Ülkemizde Avrupa macerası Finansal Fair-Play başladığından itibaren, şubat sonu mart başında başlıyor. Takımlarımızın yöneticileri 3-5 klasör dosya hazırlayarak UEFA gündemini başlatıyor. “Eyvah ceza kapıda”, “Bu sene Avrupa da yokuz”, “2 sene ceza yiyeceğiz” gibi söylemlerle ligin son iki ayını geçiriyor. Peki ya sonuç; Avrupa’dayız… Lig başlarken hedef her zaman Avrupa’da başarı reklamı, sonuç ise 5 takım ile gittiğimiz organizasyonda aralık ortası tek temsilciyle kalmamız. Bu organizasyonlar ülke puanı yanında güzel bir maddi gelir kapısı. Şampiyonlar Ligi maçları gerçekten masa başında değil sahada kazanılıyormuş. Sayın Terim bunda haklı çıktı. Takımı Galatasaray grubu 2 puan alıp son sırada tamamlayarak Avrupa’ya veda etti. 2 beraberlik, 4 mağlubiyet alıp 1 gol atabilen Galatasaray, kalesinde ise 14 gol gördü. Üstelik kalecisi grup aşamasında 33 ile en çok kurtarış yapan kaleci oldu, oda olmasa…
UEFA Avrupa Ligi’nde direkt grup aşamasında başlayan Beşiktaş, diğer temsilcilerimize nazaran daha kolay rakipler çekse de, zar zor 1 galibiyet ve 5 mağlubiyet alarak sonuncu oldu. Teknik direktör Avcı’nın belki de pek önemsemediği organizasyonda daha çok genç ve yedek ağırlıklı çıktığı maçlar oldu. Geçen sezon aynı olayları Başakşehir’im başında da yapmıştı. 3 günde 2 maç çıkarmak futbolcular için zordur düşüncesi, kabul edilir gibi değil. Bu olay başta yoğun maç temposu ve hızlı oynanan İngiltere Ligi’nde bile gündeme gelmezken, bu coğrafyada bunun tartışılması kabul edilemez.
Ön elemeler oynayarak gruplara kalan Trabzonspor da, 1 beraberlik, 5 mağlubiyetle Avrupa’ya veda etti, Bordo-Mavili ekip için iyi olan ise, bu organizasyonda genç oyuncularına yer vermesi oldu. 2 ön eleme oynayan ve son eleme maçında şanssız bir şekilde gruplara kalamayan Yeni Malatyaspor da erken veda eden takımlarımızdan oldu. Başakşehir ise Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi’ni geçemese de, gruplara kaldığı Avrupa Ligi’nde tarih yazdı. Son 32’ye kalarak büyük başarı elde etti ki, çektiği grup Şampiyonlar Ligi ayarında bir gruptu. Ülke puanımıza güzel bir katkı kendine de maddi gelir sağlamış oldu…
Şubat sonu başlattığımız, gündemden hiç düşürmediğimiz Avrupa’yı sanki süper bir ligimiz var iken 2. plana attığımız bir organizasyon görüntüsüne çevirdik. Oysa Avrupa’da alacağımız başarılar, hem takımlardaki futbolcuları piyasaya daha iyi pazarlamak, hem potansiyel yetenekleri tanıtmak, hem de ülke puanını yükseltmek için bulunmaz bir nimet.
Milyonlarca euro bağlayıp getirdiğimiz Falcao, Babel, Ljajic gibi yıldızlar takımlarına Avrupa’da katkı sağlayamıyor ise, ekonomik anlamda sıkıntı çektiğimiz lig içinde de bu kadar yatırım sanki boşa gibi gözüküyor.