Sıkıcı geçen futbol iklimimizden sonra 30 günlük turnuva biz futbol izleyicilerini kendine getirdi. Günümüz oyunlarında artık, unutulan, kenara atılan 3’lü savunma sisteminin futbola ne kadar keyif kattığını gördük. Sahada hırsın yanı sıra taktiğin de önemli olduğunu gördük.
Çok nadir de olsa oyunu soğutma, yerden kalkmama kurnazlıklarının ilkel bir davranış olduğunu gördük. Her pozisyonda hakem ile itiraz diyaloglarına girilmeyeceğini anladık. Yaş 18 de olsa 38 de olsa tecrübenin yaş ile değil oyunu izleme, anlık reaksiyonlar vererek gelişeceğini hafızamıza kazıdık.
Sahaya oynatmamak değil oynamak için çıkıldığını, futbolun bir oyun olduğunu ve sonunda kimsenin ölmediğini gördük. Tabii ki bizim gibi futbolcularımız ve teknik heyet maçları izledilerse…
Hak eden kazandı. Final, tarihin en erken golü ile başladı. Sağ bek asist yaptı ,sol bek bitirdi. İngilizler oyuna o kadar iştahlı girdi, İtalyanları kendi silahı olan yoğun pres ile vurdular. Kendine gelmesi 30 dakikayı bulan İtalyanlar oyun kontrolü ve topla oynama yüzdesinde rakibine büyük fark yarattı.
Gök Maviler’i turnuvanın en iyi oyuncusu Spinazzola ve final maçının en istekli oyuncusu Chiesa’nın sakatlığı bile durduramadı.
34 maç yenilmeyen, gol yememe rekoru kıran Gök Maviler o kadar inanmışlardı. Mancini adeta yeni bir İtalya çıkardı. Yıllarca 90 dakika defans yapan, futbolu çirkinleştiren, zevkten mahrum eden takımı, oyunun her anında gol bulacak, sahanın her yerinde pres yapan bir takım haline getirdi.
Tarihinde ikinci kez Avrupa Şampiyonası’nda kupa sevinci yaşayan İtalya 53 yıl sonra kupanın sahibi oldu.
Turnuvanın ev sahibi olmasa da, 7 maçın 6’sını kendi evinde oynayan İngilizler futbolu ve kupayı evine getiremedi. Bütün imkanlar kendi tarafında olmasına rağmen, turnuva boyunca kura şansı, genç dinamik bir kadronun olması, 2018’den başlayan penaltı çalışma sistemi, sonsuz verilen destek...
Gareth Southgate, ‘Beraber kazanıyoruz, beraber kaybediyoruz. Penaltı kararlarını ben verdim. Sorumluluk bana aittir’ dese de İngiliz hoca, turnuva boyunca yedekte beklettiği (Sancho, Grealish, Belingham) gençlerden dolayı da büyük tepki çekti.
Sonuç olarak takımına açılış maçından, son maça kadar disiplinden taviz vermeyen, marşını bile ilk maçı gibi okuyan, inanan bir teknik direktör ve takımı kazandı.
Bizim futbolcularımız ve teknik heyet, İtalya’nın zafer inancından bir şey kaptıysa, Dünya Kupası için bir kıvılcım olabilir…