Genel olarak harcama kapasitesinde Avrupa’nın 8. ligi olsak da, mücadele ve sonuç bakımından bu listeden çok uzaktayız. Temposuz lig, takımlarımızı Avrupa seviyesinde bir yere kadar getiriyor ama ilerletmiyor.
Okan Buruk, üç günde bir maç yapıldığından dolayı ilk haftadan şikayetlerini dile getirmeye başladı. Bunu, Premier Lig ve La Liga oyuncularının isyanından güç alarak yapmış olabilir. Ancak, oralarda oynanan oyunlarla ligimizde oynanan oyunlar arasında epey fark var. Bizim 90 dakikamızın 18 dakikası hakem itirazları, 10 dakikası oyuncuların yerden kalkmaması, 20 dakikası ise topun dışarıda kalmasıyla geçiyor. Uzatmalarla birlikte oynanan süre 45 dakikayı geçmiyor. Tempo bakımından çoğu maçın ilk yarıları can acıtıcı sıkıcılıkta geçtiği için son dakikalar bize bazen heyecan verici geliyor. Onların ise maçlarının her dakikasında farklı heyecanlar yaşanıyor; mücadele ve atılan driplingler bakımından...
Pozisyon bilgisi, hareketlilik ve top taşıyabilme, ligimizdeki oyuncularda az olduğu için, yabancı teknik direktörler dâhil yeni planlamalara dönmek zorunda kalıyorlar.
Dünyanın en iyi 5 teknik direktörü arasında gösterilen Jose Mourinho, Fenerbahçe’ye imza attığı ilk günlerde takımın temposuzluğundan bahsetmişti. Antrenmanları sıklaştırdıkça bunun üstesinden gelebileceğini belirtmişti. Takımıyla birlikte 60 küsur idman yapan, 12 resmi maça çıkan Portekizli teknik direktör, takımın hızını hâlâ yükseltemedi. Bunun yanı sıra ideal 11’ini dahi bulamadı.
El Nesyri istenilen performansı yakalayamadığı için Dzeko, pozisyon bilgisi ve hareketliliği ile iş yapıyor. Tadic de aynı özelliklerde. İki oyuncu Fenerbahçe’nin gol yükünü sırtlıyor; ancak ön alan baskısında ve hızlı atağa çıkışlarda takımın gerisinde kalıyorlar. Maxim, hız bakımından ligin en hızlısı; fakat pas trafiğinde takım arkadaşları onun gerisinde.
Szmyanski, İsmail Kartal ile savunma ve hücum hattı arasında gidip geldikçe güçsüzleşiyor, son vuruşları zayıf kalıyor. Galatasaray maçında yoklara oynayan Fred, Antalyaspor deplasmanında takımı hem ileriye doğru iten hem de goller öncesi asist yapan kişi olarak öne çıktı. Defans hattına döndüğümüzde, Çağlar ve Becao’da bu özellikler yok. Özellikle Kadıköy’de oynanan maçlarda, dripling ve hızlı oyun bakımından defans hattı Jayden-Djiku olabilir. Geçen sezon gol ve asistlerde rekor kıran İrfan Can ise Mourinho tarafından unutuldu. Gündem yaratan Oğuz Aydın nerede?
Jose Mourinho, kendi gibi tecrübeli oyuncularıyla erken goller bulup, maçları rölantiye alarak kazanma düşüncesiyle yola devam ediyor; ancak her deplasman Antalyaspor gibi olmaz. Göztepe maçında bunu gördü. Perşembe günü Twente deplasmanı daha belirleyici olabilir.
Yazının başlığına dönersek: Mourinho ismiyle şampiyon olacağını mı sanıyor? Fenerbahçe, Mourinho’yu saha içinde bulunan yıldız oyuncularının sizden daha üstün olan bir tecrübenin kenarda durduğunu bilmeniz için transfer etti. Gelinen noktada, 12. resmi maç kamuoyunca tartışılıyor. Bir zamanlar kariyerinin zirvesindeyken jilet gibi olan, karizmatik, yakışıklı, kadın gazetecilerin röportaj aldığı için şanslı hissettiği Jose Mourinho, şimdi emekli yazlıkçı modunda. Kötü dizayn, kılık kıyafet ve yorgun duruşuyla ülkemizde EYT’ye giren emekliler gibi görünüyor.
Saha dışında zekâsı ve gündemi değiştirme kabiliyeti bakımından Avrupa ve dünyada hâlen ilk 5’te olabilir. Ama Fenerbahçe’nin şampiyonluk kazanması için Jose’nin saha içi kurnazlığına da ihtiyacı var…