Musul işgal mi ediliyor yoksa IŞİD’den mi kurtarılıyor? Bu sorunun cevabını henüz tam alabilmiş değiliz. Ama cevapla alakalı bazı güçlü emareler ortaya çıkmış durumda. Bu sorunun net cevabı ise Musul operasyonunun başarı veya başarısızlığını tayin edecek.
Eğer bu bir işgal girişimi değilse, takip edilmesi gereken yol ve yöntem bellidir. Yerel halkın rızası ve katılımı esastır. Onların rızası hilafına girişilecek her operasyon temelde bir işgal hareketinden farksız olur. Bu da Irak işgalinin, Irak ve bölgede sebebiyet verdiği travmaların Musul ölçeğinde tekrardan yaşanmasına yol açar.
Burada Haşdi Şaabi meselesi kritik bir konudur. Ninova Vilayet Konseyi, daha önce Haşdi Şaabi grubunun bu operasyona katılmasını reddeden bir karar aldı. Şu anda nominal olarak dahi olsa bu karara uyulmuş gözüküyor. Haşdi Şaabiler resmî olarak Musul’a girmeyecekler. Fakat Haşdi Şaabilik bir grubun ismi olduğu kadar bir anlayışı, mezhepçi intikamcılığı ve bağnazlığı temsil ediyor. Irak ordusu yaptıklarıyla ulusal bir ordu mu, yoksa daha geniş bir Haşdi Şaabi yapılanması mı olduğunu ortaya koyacaktır. Eğer Irak ordusu ile Haşdi Şaabi milislerin arasında bir fark kalmadığı bu operasyonla teyit edilirse, bu durum Irak’ın dağılma sürecini güçlü bir şekilde tetikleyecektir. Fakat dağılmanın da pek kolay olamayacağı hakikati göz önünde bulundurulursa, Irak’ın kanlı tarihinin yeni katliamlar, iç savaşlar ve terörle daha kaotik bir hal almasına yol açacaktır.
Bu operasyon sırasında ve öncesinde Irak’taki Sünni Arap liderlere ve elitlere yaklaşım, bu operasyona bir özgürleştirme veya kurtarma operasyonundan ziyade bir işgal operasyonu görüntüsü kazandırıyor. Merkezî hükümetin Sünni Arapların siyasal figürlerini elimine etme girişimleri Sünni Araplar arasındaki temsil krizini daha derinleştiriyor ve akut hale getiriyor. Daha önce Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi örneğinde yaşadığımız süreci şimdi Sünni Arapların en önemli figürlerinin başında gelen Musul eski valisi Esil Nuceyfi örneğinde tekrardan yaşıyoruz. Nuceyfi, bugün Irak’taki Sünni Arapların en önemli liderlerinden birini ve Ninova Bekçileri gibi Türkiye’nin eğittiği yerel savunma gücünün en işlevsel öncülüğünü yapıyor. Irak’ta Yüksek Yargı, Nuceyfi’yi yabancı ülkeyle iletişime geçmek ve Türkiye’ye yardım etmekle suçlayıp tutuklanmasını talep ediyor. Bu bir çeşit muhbirlik suçlanması.
Nuceyfi, şu anda Kürdistan Bölgesel Yönetiminin başkenti Erbil’de yaşıyor. Irak’ta, Kürdistan Bölgesi dışındaki yerler onun için pek güvenli değil. Yani Nuceyfi, Irak içerisinde bir çeşit iç diasporada bulunuyor. Tıpkı, Haşimi’nin İstanbul’da yani diasporada siyaset yapmak zorunda kalması gibi. Irak’ta Sünni Arap liderlerin ve siyasetçilerin ancak diasporadayken sahici bir siyaset yapabildikleri dikkate alınacak olursa, Sünni Arapların temsil krizinin derinliğini ve Musul operasyonunun onlar nezdinde nasıl bir işgal girişimi olarak algılandığını göstermesi açısından öğreticidir. Bunun pratik yansıması ise sahada Sünni Arapların legal yollarla güçlü organizasyonlar veya siyasal yapılar ortaya koyamamalarına yol açıyor. Buradaki temsil krizi açığı ise radikal örgütlere davetiye çıkarıyor. Sünni Arapların Irak’ta bu ölçekte bir temsil krizi ve yabancılaşma yaşaması ise Irak’ta devletin bütünlüğünden, siyasal sistemin yapısına kadar birçok sorgulamaya ve arayışa kapı aralamaktadır.
Sünni Araplar Irak’ın bağımsızlığından yakın geçmişe kadar tabiri caizse Irak’ta millet-i hakime psikolojisine sahipti. Fakat aynı grup bugün Irak’ta en marjinalize edilen grup haline gelmiş durumda. Şiiler merkezî hükümeti ellerinde tutarken Kürtler çok geniş yetkilerle donatılmış bir federal yapıya sahipler. Irak’ta siyasal sistem büyük ölçüde kimlikler üzerine inşa edildiği, kimlikler arası siyasal kavga keskin olduğu için seçimlerin adeta farklı kimlik gruplarının nüfus sayımına dönüştüğü bir denklemde mevzubahis resmin öngörülebilir gelecekte değişmesi pek olası durmuyor. Böyle bir denklemde, Sünnilerin de sistemde belli güvencelere sahip olmalarını elzem kılıyor. Irak’ta Sünni Arapların da Kürtlerinkine benzer bir statüye kavuşmalarının gerekliliği her geçen gün daha fazla ortaya çıkıyor. Sünni Araplar nezdinde Musul operasyonunun bir işgal girişimi olduğu algısı daha fazla hakim olursa, Irak’ta radikalizm farklı bir formda daha da yaygınlık kazanır ve merkezden kopuş kaçınılmaz bir hal alır.