Toplum sansüre ihtiyaç mı duydu?

Figen Çalıkuşu

Yasa elbette Anayasa’ya aykırı.

Ayrıca…

“Sansür Yasasını” doğrudan sınırlayan 27 Ekim 2021 tarihli Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun “pilot kararı” var.

Anayasa Mahkemesi bu bağlayıcı kararında, “Sulh Ceza Hakimliklerinde internet yasası olarak bilinen 5651 sayılı yasanın 9. Maddesine göre verilen erişim engeli ve yayın yasağı kararları ile ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahalenin orantılı olmadığına, 9. maddenin ifade ve basın özgürlüklerinin korunmasına ilişkin temel güvencelere sahip olmadığı ve bu nedenle ihlalin doğrudan kanundan kaynaklandığına” hükmetti.

Yetinmedi, yasa maddesinin yeniden düzenlenmek üzere TBMM’ye gönderilmesine karar verdi.
Yeni yasa yapacak TBMM’ne çok önemli bir hatırlatma yapmayı da ihmal etmedi:

“Anayasa'nın 26. maddesinin ihlaline yol açmaması için yapılacak yeni kanuni düzenlemelerde asgari standartların dikkate alınmasında yarar olduğu kanaatini” vurguluyor.

AYM Kararı ortada, peki bu yeni yasa bu karara rağmen neler getiriyor?

“Sahte isim ve hesaplarla yasa dışı içerik oluşturup paylaşma, farklı siyasi düşüncedeki kişilere, herhangi bir alanda rakip olarak gördüklerine, farklı dinlere veya milletlere yönelik küfür, iftira veya hakaret etmek, karalamak ya da itibarsızlaştırmak, nefret ve ayrımcılığa zemin oluşturmak amacıyla kullanıldığı durumlarda” kişilik hakları ihlal ediliyor diyor yasanın gerekçesi.

Bu sağduyulu gözüken gerekçenin ardından yasanın hedefi açıklanıyor: İnternet.

“İnternette düzenleme yapılması gerekiyor” deniyor.

Ve oradan sonra yasa eline baltayı alıp fikir ve konuşma özgürlüğünü budamaya başlıyor.

Yasa genel olarak internet haber siteleri, çalışanları için sıkı düzenlemeler getiriyor. İnternet haber siteleri Basın Yasası’na dâhil ediliyor ve “süreli yayın” olarak ekleniyor.

Basın kartı yeniden düzenleniyor. Verilme ve iptal koşulları, kimlere verilebileceği, resmi kimlik yerine geçeceği gibi düzenlemeler var.

Anlaşılan basın kartı ile birilerine itibar sağlanacak. Doğal olarak basın kartı başvurusu bundan böyle İletişim Başkanlığı’na yapılacak.

Basın ilan reklam işleri de yeniden düzenleniyor.

Sosyal ağ sağlayıcıları sıkı bir denetim kıskacına giriyor…

Yasada tüm toplumu susturmaya yönelik en keskin düzenlemeye gelince…

Türk Ceza Yasası’na 217/A ile yeni bir ekleme yapılıyor: “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimseye” bir yıl ile üç yıl arasında hapis cezası geliyor.

Hele ki “eylem’’ gerçek kimliğini gizleyerek ya da bir örgüt faaliyeti kapsamında olur ise ceza yarı oranında artırılacak.

Bence en önemli, en hayati soru şu:

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayanın kim olduğuna, yayılan bilginin yanıltıcı mı gerçek mi olduğuna kim karar verecek?

Ölçü kim?

Öyle anlaşılıyor ki iktidar yanlıları istedikleri yalanı söylerken, mesela Mersin saldırısında fütursuzca CHP’yi suçlarken kimse ses çıkarmayacak ama bu yalanları düzeltenler hapse girecek.

Siyasi iktidarın yalan söylemesi serbest, muhalefetin doğru söylemesi yasak olacak.

Yasanın tek gerçek amacı bu… Yalanlarına inanılmaz bir sınırsızlık, doğrulara inanılmaz bir kısıtlama.

Kanun toplumsal ihtiyaç üzerine yapılır.

Böyle bir susturma ve sansüre hangi toplum ihtiyaç duyar ki?

Bu yasaya toplumun değil ama birilerinin ihtiyacı olduğu kesin.

Gerçeklerden korkan ve kaçan birileri bunlar.

Oturdukları koltuklardan kalkmak istemeyen birileri…

Yönetimde beceriksizlikleri ortaya çıktıkça toplumun şikayetlerini susturmak isteyen birileri.

Nitekim Venedik Komisyonu ve Avrupa Konseyi derhal sert eleştirilerde bulundu, yasanın bu hali ile ifade hürriyetine engel teşkil edeceğini bildirdi ve TBMM’ye yasayı onaylamama çağrısında bulundu.

Ama kim takar…

Belli ki bu sansür yasası çıkıyor.

Bu yasa ifade ve basın özgürlüğünün kırıntısını bile bırakmıyor.

Anayasa Mahkemesinin kararları ve önerileri hiçbir şekilde önemsenmemiş, hatta ciddiye alınmamış.

Anayasa Mahkemesi varlığını yok sayanlara, Anayasa’yı inkâr edenlere karşı süratle “varız ve buradayız” diyecek mi, acaba…

O demezse de üzülmeyin, ilk seçimde bu halk “biz varız” diyecek.

Sansürü sandıkta parçalayıp geçecek.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (13)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.