Irak Anayasasına göre “Irak’ın hangi bölgesinde üretilirse üretilsin yeraltı kaynakları, hidrokarbon kaynakları tüm Irak halkına aittir.”
1973 yılında imzalanan Irak-Türkiye Ham petrol Boru Hattı Anlaşması’yla da Irak’tan gelecek ham petrolün Türkiye topraklarından taşınması koşulları belirleniyor.
Bu anlaşma 2010 yılında revize edilerek 2025 yılına kadar uzatılıyor.
Bu uzatma anlaşmasında; SOMO (petrol pazarlama şirketi) ve NOC (kuzey petrol şirketi) karşılığı tanım olarak “Irak anlamındadır” ifadesi yer almakta.
Buna göre Irak’tan gelen tüm petrol bu anlaşma hükümlerine uygun biçimde alınacak ve pazarlanacak.
Tek muhatap Irak.
Gene bu anlaşmaya göre aykırılık olması halinde tahkim usulünün uygulanması ve tahkim yerinin de Paris olması kararlaştırılıyor.
Irak-Türkiye Ham petrol Boru Hattı Anlaşması’nın 2010 yılında revize edilmesinden 4 yıl sonra, Irak Hükümeti 2014 yılında kendi izni olmadan Türkiye’nin Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nden petrol ithal ettiğini iddia ediyor ve bu iddiasını Paris’teki Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne taşıyarak Türkiye’ye dava açıyor.
Anayasa ihlalinde yerli ve milliliğimizle yetinmiyoruz anlaşılan… Elimiz değmişken Irak anayasasını da ihlal ediyoruz.
İşte Irak’ın açtığı bu davasında haklı bulunması nedeniyle Türkiye, Irak’a 1.4 milyar dolar ceza ödeyecek.
Üstelik dava devam ediyor, 1.4 milyar dolar sadece 2014-2018 arası verilen zarar karşılığı ödenecek ceza miktarı… Miktar daha da artabilir.
Türkiye bu cezayı ödeyeceğini ve karara uyacağını duyurdu.
Bu ne demek?
Irak’ın kendi toprakları ve egemenliği altında olan Kürdistan bölgesindeki petrolü, birileri vasıtasıyla anlaşmaya aykırı biçimde aldığını kabul etmek demek…
Ama bu haksız, hukuksuz ve itibarı sıfırlayan “illegal ticareti” yapan, suç işleyen birileri var… Kim onlar?
Konu ile ilgili PowerTrans Petrol ve Enerji Ticaret A.Ş ismi gündeme geldi.
Bu şirket 25 Mart 2011’de yüzde 50 hisse Ahmet Muhassıloğlu’na, yüzde 50 de Grand Fortune Ventures’a ait olarak kuruldu.
Ahmet Muhassılıoğlu bir dönem Çalık Holding’in Türkmenistan’daki CEO’su idi.
6 Temmuz 2011’de 61. Hükümetin ilk Bakanlar Kurulu toplandı. Bu “ustalık” dönemi dedikleri dönemde önemli bir karar alındı; “Ham petrol ve Jet Yakıtı’nın Türkiye üzerinden kara ve demir yoluyla taşınması.”
Gümrük Kanunu’na göre alınan karar ile Türkiye’de kurulu şirketlere ham petrol ve jet yakıtının Türkiye üzerinden transit geçirme izni verildi.
Böylelikle de birkaç ay önce kurulan PowerTrans A.Ş, petrol ticaretinde adeta tekel haline getirildi ve hemen de sermaye artırımına gitti.
21 Nisan 2011’de Ahmet Muhassıloğlu Powertrans’taki yüzde 50 hissesini Lucky Ventures’a devretti.
Powertrans, tamamen Grand Fortune Ventures ve Lucky Ventures adlı iki şirketin oldu… Bu iki şirketin gerçek sahipleri bilinmiyor.
Sonra yıllar içinde Çalık Holding menşeli önemli isimlerin yönetimde yer aldıklarını görüyoruz. Ama her nedense bir şekilde yıllar sonra Ahmet Muhassıloğlu tekrar geri dönüyor ve son bir el değiştirme daha yapılıyor.
PowerTrans A.Ş’nin yeni başkanı ve başkan vekili BAE vatandaşı Fausiya Abdul Razack ve Fuad Mohsen oluyor.
Tarih 18 Temmuz 2022.
Erdoğan’ın 15 Temmuz’un finansörü dediği BAE ile ilişkileri düzeltme ve bir dizi anlaşmalar yapmasından dört ay sonra…
Birleşik Arap Emirlikleri, Sedat Peker’in bulunduğu ülke. Bu açıdan bakıldığında da bu değişiklik ilginç gözüküyor.
Sedat Peker’i susturma operasyona dahil bir başka pazarlık mı acaba?
Şimdi işin içinde bir de BAE var artık…
Bu hukuksuzluk sürecine “devlet eliyle fert zengin etme” de diyebilirsiniz… Tahkim kararına bakarak “organize petrol kaçakçılığı” da denilebilir belki…
Aslında Tevfik Fikret muhteşem mısraını anımsamak yeterli :
“Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin; Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!”
Birileri göz göre göre haksız zenginleşirken, Türkiye’nin tazminat mahkumiyetini gene vergileriyle halk ödüyor… Biz ödüyoruz.
Türkiye’nin yöneticileri bunu kabul ediyor.
Ama bu ülkenin vatandaşı olarak ben kabul etmiyorum.
Çünkü “illegal ticareti” yapanlar garip bir karanlığın ardına saklanan birileri.
Anlayacağımız her zamanki “olağan şüpheliler.”