Her gün Resmî Gazete ’ye bakarım mutlaka.
Bu sıralar bir de Selvi’nin köşesine bakar oldum.
Günlerdir özel “okumalar” yapıyor. Türkiye’nin içinden geçtiği buhranlı dönemden çıkış için yollar öneriyor… 2024 yılı galiba Abdülkadir Selvi’nin uyanış yılı oldu.
Devlet Bahçeli’nin kadrajına girmiş olsa da gaz kesmeden yazmaya devam ediyor. Şaşırarak okuyorum ama çabası da takdire şayan doğrusu.
Çabası ne diyeceksiniz?
“AKP iktidarının hukuk ve ekonomi bilimlerine itina ile ihanetinin sonrasında ne yapsak ne etsek de ihaneti çaktırmadan temize çeksek” çabası.
Örneğin, hiç zaman kaybetmeden Osman Kavala’yla ilgili AİHM kararını uygulamak yerine “cin fikirlilik” ile başka yollarda “kaybolma”yı öneriyor.
Osman Kavala’yla ilgili AİHM kararı uygulansa ne olacak?
AİHM kararlarının, AYM kararlarının herkes için uygulanması talep edilecek, değil mi? Maazallah hiç olur mu?
İşte burada devreye Selvi giriyor…
Söylediği şu: “Hukuku uygulamayalım ama Şef’in görüntüyü düzelteceği bazı kararları şefin yapmasına imkân tanıyalım.” Aslında bütün yazdıklarının temeli buna dayanıyor.
AİHM kararı kim için uygulanacak, kim için uygulanmayacak “Şef” karar verecek.
Bunun adına da “yumuşama” diyelim.
Selvi’nin pek de gizli olmayan şifrelerini okuduğumuzda CHP’ye önerilen “yumuşamanın” hukuka dönmek anlamına gelmediğini, sadece Şef’in bazılarını hapisten çıkarmaya razı olacağını anlıyoruz.
Ancak iyice sıkışan, çürümüş ve ülkeyi çürütmüş olan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden AKP’nin de en azından bir ölçüde kurtulmak istediği düşünülebilir.
AKP, CHP’nin desteğini bu noktada arıyor.
Hatta öyle ki CHP’nin yerel seçimden birinci çıkmasının Erdoğan’a iyi gelmiş bile olabilir.
Ancak bu gelişmeler, AKP’nin yerel seçim yenilgisini, halkın gittikçe artan ve daha da büyüyeceği anlaşılan öfkesini kimseye unutturmamalı…
Çünkü “yumuşama” ve Erdoğan’ın yumuşama halleri Türkiye haritası üzerindeki kırmızı süpürgenin etkisidir.
Erdoğan lütfeden değil, mecbur olandır.
MHP taşınması zor bir yük haline geldi. İşlenen suçlar artık gizlenemiyor. Erdoğan da Devlet Bahçeli’nin “Allah’ına sığındığı” bu dönemeçte MHP ile yaptığı evlilikten boşanmaya hazırlanıyor…
Bahçeli’nin yazdığı tek sayfalık, bilmecelerle dolu açıklama da buna bir cevap değil mi?
“Blöf mü, tehdit mi, arzuhal mi?” diye tartışılsa da belli ki bu iş bitmekte.
Siyasette kartlar yeniden dağıtılıyor.
CHP bir yanda, sızıları artan MHP diğer yanda… Bir de merkezinde İYİ Parti’nin olması istenen ülkücü kanatta yeni dalgalanmalar var.
Siyasetteki görüntü yeniden şekillenirken elbette Erdoğan-Özel görüşmeleri önemli ve de gerekli, hiç itirazım yok. Ancak tehlikeli tuzakları pek çok.
Son görüşme ertesi AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklaması ip uçlarını veriyordu.
Şöyle özetleyebilir:
“1-Patron biziz…
2-Dış Politikada farklı bir şey söylemeyin, ne söylersek onu tekrarlayın.
3-En altta canı çıkanlar için -emekliler, asgari ücretliler, işsizler- para istemeyin, AKP değişiyle ‘popülizm yapmayın’…
4-Suriyeli mültecilere itiraz etmeyin, ‘Ulusalcı’ belediye başkanlarınızı uyarın.
5-‘Hak, hukuk, adalet’ diye tutturmayın, sıkıntı duyduğunuz dosyaları bize getirin…Yargının hukuku boğmasına fazla itiraz etmeyin.”
Açıklamadaki “kırmızı çizgiler” içinde bir de “lolipop”saklıydı:
“Bunlara uyarsanız sizi KKTC’nin 50. yılına davet ederiz…Ve hiç unutmayın Şef daima haklıdır…”
MHP istese de istemese de erken seçim artık söz konusu… Ama erken seçim öncesi anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sona erdirilmesi gerekli.
Başka türlü hem 50+1’den kurtulmak, hem rahatça seçime gitmek hem de Erdoğan’ın yeniden adaylığını kotarmak kolay değil.
Burada bir tıkanıklık var…
CHP yöneticileri elbette daha iyi bilir ama “hukuka dönmeden”, anayasal değişiklik yapıp demokratik parlamenter sistemi yerleştirmeden AKP’nin hukuksuzluklarına ortak olmak, 22 yılın günahını sırtlamak, CHP’nin de halkın gözünde tükenmesine yol açar.
CHP, rejimin hukuksuz yapısını ortadan kaldırmadan “yumuşama” diye “Şef kararlarına” destek çıkar, binlerce hukuksuzluğa, bu korkunç ekonomik sefalete göz yumarsa suç ortağı olur… Başka da bir şey olmaz.
“Yumuşama” demek, CHP’li yöneticilerin de ifade ettiği gibi “CHP’nin yumuşaması”demek değildir… Yumuşama, bu rejimin elbirliğiyle değiştirilmesidir.
“Yumuşama” hukuku bu ülkeye getirmektir, başka türlü bir “yumuşama” olmaz.
Özgürlüğe ve refaha hasret kalmış bütün okurlara iyi bayramlar diliyorum…