Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş Yıldönümünü kutlamak için Salı günü Yüce Divan Salonu’nda idim.
“Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutluyoruz” diyerek konuşmasına başladı Başkan Zühtü Arslan.
“Cumhuriyetin anayasal kimliği üzerine değerlendirmeler” yapacağını söyleyerek devam etti.
AYM Başkanı, “Anayasa kimliğinin en belirleyici niteliği hukuk devletidir” dedi.
“Hukuk devleti”…
İki kelime ama çok güzel ve etkileyici bir tanımlama…
Başkan Arslan tarihsel seçime günler kala çok önemli mesajlar verdi. Hepsi çok anlamlıydı… Çarşamba günü gazetemiz Karar bu önemli mesajlardan “Suphi Paşa” hatırlatmasını manşetten yayınladı.
Kıymetli yazarımız Taha Akyol da konuşmayı çok çarpıcı bir şekilde yorumladı…
Ben, Başkan Zühtü Arslan’ın iki ayrı başlığını da çok önemsedim.
Bunlardan birisi Türkiye’de dinmek bilmeyen sızı, kurumayan açık yara olan “öteki” meselesi; diğeri de “tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruyamayan yargı mensupları”…
Başkan Arslan, “Sayın Cumhurbaşkanım” hitabı ile “toplumsal sağlıklı ilişki” için “öteki” olarak gördüklerimizin ontolojik varlığını kabul etmek gerektiğini ve kendimize hak gördüğümüzü “öteki”ne de hak görerek, adaleti ve özgürlüğü sadece kendimiz için değil, başkaları için de isteyerek, farklılıklarımızla bir arada yaşamanın iklimini oluşturmak zorunda olduğumuzu ifade etti.
Tam o sırada, Cumhurbaşkanı Erdoğan, basit bir nezaket kuralını bile yok sayarak elini sıkmadığı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte kendine hitaben yapılan bu anlatımı dinliyordu.
“Öteki” anlatımından sonra “kuvvetler ayrılığı”, buradan demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazı “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı”na geldi AYM Başkanı.
Başkan Arslan, “Sayın Cumhurbaşkanım” hitabı ile yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere tavsiye ve telkinde bulunmak dahil hiçbir surette müdahale edilemeyeceğini, hâkimin özgürce karar vermesi gerektiğini söylediğinde, aklımdan neler neler geçti; Brunson mu desem, “terörist Selo” mu desem, desem de desem …
Bu sözlerin telaffuz edildiği Yüce Divan Salonu’nun sahibi Anayasa Mahkemesi üyelerinden birisine HDP blokajı kararının kaldırılması sonrasında, Cumhurbaşkanı tarafından açıldığı söylenen ve bir yalanlama gelemeyen telefon mu desem…
Ben düşüncelere dalmışken Başkan Zühtü Arslan devam ediyordu; tarafsız ve bağımsız yargı için coğrafi teminat gibi anayasal ve yasal güvencelerin yanında başka bir gereklilikten daha söz etti: “Sağlam bir kişilik ve kirlenmemiş bir yargısal vicdan”…
Hep yazdım, hep söyledim bu dönem hukuku, yargı mensuplarına boğdurttular.
Onlar boğdurttu ama boğmaya teşne yargı mensupları da vardı, hala var. Öyle ki “başarılı” yargısal faaliyetleri nedeniyle terfi alanlar, yüksek mahkemelere atananlar, bakan yardımcıları olanlar da var…
Oysa adalet kutsaldır, adaleti dağıtma görevi de kutsal bir görevdir.
Bu kutsallık, dürüstlük gerektirir.
Kutsallık ve dürüstlükten şaşma ne demek? Çürümüşlük demek…
İşte “kirlenmemiş bir yargısal vicdan” bu nedenle de çok önemlidir.
Devleti hukuk devleti yapan yargı erkidir, bu erki kullanan yargıçlardır.
Yargıç yoksa devlet yoktur. Devleti silahlı çeteden ayıran, yargıçların varlığıdır.
Bu kadar hayati bir öneme sahip yargıcı, yargıç yapan nedir peki?
Diploması, kürsüsü, cüppesi değildir.
Yargıcı yargıç yapan önce dürüstlüğü, Başkan Arslan’ın ifade ettiği gibi “sağlam kişiliği” ve sonra da “kirlenmemiş yargısal vicdanı”dır.
Bir büyük yazarımızın tarihi savunmalarından birisinde söylediği gibi;
“Bir yargıç mahkemede dürüstlükten şaşar ve yalan söyler ise yargıçlık vasfını kaybeder. Yargıçlık vasfını kaybeden bir yargıç görevine devam ederse, onu o görevde tutan devlet de devlet olma vasfını yitirir.
Yargıç kendi yargıçlığıyla beraber devleti de yok eder.”
Bu yokluk ve yoksunluk içinde tarihsel bir seçim arifesinde, Yüce Divan Salonunda, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yargı mensuplarını işaret eden cümleleri, 14 Mayıs’ta kullanacağımız oyun ne kadar değerli olduğunu bize anlatıyor…
14 Mayıs’ta, yok olanları, yok edilenleri var etmek için oy kullanacağız…
Ne onlar?
“Hukuk devleti”…
Ne onlar?
Hukuk devletini sağlıklı tutmak için ihtiyaç duyulan:
“Sağlam bir kişilik ve kirlenmemiş bir yargısal vicdan”…
İhtiyacımızı sandıktan oylarımızla alacağız…Az kaldı…