“Bu duyguyu anlayabiliyor musunuz” diye soruyordu Atilla Taş…
Atilla Taş’dan bu soruyu ancak 5 yıl sonra duyabildi Türkiye…
Pazar akşamı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “sarayın trolleri ifşa oldu, hesap verecekler” açıklamasını yapmasının sonrasındaydı…
Halk Tv’de, Abdurrahman Uzun ile Hadi Özışık ve Süleyman Özışık kardeşlerin İnternet Haber’de yayınlanan Perde Arkası isimli programdaki itirafları yeniden ekrana geldi.
Programı yaptıkları tarih 03 Mayıs 2020 idi.
Özışık kardeşlerin konuğu Abdurrahman Uzun ekranda aralarında Atilla Taş’ın da bulunduğu 21 gazeteci meslektaşının tahliyesine nasıl müdahale ettiğini yani gazetecilik yerine nasıl “trollük” yaptığını övünerek anlatıyordu:
“Tahliyeler başladı. Ben o gece iki tane hashtag açtım. Bütün arkadaşlarımı çağırdım ofise, dedim ki arkadaşlar bu gece savaşıyoruz, dedim nereye giderse… İki tane hashtag açıyoruz “kripto hakimler” ve “vatanını seven defansa gel”. Çünkü ben biraz da dili biliyorum, hani insanlar doğal olarak bir şeyin peşine nasıl takılırlar.
Baktım bir türlü kitle gelmiyor. Bu kez kendimi riske ederek, kendi resmi hesabımdan o tahliyeleri yapan ağır ceza mahkemesinin bütün üyelerinin isimlerine kadar, sicil numaralarına kadar yayınladım. Ve bu adamlar bu gece devrim yapıyorlar, ihtilal yapıyorlar diyerek.”
O sıra Hadi Özışık da “öyleydi zaten” diyor.
Abdurrahman Uzun devam ediyor:
“Türkiye gündemine oturdu. Gece saat 2’de Adalet Bakanı açıklama yaptı. Saat 2.30 da bir üst mahkeme kuruldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı devreye girdi. O tahliyeleri durdurdu ve hepsini geri aldı. Gece 3 buçukta da Cumhurbaşkanımızın yanında olan değerli bir abim aradı, ‘Reis bu hamleni çok beğendi, böyle yapacaksın, bize zemin hazırlayacaksın ki biz de siyaseten zemin hazırlayalım’ dedi.”
“15 Temmuz yargısında” insanların hayatlarını işte böyle çaldılar… Hep birlikte suç işlediler.
Atilla Taş davasında ben de vekil olarak bulunuyorum.
26 gazeteci, darbenin medya ayağı iddiası ile gözaltına alındılar, terör örgütü üyesi iddiası ile tutuklandılar. İlk duruşmada 21 gazeteci tahliye oldu.
Tarih 31 Mart 2017.
Atilla Taş’ın Halk Tv canlı yayınında ifade ettiği gibi dosya bomboştu.
Bu rezillikler sonucunda o gece sabaha karşı yeniden mahkeme kuruldu, aylardır cezaevinde olan insanlar için yeni suç uyduruldu, yeni bir tutuklama kararı çıktı.
Bu kez “darbeci” yapılmışlardı, iki kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyordu.
Abdurrahman Uzun’un sözünü ettiği Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ise İrfan Fidan idi.
Gazeteciler tutuklu yargılandılar, darbe suçundan beraat ettiler. Terör örgütü üyeliği, yardım etme gibi suçlardan cezalar verildi.
Yargıtay verilen beraat kararını onadı, “terör örgütü üyeliği” suçlarından bozma kararı verdi, yargılama halen, evet halen devam ediyor.
Halen adli kontrol şartı ile imza atanlar var, yurt dışı çıkış yasakları var.
Bu arada Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararları geldi.
Bu 2. iddianameyi yazan kimdi: O gecenin baş aktörlerinden Başsavcı İrfan Fidan idi.
Daha evvel de yazmıştım. Bir kez daha iddianamenin 53.sayfasını İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan’ın kaleminden okuyalım:
“Yargılamayı yapan ilk derece mahkemesinin, Ergenekon Terör Örgütü’nün varlığını kabul ettikten sonra yargılanan kişilerin önemli bir kısmını, isnat edilen suçları işledikleri kanaatiyle uzun süreli hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları ile cezalandırdığı, uzun süren tutukluluk ve yargılama önemli bir sorun haline geldiğinden yapılan kanun değişikliklerine rağmen, FETÖ/PDY üyesi hâkimlerce tutukluluk durumları devam ettirilen kişilerin ancak bireysel başvuru yolunu kullanarak Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile tahliye edilebildikleri anlaşılmıştır.”
“FETÖ’cüler, yersiz müebbet talebini insanları zorla içeride tutmak için” kullanıyormuş.
Gerçekten de örneğin “müebbet hapis”, Başbuğ davasında da devreye girmiş, İlker Başbuğ 26 ay cezaevinde yattıktan sonra ancak bireysel başvurusunun kabulü sayesinde Anayasa Mahkemesi’nin 6 Mart 2014 tarihli kararı ile özgürlüğüne kavuşabilmişti.
31 Mart 2017’de tahliye edilen gazetecilerin yeniden tutuklanması bir hukuk darbesi idi. Ama “çıt” çıkmadı.
Hukuka yapılan darbeye, yargıya yapılan darbeye “bize ne derler” kafilesi ve “mağdura kimlik soranlar” sessiz kaldı.
5 yıl sonra bugün Bekir Bozdağ Adalet Bakanı, İrfan Fidan Anayasa Mahkemesi üyesi…
Atilla Taş 5 yıl sonra bir Pazar akşamı Halk Tv’de sitem ediyordu; “duyuramadık sesimizi”…