Son aylarda yurt dışına gidenlerden bir ilaç isteniyor. Artık o kadar çok duymaya başladım ki... Herkesten “ay şahane, inanılmaz kilo verdiriyor, bilmem kim bir ayda dört kilo vermiş, yok öyle olmuş böyle olmuş” laflarını duyunca merak ettim. Semaglutide reçetesiz satılmıyor. Yurt dışına gidenler Türkiye’deki tanıdık doktorların kapısını aşındırıyor reçete yazsınlar diye. Ama burada yazılan reçeteler Avrupa Birliği ülkelerinde genellikle kabul edilmiyor o ayrı... Üstelik bu ilaç diyabeti olan obez hastalar için üretilmiş. Öyle ben beş kilo fazlamı vermek için kullanırım gibi pembe hayaller ne gerçekçi ne de sağlıklı. En azından şu ana kadar yapılan araştırmalar bunu söylüyor.
Doğruya doğru obezite dünyanın en önemli sağlık problemlerinden biri sayılıyor. Şu anda küresel olarak yaklaşık 650 milyondan fazla insan obez, tahminen 2030 yılına kadar bir milyar kişi obez olacak. Bu veriler obeziteyi dünyadaki en yaygın kronik hastalık haline getiriyor. Örneğin ABD’li yetişkinlerin yüzde 40’ı obez, yüzde 30’u da ‘fazla’ kilolu. Yani bir diğer deyişle her 10 kişiden yedisinin kilo vermesi gerekiyor.
Kilo fazlası olanlar ya da obez olarak tanımlananların kalp hastalığı, tip 2 diyabet, inme, astım gibi diğer sağlık sorunları riski de artıyor. Tablo böyle olunca aşırı kiloya karşı geliştirilen yöntemler de giderek fazlalaşıyor.
Hani büyüklerimiz der ya; “sofradan yarı aç kalkacaksın.” Pek beceremesem de en doğru yöntemin bu ve yanında egzersiz olduğuna inanıyorum. Ama çılgınca yayılan başka metotlar da var.
Danimarkalı ilaç şirketi Nova Nordisk’in 2021’de onaylanan, kimyasal adı semaglutide olan ama Ozempic ve Wegony markalarıyla satılan ilacı, Eli Lilly şirketinin tip 2 şeker ilacı hastalığı tedavisi için onaylanan Tirzepatide’in aşırı kilonun kontrolünde çığır açacağı iddia ediliyor. İkisi de enjeksiyon olarak haftada bir kez uygulanıyor. Semaglutide’in iştahı bastırarak, kişinin kilolarının yaklaşık beşte birini kaybetmelerine yardımcı olduğu iddia ediliyor.
Tüm bu ilaçlar kilo kontrolünde ‘oyun değiştirici’ olarak kabul edilse de çılgınca yayılmaları karşısında ciddi endişeler de hayli fazla.
Söz konusu özellikle kilo kontrolü ve güzellik olduğunda doğrusu yanlışıyla sosyal medyada olağanüstü bir hızla yayılıyor. Hollywood ünlüleri, sosyal medya fenomenleri, hatta artık karşı komşunun haylaz oğlu haline gelen Elon Musk bile bu ilacı kullandığını söyleyince ortam karıştı. Musk, Twitter’da kendisine sorulan “Nasıl bu kadar zinde ve formda görünüyorsun?” soruları karşısında Wegony’yi kullandığını tweetledi. Signal adlı mesajlaşma platformunda ünlüler bu ilacı birbirlerine öneriyor. Ozempic şirketine üç yılda 4 milyar dolardan fazla para kazandırdı, talep çok yüksek olduğu için tedariktet de sorun yaşanıyor.. İshal, kabızlık, kusma gibi yan etkileri olan bu ilaç her şeye rağmen bir fenomen oldu. Diğer yandan İngiltere ilacın ülkeye ihracını yasakladı
TikTok’ta bu ilaçların övüldüğü mesajlar 400 milyondan fazla görüntülenme aldı. İşin en tehlikeli kısmı ise Ozempic benzeri ilaçların tariflerinin verilmesi. Uzmanlar bu işin artık ciddi bir sağlık sorunu olmasından endişeli.
Uzmanlar, ilaçların taklit versiyonlarının yasa dışı üretimi nedeniyle her türden hastanın risk altında olduğunu söylüyor. Diğer yandan ilacın üreticisi firma ‘çılgınlığı’ frenlemek için enjeksiyonun sadece kozmetik ve estetik kilo kaybı için kullanıldığına dair raporlardan endişe duyduğunu açıkladı.
GÜVENLİ Mİ, DEĞİL Mİ?
Doktorlar birçok hastaya uygun olmayan ancak yine de reçete edilen bu ilaçların tedarik sorunlarının da taklitleri için potansiyel, riskli bir pazar oluşturmasından endişe ediyor. Bu da sağlık için çok çok önemli bir tehdit!
Uzmanların farklı endişeleri de var. Örneğin özellikle orta yaş üzerindeki erkeklerde yağsız kas kütlesinin kaybında ilaçların güvenliğinin yeteri kadar araştırılmadığın sorgulanması gerektiğinin söylüyorlar.
Ozempic’in etkinliği üzerine yapılan çok sayıda çalışma var ancak yeni bir ilaç olduğu için uzun vadeli etkileri hakkında henüz kesin bir veri yok. Ayrıca bırakıldığında verilen kiloların alınıp alınmayacağı bilinmiyor.
Bu ilaçların etkileri hakkında daha da ileri gidenler var. Bir iddiaya göre alkol ve sigara gibi bağımlılıklardan kurtulmada da etkileri varmış! Ancak üretici firmalar bu konuda bir araştırma yapmadıklarını özellikle vurguluyor.
Haa bir de önemli bir detay; bu ilacın yıllık maliyeti aşağı yukarı 14 bin dolar. Yani bizim kura bakarsak bir servet niteliğinde.
En iyisi anam babam usulü, az ye bol hareket et!
LÜKS DEDİĞİN ‘SESSİZ’ OLMALI!
Ekonomik koşullar nedeniyle bir gömlek almak bile lüks pek çok kişiye. O yüzden baylığa bakıp bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeyin, yılın modasını anlatıp canınızı sıkmayacağım ama ortada bir akım varsa anlatmamak da olmaz. Hem gündeme de mola vermek fena olmaz değil mi?
Dünyada yeni moda quiet luxury (sessiz lüks). Dev markalar artık logolarını, monogramlarını göze sokmuyor. Nötr renklerden oluşan, kaliteli bir işçiliği ve kumaşı olan sade kıyafetleriyle “buradayız” diyorlar. Hani “az çoktan fazladır” denir ya işte onun gibi bir şey. 2023 yılının moda olayı bu! Haa bu lüks markaların yeni akıma uyan kıyafetlerini almak biraz hayal ama biz pratik insanlarız kendimize uyarlamayı biliriz bu trendleri.
Modaya akıtacak parası çok olanlar bu akıma uymak için binlerce dolar harcayabiliyor. En azından şu akıma uysunlar da markaları gözümüze gözümüze sokmasınlar ben razıyım. Kemerlerin üzerindeki kocaman markayı gösteren tokalar, çantaların üzerindeki lunapark misali monogramlar, tişörtün kenarında “ben buradayım” diye bağıran logolar. Aman aman!
Gelelim biz akıma nasıl uyabiliriz kısmına. Bir tişört, altına düz bir pantolon mu giydiniz? Belki de siyah bir elbise... Soranlara “Kardeşim sessiz modadan haberin yok mu, benim lüksüm bu” gibi bir cümleyi rahatlıkla kurabilirsiniz.
İNTERNET Mİ? O DA NE Kİ!
İnternet yavaşladığında bile şikayet ediyoruz ya züğürt tesellisi falan demeyin. 25 milyondan biraz fazla nüfusu olan Kuzey Kore’de neredeyse 25 milyonun internet kullanması neredeyse imkansız. Ülkede sadece sayıları birkaç bini aşmayan ‘ayrıcalıklı’ kişiler internete erişebiliyor. Ülkedeki dahili internet bile nüfusun çoğu için erişilmez durumda.
Merkezi Güney Kore’deki insan hakları örgütü People for Successful Corean Reunification’ın (PSCORE) yeni bir araştırmasında Kuzey Kore’de çevrimiçi olmayı başaranların anlattıkları gerçekten “Bu kadarına da pes” dedirtiyor. Ülkenin internet karne notu yanında Çin ve İran bile takdirname alıyor neredeyse.
Ülkeden kaçmayı başaran bir sığınmacı okulda internetin ne olduğunu öğrendiğini ancak öğrencilerin bunları sadece teoride bildiğini söylüyor. Bir diğeri Google’ın, wi-fi’ın ne olduğu hakkında hiçbir fikre sahip olmadığını anlatıyor.
PSCORE’nin yeni yayınlanan internet özgürlüğü raporu yaşanan gerçeği ortaya koyuyor. Kuzey Kore’de internet kullanımına bazı kütüphanelerde sınırlı olarak izin verilse de bir yetkili sürekli olarak kişinin başında durarak internette arananları kontrol ediyor.
Cep telefonları sadece aile üyelerine mesaj göndermeye ve onları aramaya olanak tanıyor. Yine de bu telefonların kullanımı da devletin kontrolü altında.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile bağlantısı olan 40-50 kişi küresel internete sınırsız erişime sahip. Diğer hükümet yetkilileri, araştırmacılar ve teknoloj okuyan birkaç bin kişi gözetim altında ve sınırlı bir şekilde internete erişebiliyor.
Ülkenin dünyada neler olup bittiğini öğrenme çabalarının durdurulması 2020 yılında çıkarılan bir yasaya dayanıyor. Yeni yasa ‘yasaklı’ bilgilerle yakalanan kişilere ölüm de dahil çok ağır cezalar verebiliyor. Ülkedeki Kwangmyong olarak bilinen intranete ulaşma şansına sahip olanlar da sadece bir elin parmaklarını geçmeyen web sitesine erişebiliyor.
İnternete ulaşamama insan hakları ihlali olarak kabul edilse de, Kuzey Kore liderinin böyle bir derdi yok!