Yok olmaya az mı kaldı? Distopik filmlerdeki gibi bir dünya mı bekliyor bizi çok da uzak olmayan bir gelecekte? Bu kadarı da olmaz derken dünyanın sonu mu gelecek bu yüzyılda? Bu sorulara kesin bir cevap verebilmek zor olsa da dünyanın yaşam belirtileri insanlık tarihinin en kötü günlerini yaşıyor.
Geçen hafta yayınlanan bir rapor felaket senaryosu gibi. 163 ülkeden 15 bin bilim insanı yayınladıkları iklim raporunda ‘toplumların’ bu yüzyılda çökebileceği uyarısında bulundu. Şu cümleleri ise çok çarpıcı; “2023’te son derece acı sahnelerin ortaya çıkmasına neden olan aşırı hava olaylarının şiddeti karşısında şok olduk. Artık girdiğimiz keşfedilmemiş bölgeden korkuyoruz!” Bu cümleyi kurma nedenleri insan kaynaklı iklim değişikliğinin getirdikleri/getirecekleri...
Rapora göre gezegendeki yaşam tehlikede! Raporda iklim krizini takip etmek için kullanılan, gezegenin 35 yaşamsal işaretinden 20’si rekor düzeyde ‘kötü.’ Göstergeler arasında sera gazı emisyonları, küresel sıcaklık, deniz seviyesindeki yükselme, insan ve hayvan nüfusu da var.
2023 yılında küresel hava sıcaklığı, okyanus sıcaklığı ve Antarktika buzullarının boyutu da dahil olmak üzere birçok iklim olayının rekoru büyük farklarla kırıldı. Şimdiye kadar kaydedilen en yüksek aylık sıcaklık bu yılın temmuz ayında yaşandı. Tahminlere göre bu gezegenin 100 bin yıldır gördüğü en yüksek sıcaklıktı!
Kanada’da yaşanan olağanüstü orman yangınları benzeri görülmemiş karbondioksit emisyonuna neden oldu. Toplam bir milyar ton karbondioksitten bahsediliyor ki bu da dünyanın beşinci ‘en büyük hava kirleticisi’ Japonya’nın yıllık üretimine eşdeğer.
Binlerce bilim insanı art arda çağrıda bulunuyor; “aşırı tüketimi, emisyonları azaltın”. Son raporun baş yazarlarından biri olan ABD’deki Oregon Eyalet Ünivesitesi’nden Dr. Christopher Wolf “2100 yılına gelindiğinde 3-6 milyar insan kendilerini dünyanın ‘yaşanabilir’ bölgelerinin dışında bulabilir” diyor. Şimdi bu cümleyi okuyup “Biz o vakte kadar göçmüş olacağız, bizden sonrası tufan” diyebilirsiniz, demeyin! O noktaya varana kadar da yaşam belirtileri azalan dünyanın sakinleri olarak huzur içinde yaşayamayabiliriz. Her yıl artan sıcaklık, su sorunu, yangınlar, fırtınalar daha şimdiden bizi etkilemiyor mu?
Gezegendeki yaşam açıkça kuşatma altında. Ülkelerin iklim değişikliğindeki karnesi de düzelmiyor. “Maalesef zaman doldu... Dünya sistemleri tehlikeli bir istikrarsızlıkta” diyor uzmanlar.
Küresel günlük ortalama sıcaklıklar, 2000 öncesinde hiçbir zaman sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece yukarısını aşmadı. O dönemden bu yana ara ara bu rakam aşılmıştı.
Ancak Eylül 2023’te küresel ortalama sıcaklığın sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerinde olduğu 38 gün yaşandı! Bu da bir rekor.
Küresel ısınma yıkıcı ama biyolojik çeşitlilik kaybı, tatlı su kıtlığı ve salgın hastalıklar gibi birbiriyle bağlantılı çevresel krizlerle birlikte durum daha da sıkıntılı bir hal alıyor.
Hava kasvetli, dünyanın sağlığını gösteren tablo iç karartıcı. Daha da endişe verici olanı bu felaketlerin çoğunun çok az karbon kirliliği üreten toplulukları vurması. ABD aşırı sıcaklardan ve kontrol edilemeyen yangınlardan etkilenmiş olsa da Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’da, Libya’da, Hindistan’da yaşanan olağanüstü hava koşulları daha bu yıl yaşandı.
Gezegendeki yaşam kuşatma altında. Yeni bir hikaye yazmak imkansız değil ama zaman giderek azalıyor.
DEVASA BİR İZLEME ARACI MI?
Biz Türkiye’de Dilan-Engin Polat ve bilumum davaları konuşurken ABD’de teknoloji dünyasında son çeyrek asırdaki en önemli federal dava haftalardır gündemde. ABD Adalet Bakanlığı Google’ı Apple gibi akıllı telefon üreticilerine, kablosuz iletişim şirketlerine arama motorunu zirvede tutabilmek için milyarlarca dolar ödemekle suçluyor. Google’a karşı açılan davaya katılan Adalet Bakanlığı temsilcisi, avukat Kenneth Dintzer davanın internetin geleceği ile ilgili olduğunu iddia ediyor. Antitröst davası Google’ın talebiyle ‘gizli’ olarak yapılsa da zaman zaman detaylar kamuoyuna yansıyor. ABD Adalet Bakanlığı Google antitröst davasına ilişkin yeni deliller yayınladı. Apple’ın başkan yardımcısı Eddy Cue tarafından 2013 yılında şirketin CEO’su Tim Cook’a gönderilen ve Apple’ın gizlilik konusunda Google ile nasıl rekabet ettiğini anlatan sunumda ilginç ayrıntılar var. Slaytta yer alan iddialardan birinde android, “çok büyük bir izleme aracı” olarak tanımlanıyor.
Apple, aynı e postada yer alan sunumunda gizlilik konusunda Google’dan daha iyi olduğunu savunuyor. Mahkemede delil olarak kullanılan sunumda Google’ın bütün hizmetlerindeki verileri birleştirdiği söyleniyor. Diğer örnekler arasında Google’ın sesli aramasının bir kullanıcının hesabına nasıl ‘bağlı olduğu’, Apple’ın sesli asistanı Siri’nin kullanıcı verilerinin ise yalnızca dijital asistana ‘bağlı olduğu’ anlatılıyor. Sunum Apple’ın kıdemli başkan yardımcısı Eddy Cue’nun Eylül ayında başlayan Google’ın antitröst davasındaki ifadesinin bir parçası. Adalet Bakanlığı Google’ı, telefon üreticilerine, ürünlerinde ‘varsayılan arama motoru’ olarak kullanmaları için her yıl milyarlarca dolar ödeyerek tekel olmakla suçluyor.
İronik olsa da bir başka iddia daha var. Apple Android’i ‘devasa bir izleme aracı’ olarak tanımlasa da 2016’daki Apple ve Google anlaşmasıyla ilgili şirket içi bir e postada, Apple’ın Google ile veri paylaşımının karşılıklı olmasını istediğiyle ilgili detaylar yer alıyor. E postada Google’ın bir yöneticisi ise kullanıcıların ‘Google Arama’daki tıklamalarıyla ilgili bilgileri Apple’la paylaşmadıklarını belirtiyor.
Teknoloji dünyası bu davanın seyrine kitlenmiş durumda. Dilan Polat davasından sıkılanlar bu davayı da takip edebilir. Ne de olsa gizlilik, veri paylaşımı hepimizi aslında daha yakından ilgilendiriyor.
GEL GEL, ‘AYDA’ YETİŞMİŞ MARUL BUNLAR!
2019 yılında ‘ay’ın görünmeyen yüzeyine inen ilk uzay aracı Chang’e 4 solucan deliği ya da uzaylı bulamadı ama aradan geçen yaklaşık dört yılda çok önemli bir gelişme yaşandı. Görünüşe göre ilk ay çiftliği bitkileri uydumuzda büyüyebilecek!
Üstelik bulgulara göre düşük yerçekimi, soğuğa karşı direncin artması gibi faktörleri de bitkiler sevdi...
İki yeni makale bitkilerin aydaki gibi düşük yerçekimi koşullarında hayatta kalmalarının yanı sıra bunu tercih edebileceklerini de gösteriyor. En azından filizlenen tek türe bakarak bunu söylemek mümkün.
Chang’e 4, 2019 yılının Ocak ayında aya indiğinde uzay araştırmalarında yeni bir çığır açacak, insanoğlunun dünya dışındaki geleceğini belirleyecek bir yük taşıyordu; ayın yüzeyinde yetiştirilmek üzere dört bitkinin tohumu! Bir pamuk tohumunun çimlenmesi o dönemde çok dikkat çekmişti. Bu önemli deneyin sonuçları açıklandı, ayda ya da Mars’ta koloni kurmanın önünde büyük engeller olmasına rağmen bitki yetiştirmek bu engellerden biri olmayabilir! Ay yüzeyindeki bitkileri dünyadakilerle karşılaştıran ilk sonuçlar Chongqing Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı tarafından Haziran ayında yayınlanmıştı. Geçen hafta daha fazla ayrıntıyı öğrenme şansımız oldu. Chang’e 4 aydaki ekim dikim işini yaparken, araştırmacılar aynı tohumları, aynı sıcaklık, nem ve hava basıncına sahip toprağın bulunduğu bir tesise yerleştirdi. Sonuç mu? 1/ 6 gramlık ay yerçekimi tohum çimlenmesini hızlandırdı.
Ayda pamuk tohumu filizlendi ama diğer bitkilerden hiçbiri filizlenmedi. Fidenin karşılaştığı en büyük tehdit inişten dokuz gün sonra başladı. Aydaki sıcaklık -52’ye düştü, dünyadaki tesis de buna uygun şekilde soğutuldu. Yaklaşık 18 dünya günü boyunca sıcaklık hep aynı derecede kaldı. Şaşırtıcı bir şekilde sıcaklık geri geldiğinde aydaki fide hala yeşil ve dik durumdaydı ancak dünyadaki ölmüştü. Bu yiğit fide büyümesi dursa da ‘ikinci ay günü’nde hayatta kaldı.
Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki deneyler bitkilerin büyümek, hatta meyve vermek için yerçekimine ihtiyaç duymadığını gösteriyor. Dünya besbelli ki bir kıtlığa gidiyor; belki de gelecekte aydan gelen yiyecekler insanoğlunun en temel ihtiyacı olan beslenme konusunda hayat kurtarıcı olacak.