Futbol için bu aralar söylenecek en güzel söz sanki, ‘bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’ olacaktır. Başarıyı sadece liginde şampiyonluk olarak gören futbolumuz en çalkantılı dönemlerini yaşıyor.
Federasyon başkanı yok, tecrübeli hakemleri emekli edildi, yayın olayını bilen yok, bazı başkanlar tek tek istifa etmeye başladı ama yine de havamız devam ediyor: Biz ‘Süper Lig’iz…
Nihat Özdemir’in istifa sonrası bir cümlesi var, “Ben Göksel Gümüşdağ ve birileri ile baş edemedim” demiş. Bu sözden sonra sayın Sinan Vardar ise, Başakşehir’in şampiyonluğunun şaibeli olduğundan bahsetti. Şampiyonluğun üstünden üç yıl geçmiş, şimdi mi şaibe olduğunu hatırladık?
Yere göğe koyamadığımız Hakem Kurulu Danışmanı Jaap Uilenberg istifa ettikten sonra içindekileri döktü. İstifaya kadar danışman için her şey güzeldi ama istifa sonrası nereden geldim ben buraya söylemleri oldu.
Tahkim Kurulu’nun aldığı kararı dinlemeyen Merkez Hakem Kurulu’ndan şimdilik bir ses yok. Hakem atamalarında verdiği kararın arkasında devam ediyor ama akabinde iki maç için tekrar itirazı geldi. Çözüme kavuşur mu? Çok zor.
Geçen hafta TBMM’den Spor Yasası Kanunu çıktı. Bununla ilgili açıklama yapan bir başkan oldu mu? Kapı gıcırtısı duyduğunda açıklama yapan Kulüpler Birliği konu kendileri ile ilgili olunca sus pus oluyor.
Neyse ki, dört büyük kulübümüzün ilgilendiği çözüme kavuşturacak projeleri var. Ahmet Ağaoğlu şampiyonluk kupası alınınca kolbastı oynar. Fenerbahçe Löw ile sil baştan yapıp camiaya heyecan getirir. Marcao, Nelsson, Kerem üçlüsü Galatasaray’a 60 milyon euro getirir. Beşiktaş’ta ise Valeren Ismael sihirli dokunuşu yapar. Biz de günün sonunda hayallerimizden vazgeçmeyip Süper Lig olduğumuzu sanmaya devam ederiz.