Taraflı tarafsız herkes eteğindeki taşları dökmeyi bitirdiyse artık saha içine dönebilir miyiz? Saha dışında oluşan bir örgüt oluşumu varsa, bunu Başkan Ali Koç’un dediği gibi İç İşleri Bakanı operasyonlar yaparak işin içinde kimler olduğunu çözecektir. Açıklamalar böyle şiddetli devam ederse, hafta sonu oynanacak saçma bir hal alarak hedef haline gelecek Trabzonspor - Fenerbahçe maçına sıçrayacak. Ali Koç açıklamasında Ertuğrul Doğan başkan ile söylemlerimiz aynı noktada dese de, sosyal medya ve bazı yorumcular Mert Hakan konusunu öne atarak konuyu ısıtmaya başladı bile. Tartışma konusunun özeti sanki ben haksızım, sen benden daha haksızsın durumuna doğru yön aldı.
İsmail Kartal “İlk maç farklı kazanılan galibiyete rağmen çeyrek finali garantilemedik. Aynı şekilde plana bağlı kalarak, aynı ciddiyetle mücadelemizi vereceğiz” derken Alexander Blessin “Açıkça konuşmak gerekirse, oyuncularıma anın tadını çıkarmaları gerektiğini söyledim. Asla bitti diyemem ama sonuç ne olursa olsun biz yarının tadını çıkaracağız” dese de ülkemizde futbol oynadığı zaman aklında kalan Türk takımları sabırsızdır, telaşlıdır. Erken bir gol bulursak oyun sistemlerini bozup zorda olsa tur atmaya odaklanabiliriz.
Rotasyon yapacağının sinyalini veren İsmail Kartal, Livakovic yerine İrfan Can, Tadic yerine Kent, Dzeko yerine Batshuayi ile sahadaydı. Orta saha galibiyetler getiren üçlü İsmail-Fred-Szymanski üçlüsüne emanetti. İlk maçın aksine sarı lacivertliler ön alan baskısı ile oyuna başladı. Kontrollü oyunu bu sefer rakip takım seçmişti. Savunma arkasına atılan hızlı toplarla pozisyon arayışındaydı. Ferdi ve Osayi arkasına atılan iki top ilk dakikalarda tehlikeli oldu.
İrfan Can, Osayi paslaşması ile gelen gol ince ofsayta takıldı. Ne Fenerbahçe ilk maçın skoruna göre geriye yaslanma duvar örme fikrinde, ne de U.S Gilloise'de İstanbul’a tatile gelmiş havası vardı. Szymanski boş pozisyonda kaçırınca, Belçika ekibi vites yükselterek bilindik hızlı oyunu ile net üç pozisyon yakaladı. İrfan Can Eğribayat kurtarışları ve şansı yanında olunca tempolu ama golsüz bir ilk yarı geçti.
Sosyal medya aylar belki yıllar sonra ilk defa hakem eleştirisi değil hakem tebriği yapıyordu. İlk yarı oynanan tempolu hafif sert oyuna karşı hakem düdüğünü sadece 7 kere çalmıştı. VAR'da dinlediği penaltı pozisyonu için ülkemizde hakem yorumcuları ertesi günün ilk ışıklarına kadar sağ açı, sol açı, yan açı üstünden gri pozisyon olarak sonuca nokta koyarlardı.
Fenerbahçe için ilk yarı Ferdi-Kent arası uyuşmazlığı dışında kendi alanında oyun kurarken yaptığı pas hataları öne çıktı. Belçika ekibi ikinci yarıya daha enerjik, Fenerbahçe yarı sahasına hapsolmuş şekilde başladı. Uzun boylu stoperlerin etkisi duran toplar sarı lacivertlilerin kalesinde çok etkili oldu. Djiku-Oosterwolde uyumu akşamın Fenerbahçe adına öne çıkan oyuncularıydı.
İsmail Kartal, düşen takımına ilk müdahalelerini Tadic-Zajc’ı alarak yaptı. Blessin bu hamlelere takımın en iyi oyuncusu Puertas-Teklab ikilisini alarak yaptı. Bu değişiklik sonuç verdi ve Rasmussen golü geldi. Gol sonrası Kadıköy stresi tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı. Paslaşmalar top kayıpları iyice artınca konuk takım iyice morallenerek rakibinin üstüne gelmeye başladı. Djiku çizgiden çıkartmasa tansiyon iyice yükselecekti.
Stres saha içi dışında seyirciyi de etkiledi. Karnaval haline dönen taraftar desteği bir anda durdu. Dzeko-Mert Hakan müdahaleleri de düşen takımı ayağa kaldırmaya yetmedi. Fenerbahçe ilk maça nazaran ikinci maçta etkili bir oyun sergilemeden zorda olsa tur vizesini aldı. Proje teknik direktörü olarak gösterilen Blessin maç öncesi dediği gibi takımını keyifli bir oyun oynatarak tur vizesini kaybetse de ilerisi için kazançlı bir maç oynadı. Bu başarı devam ederse yeni bir Klopp çıkması içten bile değil. Son olarak üç kulvar da şampiyonluğa koşan Fenerbahçe için başta yönetimi sonra başkanlığı bekleyen dış etkenlerin vakitsiz açıklamaları bu kırılgan takımı etkilediğinin artık farkına varmalı.