Doldurulmuş plastik Demirtaşlar

Fırat Erez

Aslında cahildiniz.

Bütün bilgi birikiminiz, araştırmalarınız, tezleriniz, kitaplarınız ve fikirlerinizin temelinde, tümüyle kurgu bir tarih anlatısı ve kültür vardı.

Bu çürük temel üzerine inşaa ettiğiniz tüm teorileriniz, bir gün bir yerde gerçeğin gelip kendisine vurup devirmesini bekliyordu.

Bunu içten içe biliyor ve o günü, o yeri bekliyordunuz.
Çünkü paradigmanız delik deşikti.
Saldırılara dayanamıyor, birçok şeyi açıklayamıyor ve çok çabuk dağılıyordunuz ama siz yine de elinizdekinin seçeneklerin en iyisi olduğunu düşünerek değiştirmediniz, değiştirmeyi denemediniz.
Denetlemediniz.

Çünkü gerçekte entelektüel değildiniz.
(size belki biriktirmeci gösterişçiler denebilir).
Çünkü “gerçeğin” değil, büyük kısmı birileri ve bir şeylerle mücadeleden ibaret bir kariyerin peşinde idiniz ve hayat, yanılgılarınızı düzeltmek için sizin zaman ayıramayacağınız kadar hızlı akıyordu..

Siz de gerçeği aramayı boşverdiniz.

Sizin gibi düşünenleri, takipçilerinizi, okuyucularınızı, öğrencilerinizi ve birbirinizi bir tarla gibi ektiniz, biçtiniz, işlediniz.
Flu gerçekler, hayali gerçekler, çarpık gerçekler ve en çok da eksik gerçekler ürettiniz.

Sadece bunları değil kötü kopyalarınızı da ürettiniz.

İçinden geldiğiniz dünyanın nefretlerinden ve kutuplaşmalarından çok çekmiş çilekeşler,
Babasının katillerinin eline tutuşturuverdiği şüpheli listesindeki müslümanlardan nefretle hayatını tüketmiş hedonistler,
Sizin yöntemlerinizle oluşturduğu kendi okuyucu tarlasından kitap yazma yöntemiyle yüksek verim alan duygusal fırıldaklar,
Gezi olaylarının “aman da ne kadar elverişli” olduğunu hemen farkedebilen bir diğer(ler)i,
Kahvede gazete okunur diyerek kahve dilini copy paste yapabilme hünerindekiler,
En devrimci pop figürler, gözlerini 15-16 Haziran İşçi Direnişinden Uygur Türklerine, herkese ışık hızıyla kırpabilen dizi oyuncuları, devlet ve belediyeler sülüğü yeteneksiz tiyatrocular, berbat bir geçmişin artıklarında eşelenip durmaktan şizofren birikimciler, Kafka-böcek-çarşaf analojilerinden arkaik korku yazıları çiziktiren paranoyaklar,
ve daha niceleri..

Ve tabii; Satılıklar, kiralıklar, ödünçler, borçlar…
Ve provokatörler
Ve ajanlar.
Zaman geçtikçe kervanınıza bunlar da katıldı.

Sizler, peşinizdekilerle birlikte bu entelektuel ikiyüzlülük içinde yüzerken,
bir rüzgar esti.

Önce bir duvar, arkasından da bir imparatorluk devrildi,
digital devrim bilgiyi engelleyen surları tuzla buz etti,
tüm bir insanlık tarihi yeniden yazılmaya başlandı ve sizin deterministik gerçekliğiniz, anlamayarak ama gösterişçiliğinizden bakıp taptığınız Cern’den yayılan (tabii onu kurduran ama bilmediğiniz) bilgiyle bitirildi.

Burnunuzun dibinde de iktidar değişti.

Sabır ve metanetle çalışan, sizin, mızıldanmalarınızla ancak çentikler açabildiğiniz duvarda geniş gedikler açarak gelen bir fikir..
Çok sevdiğiniz ama sadece fantazi ve antikitede bulmayı istediğiniz bir deyimle tanımlanan, devamlılığını ve kendi topraklarınızdaki, toplumunuzdaki karşılığını hiç takip etmediğiniz “kadim” bir fikir.
İnsanlığın geçmişinin mirası, üzerindeki 80 yıllık Faşist Cumhuriyetin baskısını da öğrenmekte kullanmış ve öğrenmeyi bir yöntem olarak sindinmiş bir fikir..

Sizin görür görmez “islamofaşizm”, “gericilik”, “bağnazlık” diye yaftaladığınız bu fikir, kitapları, diğer fikir ve örgütlenmeleri, dinleri, ırkları ve cemaatleri özgürleştirirken,
her türlü yaşam biçiminin koruyucusu olup, yenilerine alan açarken,
işkenceyi, mafyayı, vesayeti, derin devleti silerken,
sizin şaşkınlıkla “biz bunlarla ne ara yoldaş olduk?” dediklerinizin aldığı azınlık haklarını kendilerine iade ederken,
paradan birkaç sıfır atıp eşekleri eşeklikleriyle Taksim Meydanında bırakıp ekonomiyi düzeltirken,
kimsenin akıl edemediği ve taklit ederken de neredeyse iktidarından olacağı sosyal devlet uygulamaları gerçekleştirirken,
ve sonunda da ülkedeki iç savaşı bitirirken,

savruldunuz.

Gerçeğin reddine, ortada açık duranın karartılmasına, itibarsızlaştırmaya, kâr tarlalarınıza, sohbetlerinize, mahallelerinize, tembelliğinize, cehaletinizi gizlemeye, uyumsuzluğunuzu uydurmaya, tahtlarınızı ve cephelerinizi korumaya savruldunuz.

İlkel ama ilkesiz mevzilerinizden polislerin üzerine ölsünler de sonradan devrim şehidi diye pazarlayabilsinler diye çocuklar fırlattınız.
Arkalarına hukukun ırzına geçmeyi devrim sanan avukatlar taktınız.
Görülme sırası daha gelmediği için şimdilik görmezden geldiğiniz bir Alevi isyanını kaynattınız.
Sovyetlerin infazlarına bahane, infaz ertesinde katiplere yazdırılan mahkûm özeleştirileri gibi teorisi sonradan üretilecek beyhude devrimler tasarladınız.
Ve bunu nedense size hiç garip gelmeyen bir yerde, reklam ajanslarında yaptınız,
(bunlara etrafınızdaki reklam yazarlarıyla birlikte pek zeki olmadığınız için bazen kendiniz de inandınız)
Peşinizdeki kifayetsiz taklit kuyrukları da olması gerektiği gibi arkanıza taktınız ve bir “düşünsel karadelik” yarattınız.

Hiçbir zaman başaramayacağınız bir barışı kararttınız ve yarattığınız o karadeliğin içine de PKK düştü.

Şimdi savaş ağası olmaya 5 kalmışlıklarıyla kifayetsiz gerilla komutanları, bir taraftan hayatta kalmaya çalışıyorlar ve bir taraftan da artık haber alamadıkları “birimler”in eylem başarılarını merak ediyorlar.

O “birimler” ölüyor.
Asker, sivil, demiryolu işçisi, jandarma, polis de gerillayla birlikte ölüyor.

Siz ölmüyorsunuz.
Siz sadece öncesinde bitsin diye elinizden geleni ardınıza koymadığınız barışa, gerekince tekrar savaşa döndürmek için ve bu son savaş hiç işinize gelmediğinden, gerçek barışı tesis edeceğinden dönülsün istiyorsunuz.
Karadeliğinizin olay ufkundan fırlatılmış, doldurulmuş plastikten Demirtaş da zaten ölmüyor ama giderek daha kötü yalanlar söylüyor.

Şimdilik durum bu.
Ama devam edecek.

Ve emin olun daha kötü günleriniz de olacak.














İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.