Her yıl verilen Nobel Edebiyat Ödülü'ne bu yıl Belaruslu kadın yazar Svetlana Aleksiyeviç layık görüldü.
Svetlana Aleksiyeviç’in diğer birçok eserinin yanında 1993’de yayınladığı “Ölümle Efsunlananlar” (Enchanted with Death) adlı eseri, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu bunalıma düşüp intiharı seçen insanların öykülerini anlatıyor.
Aleksiyeviç, “Ölümle Efsunlananlar” ve diğer Rusya/Sovyet Rusya konulu eserleri için şunları söylüyor;
“Sovyetler ve Sovyet sonrası tarihimize bakarsanız, büyük bir ortak mezar veya bir kan banyosunda geçen, cellatlar ile kurbanların ebedi diyalogunu görürsünüz.
Lanetlenmiş Rus sorularıdır bunlar;
“Suçlu kim? Ne yapılmalıydı?” diye sorarlar..
Devrim, Gulaglar, İkinci Dünya Savaşı, halktan gizli Sovyet-Afgan savaşı, büyük bir imparatorluğun yıkılışı, dev sosyalist arazi, ütopyanın düşüşü ve şimdi kozmik boyutlarıyla Çernobil… Bu, yeryüzündeki tüm canlıların sorundur ve bizim hikayemizdir. Tabii aynı zamanda da benim kitaplarımın teması, şahsi cehennemi döngüm, bire bir sorgulamalarla da konum.."
Bir sosyoekonomik sistemin çökmesi sonucunda bazı insanların intiharı seçmesi, sosyalizm tarihine yabancı olanlar ve onu kolayca mahkum etmeyi tercih edenler için kulağa biraz garip veya aşırı gelebilir ancak öyle değil.
Sosyalizm, (bu yargı bazılarınca şişirilmiş veya oldukça abartılı bulunacak olsa da)
bir büyük insanlık / toplum mühendisliği projesiydi.
Tarih sahnesinden, arkasında çoğu sonradan açığa çıkan, inananlarınca geç öğrenilmiş yıkım, acı ve insanlığa karşı işlenmiş büyük suçlar bırakarak çekilene kadar da Dünya’yı oldukça sarstı. Tahminen birçok kişi için süreç bitirilmiş ve bir yana atılmış olsa da, sosyalizmin yargılanması daha uzun yıllar sürecek.
Bugün halâ bir benzeriyle, modernite’nin bir başka sonucu olan Nasyonal Sosyalizm/Nazizm ile girdiği büyük boğazlaşmada, idealleri ve toplumsal disipliniyle seferber ettiği milyonları sayesinde savaşı kazandığı konuşuluyor ve bu Sovyet Rusya’ya 23 milyon insana maloldu ki bu sayı, 2. Dünya Savaşı’nın tüm kayıplarının neredeyse yarısına tekabül ediyor..
Yani her ne kadar, savaşın sonunu Japonya’ya attığı 2 adet atom bombasıyla getiren ABD, savaşın “kazanan taraf”ı rolünü çalmış olsa da, asıl fedakârlığı yapanın SSCB Halkları olduğunu söylemekte, bunca kayba ve fedakarlığa bakıldığında, bir beis görünmüyor.
Bu paye “Demir Adam” Stalin’in diktatörlüğünün ve ünlü NKVD’sinin silah zoruyla gerçekleştirilmiş olsa da olmasa da gerçek bu.
Ancak ortalama bir Rus’a, Sosyalist Blok’un yıkımıyla duvarın altında kalan büyük SSCB’den geriye, tüm gizlenmiş suçları, toplama kampları, soykırımları ile bir devasa utanç kaldı.
Ne uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin, ne sosyal sağlık sistemi, ne yaygın eğitim, ne sporda ve bilimde elde edilen büyük başarılar...
Bunların hepsi duvarın altındalar.
Duvarın altında kalmayan tek şey ise devasa Kızıl Ordu.
Artık Rusya Federasyonu adını almış cumhuriyetin ordusunun ismi değişmedi.
O hala “Kızıl Ordu”
SSCB’nin yıkılışı belki de en az Rusya’nın bu devasa ve teknik organizasyonunu etkiledi.
Tamamı SSCB siyasi göndermeleriyle dolu, çoğunluk simgelerini dahi değiştirme gereği duymadılar.
Neredeyse tek değişiklik, Orak-Çekiçli Kızıl Bayrağın indirilip yerine göndere, mavi/beyaz/kırmızı Rusya Federasyonunun bayrağının çekilmesi oldu.
Putin mitleştirdiği şahsi imajını oluştururken, Rusya’ya Sovyet geçmişten kalan bu mirasa, Kızıl Ordu ve onun askeri gücüne sıklıkla başvuruyor.
Neredeyse tüm Rus Silah Endüstrisinin bir canlı ve populer reklam oyuncusu Başkan Putin.
Açıkcası bahse konu sanayii de, bolca abartı ve bazen ne idüğü belirsiz teknik üstünlük iddialarıyla dolu satış stratejilerinde de tam böyle bir figure ihtiyaç duyuyor.
Dünyanın ilk uzaktan komuta edilebilen robot tankı diye tanıtılan Armata sahneye, değiştirilmiş personel pozisyonları ve otomasyonuyla çıkıp, bu durum robotlaşmaya giden yolun başlangıcı olarak tanıtıldığında sözcülük görevi, Putin tarafından yerine getiriliyor.
Kashnikov Silah Fabrikası yeni bir tüfek modeli mi geliştirdi?
İlk deneyen Putin oluyor.
Putin, uçuyor, dalıyor, güreşiyor, avlanıyor, 63 yaşını buz hokeyi maçında goller atarak kutluyor…
Bir siyasi ve fazlasıyla maskulen güç timsali Putin.
Rusları arkasından böyle ve Kızıl Ordu’nun içinden geçirerek sürüklemeyi düşünüyor.
Yapıyor da.
Ruslar, özellikle de işçi sınıfı, SSCB’den beri kırık gururlarını Putin’in onaracağını düşünüyor.
SSCB’nin tersine, elinde Dünya’nın geleceğine dair hiçbir önerme, bir doktrin, bir söylem, bir tavsiye ve tahminen de bir plan olmayan Rusya, elinde bulunan tek oyuncakla oynuyor, silahla..
Fakat oyuncaklarının bir kısmı çok uzakta.
Rusya Federasyonu’nun Rusya sınırları dışındaki tüm askeri üsleri Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna gibi eski SSCB üyesi ülkelerde bulunuyor, tek bir istisna ile..
Bu istisna Tartus.
Yakın zamana kadar, Suriye sınırları içinde ve Akdeniz kıyısındaki Tartus limanı bir askeri üs olmaktan çok Rusya’nın Akdeniz Filosu için bir ikmal üssü idi.
Ancak suriye’deki bilinen gelişmeler, sonunda liman çevresindeki koruyucu Suriye çemberini zayıflatıp inceltince, Rusya tutum değiştirdi.
Esad iktidarına yaptığı lojistik ve askeri danışmanlık düzeyindeki yardım, açıkça iktidarın sonu görülmeye başladığında aktif ve operasyonel askeri desteğe evrildi.
Kızıl Ordu şimdilik, yer saldırı uçakları ve helikopterleriye Suriye Ordusunun kara operasyonlarını destekleyecek hava saldırıları yapıyor.
Diğer tüm yığınağı da, 10’dan az tankı, birkaç zırhlı personel taşıyıcısı, bir miktar topu vs ve 1500-2000 civarındaki personeli ile henüz sadece, bölgedeki kendi güçlerini koruyabilecek seviyede.
Ancak bu “kendini korumak” süreci bir miktar karışık ve sorunlu.
Örneğin Tartus’u korumak ve Suriye ordusunu desteklemek için gerekli görülüp kurulan Lazkiye yakınlarındaki hava üssünün de korunması gerekiyor.
Yani korumayı arttırdığınızda, koruma için yaptığınız yığınağı da korumanız gerekli ve bu, ülke dışında askeri üs bulundurma durumunda görülebilen bir sonsuz döngüye açılıyor.
Rusya’nın dayanma gücüne ve Tartus Üssünü hangi sebeple ne kadar çok istediğine bağlı olarak değişecek bu sonsuz döngünün kendisini henüz farkettirmeyeceği kadar başlarındayız.
Bölgedeki Rus varlığı, tahrik ve yükselme evresinde.
Şimdilik Rus Silah Sanayiinin Kızıl Ordu üzerinden şekillendirdiği iş bu kampanyadan beklediği satış, Putin’in kişisel mitini besleyerek yaptığı iç kamuoyuna dönük kampanyasıyla birleşmişken Rusya, halihazırda har vurup harman savuruyor.
Hatta bunu özellikle de göze batacak biçimde ve örneğin Hazar Denizi Filosundan Suriyedeki hedeflere 26 cruise füzesi göndermek gibi abartılı bir tarzda yapıyor.
Yani, “reklamları izliyoruz”.
Henüz.