Daha birkaç yıl önce ümidin coğrafyası olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da tekrardan karamsarlık baskın karakter haline geldi. Bugünün durum değerlendirmesi referans alınarak çizilen senaryolar ve yapılan öngörüler pek iç açıcı değil. Bu bölgenin, dünyanın geri kalanında farklı dönem ve fazlarda yaşanan demokratikleşme dalgalarından, ‘siyasal kültür’, ‘dini gerekçeler’, ‘sosyo-ekonomik yapı’ veya ‘genel kültürel kodlar’ nedeniyle nasibini almadığı ve hatta uzun bir süre daha almayacağına dair ciddi ‘tezler’ üretildi. Başka bir ifadeyle, değişim ve demokratikleşme konusunda bir Arap istisnai hali olduğu iddia edildi.
Bu analizlerin indirgemeciliği, yapı ve bağlamın dikkate alınmadığını ortaya koymaktadır. Bunun yanısıra, bu analizlerin mevcut durumu bir süreklilik içerisinde okumaktan ziyade onu donduran bir tarafı var. Ve yine bu analizlerin toplumsal dip dalgayı ıskaladığı görülmektedir. Arap dünyasındaki ayaklanmalara rağmen, bugün Arap dünyasında eskiye ait bütün yapı, kurum ve yaklaşımların emarelerini görmek mümkün. Fakat bu durum yeniye ait durumları ve yeninin kendisini görmemizi engellememelidir.
***
Bu konuda, Ürdün’ün eski dışişleri bakanı ve şu anda Carnegie Endowment’ta görev yapan Mervan Muaşir’in Project & Syndicate için yazdığı yazıda yer alan aşağıdaki satırlar önemlidir: “...tarih bize dönüştürücü süreçlerin zaman aldığını gösteriyor. Uzun bir süre bastırılan fakat Arap Baharı gibi olaylarla açığa çıkan enerji ve fikirler içinde doğdukları toplumları tam anlamıyla etkilemeden önce bir olgunlaşma dönemine ihtiyaç duyarlar. Otoriteryanizme, feodal sisteme ve ekonomik imkanların kısıtlılığına karşı 1848 yılında Avrupa’da yaşanan ayaklanmaları düşünün. Aynı yılın sonu itibariyle statükocu güçler gücü tekrardan ele geçirmeyi başardılar ve bu ayaklanmaları büyük oranda bastırdılar. Fakat bir şey değişmişti. Tabular yıkılmıştı. Ve bu süreci takip eden on yıllarda teknolojik gelişmeler, yeni fikirlerin yayılmasını mümkün kıldı. Çok geçmeden feodalizm yıkıldı; liberal ve demokratik değerler toplumsal kabul gördü.» Muaşir, haklı olarak benzer bir sürecin Arap dünyasında da yaşandığını ifade ediyor. Burada özellikle tabuların yıkılması vurgusu önemlidir. Benzer bir değerlendirmeyi daha önce Middle East Eye ve Karar’daki yazılarımda yapmıştım. Tekrarlamak gerekirse, bölgede yeni bir siyasal psikoloji var ve bu psikoloji de eski sistemi ‘kader’ olarak görmeyi reddediyor. Değişim dalgasına süreklilik kazandıran ve onu sağlam bir zemine oturtan da bu psikolojidir.
***
Teorik çıkarımsamaların dışında bu durumu özellikle Arap dünyasındaki gençler üzerinden gözlemlemek mümkün. Baskı, şiddet ve trajedinin her çeşidinin kullanılmasına rağmen, Mısır’da, Suriye’de ve hatta göreceli olarak başarı hikayesi olarak görülen Tunus’ta da insanların buldukları her fırsatta sokağa çıkmaları, taleplerini dile getirmeleri bunu ortaya koymaktadır. Yine, Al Sharq Forumu olarak üç yıldır kurumsal olarak gerçekleştirdiğimiz yıllık gençlik forumları, mevzubahis resmi açık bir şekilde ortaya çıkarması açısından önemliydi. Bölgenin bütün ülkelerinden 600’ün üzerinden gencin katıldığı bu yılki forumda yapılan tartışmalardan aşağıdaki çıkarımlarda bulunmak mümkündür: Mevcudun iflas ettiği, kendilerine bir gelecek vaat etmediği ve kırılgan olduğu yargısının katılımcıların büyük kısmının ortak kanısını yansıttığını söylemek abartılı olmaz. Bu mevcut veya eski, sadece kendilerini on yıllardır yöneten rejimler ve iktidarlarla sınırlı değil. Kendilerini bugüne kadar temsil ettiklerini düşündükleri, onlara siyasal muhalefet platformu sunan yapı veya yapıların da eskiye ait olduğu duygusu da, güçlü bir kanı haline gelmiş durumda. Bu yapılar operasyonel ve fikirsel olarak kendilerini otoriter eskinin anti-tezi olarak konumlandırmalarına rağmen, ona ciddi manada benzemiş ve özellikle gençlerin talep ettiği yeniyi temsil etmekte yetersiz kalmıştır.
Velhasıl, Arap dünyasında bugün kurumsallaşması gereken bir siyasal enerji, yönünü arayan bir siyasal psikoloji var. Hem iktidarda hem de muhalefette olan mevcut kurumsal yapıların yeteri kadar tanımadığı ve bir türlü temsil edemediği, fakat bölgenin geleceğini asıl şekillendirecek olan da bu siyasal enerji ve psikolojidir.