecek kurumların sayısı da fazla, teknoloji de yanımızda.
Çevreyi koruma adına asıl iş devletlere, dev sanayi kuruluşlarına düşse de en azından atıklarımızı azaltarak katkıda bulunabiliriz. Pek çok teknolojik uygulama da işleri kolaylaştırıyor. Önce dünyadaki birkaç uygulamaya bakalım. Örneğin RecycleNation... Bu online uygulama atıkların uygun şekilde geri dönüştürülmesine yardımcı olmak için geliştirildi. İnternet sitesi ya da akıllı telefon uygulaması kullanılarak geri dönüştürmek istediğiniz atıkları ve konumu girmek yeterli. RecycleNation, atıkların nereye atılacağına, rota belirlemeye yardımcı oluyor. Hatta postayla gönderme seçeneği bile tercih edilebiliyor.
TÜRKİYE'DEKİ TEKNOLOJİK GELİŞMELER...
Bizde de gerçekten umut veren gelişmeler var. Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı’nın (ÇEVKO) dijital çözümleri çevre adına önemli. 1991 yılında kurulan Çevko, belediyeler ve ekonomik işletmelerle tüketim sonrası ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesi için yaptığı işbirliklerinin yanı sıra çevre mevzusunda farkındalık ve bilincin artırılması çalışmalarını devam ettiriyor.
Geçenlerde Çevko Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ile görüştüm. İmer, Çevko’nun dijital çözümlerini anlattı. Bu dijital çözümlerden biri ‘Nereye Atayım.’ Çevko’nun geliştirdiği ‘Nereye Atayım’ yazılımı belediyelerin Sıfır Atık kapsamındaki yükümlülüklerine çözüm sunuyor. Uygulama kapsamında Burdur’un Bucak Belediyesi pilot bölge seçildi. İmer uygulama sayesinde belediyenin temizlik işleri bütçesinde yüzde 35’e varan oranda (yaklaşık 700 bin lira) iyileşme sağlandığını söylüyor.
Pilot bölgede yapılan çalışmalarda belediye bünyesindeki atık toplama ekipmanları cins, miktar gibi envanter bilgileri çıkartıldı, elde edilen bilgiler dijital ortama aktarıldı. Sahada bulunan ekipmanların her biri ‘Nereye Atayım’ yazılımına kaydedildi ve ekipmanlara birer kimlik numarası verildi. Bu numaralar program aracılığıyla etiketlerin üzerine yazıldı. Etiketler sahada bulunan ekipmanların ‘Sıfır Atık’ kapsamına alınan bina ve yerleşkelerine yapıştırıldı. Ekipmanların bulunduğu yerlerin bilgilerini ilçe halkıyla paylaşmak amacıyla ‘Bucak Sıfır Atık’ adlı bir mobil uygulama geliştirildi. Uygulama ilçedeki en yakın beş ekipmanın yerini gösterip yol tarifi veriyor.
Mete İmer, ‘Nereye Atayım’ yazılımının ‘Sıfır Atık Bilgi Sistemi’ için gereksinim duyulan tüm bilgilerin kayıt altına alınmasına yardımcı olduğunu belirtiyor.
Çevko’nun bir diğer dijital çözümü de Prokets. Bulut tabanlı mobil bir sistem olan Prokets, şirketlerin atık yönetim süreçlerini daha etkin ve verimli bir hale getirmeyi amaçlıyor. Sistem sayesinde şirket içerisinde herhangi bir birimden, hatta herhangi bir atık kumbarasından ne kadar atık çıktığını gerçek zamanlı olarak izlemek, raporlamak ve verim takibini yapmak mümkün olabiliyor.
HAYAT ÇOK KISA, TASARRUFA GEREK YOK!
Dünyada, özellikle de gelişmiş ekonomilerde gençler arasında yeni bir eğilim hızla yükseliyor; gelecek için tasarruf yapmanın bir anlamı yok! Hızlanan iklim çöküşü, yaşamı sürdürmek için gereken maliyetlerin artması gençlerin hedef değiştirmesine neden oldu. “Hayat çok kısa, gelecek de pek parlak görünmüyor. Öyleyse neden geleceği düşünerek tasarruf yapalım?”
Bu akıma kapılanların yaş grubu 18-35. İngilere’de gelecek için birikim yapmayanların sayısı iki yılda iki kat arttı. Gençler kazandıkları parayla kira ve faturalarını ödedikten sonra para yerine ‘anı biriktirmeyi’ tercih ediyor.
Aslında hedefleri çok net: Daha az tasarruf, kazandıklarını anlamlı şeylere harcamak ve tutkularının peşinden gitmek.
Yapılan anketlere katılan gençlerin yüzde 55’i emeklilik planlarını askıya aldığını söylüyor. Bazıları için pandemi ‘anın tadını çıkarma’ motivasyonlarını tetikledi. Bir kısmının itici gücü iklim değişikliği nedeniyle dünyanın geleceğinin belirsizliği. Kiminkinin de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, siyasi istikrarsızlığın artırması ihtimali. Bu gençler ‘finansal nihilistler’ olarak da tanımlanıyor.
Her an ellerinden alınacak gibi hissettiren bir gelecek için hayatın konforlarından mahrum kalmak istemiyorlar. Ev almak için para biriktirerek enerjilerini ve zamanlarını harcamak istemiyorlar.
ABD’li ve Avrupalı gençler tercihen tasarruftan uzak duruyor. İşsizlik rakamlarının rekor kırdığı Türkiye’de ise gençler trend yüzünden değil mecburen finansal nihilist olarak davranmak zorunda kalıyor!
APOPLOE VESRREAİTARS
Bir lisan bir insan demiş büyüklerimiz... Ya yapay zekanın da bir dili olsa? Yakın gelecekte “anlıyorum ama iyi konuşamıyorum” diyeceğimiz bir yabancı dil daha mı ortaya çıkacak? Son birkaç gündür tartışılan bir konu var; yapay zeka kendi dilini mi icat etti?
Yapay zeka (AI) araştırmalarıyla bilinen OpenAI, geçen yıl metin açıklamalarıyla ilginç görüntüler üretebilen DALLE-E ile gündeme gelmişti. Sistem, derin öğrenme teknikleri ve yapay sinir ağları ile ürettiği görsellerle büyük ilgi gördü.
Yapay zeka desteğiyle çalışan DALLE-E 2’ye nasıl bir görsel elde etmek istediğinizle ilgili yazılı bir metin veriyorsunuz o da size bir görsel oluşturuyor. Her şey sizin hayalinize kalmış. İsterseniz kedi kafalı bir insan ya da muzdan gemi isteyebilirsiniz.
Teksas Üniversitesi’ndeki araştırmacıların iddiası ise ürkütücü: DALLE-E 2 tarafından görüntüler üzerinde oluşturulan kelimeler rastgele bir harf karmaşası değil, hepsi bir anlam taşıyor olabilir!
Örneğin ‘Vicotes’ metni DALLE-E’ye girildiğinde sistem sebze görüntüleri oluşturuyor. ‘Apoploe vesrreaitars’ metni ise kuş görüntüleri oluşturuyor.
Bu iddia kışkırtıcı olsa da henüz tartışmanın çok başındayız. Son 10 yılda makine öğrenimindeki bütün gelişmelere rağmen, sistemlerin kararlarına nasıl ulaştığı konusu hala bir muamma.
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ 50 YAŞINDA DEDİK
Uzmanlar önümüzdeki 50 yılda izlenecek trendleri de şöyle özetliyor: Döngüsel ekonomi fikri giderek yaygınlaşacak. Her yıl milyarlarca ton malzeme üretilip, tüketiliyor ve çöpe atılıyor. Bu malzemelerin yalnızca çok küçük bir yüzdesi geri dönüştürülüyor ya da yeniden kullanılıyor. Atıkları ortadan kaldırıp malzemeleri kullanımda tutan döngüsel çabalar iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Doğa hakları ve hayvan hakları savunuculuğu çevre diplomasisinde daha da fazla gündeme gelecek. Özel uzay yolculuklarının hızlanması uzay çöplerinin birikmesine neden oluyor ve dünyanın yörüngesini tehdit ediyor. Bu nedenle önümüzdeki süreçte uzay ekosistemini koruma da sık kullanılan bir kavram olacak. Stockholm Konferansı’nın 50. yılı, dünyayı korumak ve yeniden canlandırmak için sorumluluklarımız hakkında düşünmek için iyi bir fırsat gibi görünüyor.