Muhalefeti kendine benzetme çabası…

Figen Çalıkuşu

1- Vergi yükü demek bir ülkede bir sene içinde toplanabilen verginin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı demek; maalesef bu oran hiçbir sene yüzde 20’yi bulmuyor.

2- Toplam vergi geliri 8.3 trilyon TL, bu çok düşük gelirin de zaten 2.6 trilyon TL’si kamu personel harcamalarına gidiyor.

3- 2024 gelir vergisi tahsilatı 1.2 trilyon TL olarak hesaplanıyor. Ama bunun sadece 86 milyar TL’si beyana tabi gelir vergisi olacak, yani yüzde 7’si aşağı yukarı…Bu oran da kabul edilebilir bir durum değil…

4- Vergi sistemimizde bir skandal daha var. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 69’u, dolaylı vergilerden, KDV, ÖTV gibi kaynaklardan geliyor.

5-Toplamda sadece yüzde 20 dolayında olan vergi yükünün de yüzde 70’i dolaylı vergi yükü… Doğrudan vergi alınmayan bir ülke gibi Türkiye.

6- Ne yapmalı?

Yapabileceğimiz dolaysız vergileri arttırarak dolaylı vergilerin toplam vergi yükü içindeki payını azaltmak ve böylece de vergi yükünü yüzde otuza yaklaştırmak.

Başka türlü gerçek anlamıyla kamu hizmeti üreten bir devlet haline gelmemiz pek mümkün görünmüyor.

7-Başka?

Her 18 yaşına gelmiş vatandaşın mali yıl içinde elde ettiği tüm gelirleri tek bir gelir beyannamesi ile Maliyeye beyan etme mecburiyeti derhal uygulamaya konmalı…

Burada duruyorum…

Yukarıda numaralandırarak özetlediğim bölümler son dönemde Fransa Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde de dersler veren Maliye Profesörü Eser Karakaş’ın dün rastladığım yazısındandı.

Aklıma gelen ilk soru şu oldu;

“dolaysız vergileri artırma gerekliliğine dair çabayı vergi reformu paketinde görüyor muyuz peki?

Dolaysız vergileri artırmak için kayıt dışı kalmış gelirleri yakalayıp vergilendirmeye yarayacak olan inceleme ve vergilendirme gerekli idi. Vergi paketinde gördüğümüz kadarı ile böyle bir yetki var idi.

Ve bununla bağlantılı olarak da “uzlaşmanın” kaldırılacak olması idi.

Ama şimdi anlıyoruz ki bu iki önemli zorunluluk paketten çıkarılmış.

Mahfi Eğilmez de kayıt dışı ekonomiyi kayda alma olanağının paketten dışlanmış olduğuna değinip hem çok çarpıcı hem çok gerçekçi bir tespit yapıyor;

“Aslında bu, beklenen bir gelişmeydi.

Türkiye, son yıllarda, bu tür servetlerin, gelirlerin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir ülke konumuna geldi. Ve bu tür kayıt dışı servetlerin, kayıt dışı gelirlerin sahipleri siyaseti finanse edenler arasında yer alıyor.

Vergi sisteminin hali Türkiye’nin henüz bir vatandaş demokrasisinden çok uzak olduğu gösteriyor…

Devlet henüz adil ve yaygın bir vergi toplamıyor ise vergilerin nerelere harcandığının hesabı peşinde koşan bir halk ve seçmen de yok demektir.

Önceki gün Erdoğan grup toplantısında “Çabamız aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır” dedi.

Anayasayı yok sayan, hukukun üstünlüğü kriterinde 125 devlet arasında 117 sırada olan Türkiye’nin reisicumhuru, muhalefeti de kendine benzetmek istediğini söylüyor.

Bütün ülkeyle alay eden böyle bir laf, ancak demokrasinin ne olduğunu içselleştirememiş, vergisinin nerelerde çarçur edildiğinin hesabını soramayan, bu bilinçten yoksun bir toplumda söylenebilir.

Nitekim Özgür Özel de “normalleşmesi gereken CHP’dir” diyen Erdoğan’a

Olsa olsa iktidar ortağının gönlünü yapmaya yönelik kurulmuş bir cümledir” diye yanıt verdi.

Ben de artık iktidar cenahının söylediği sözleri ciddiye alamıyorum doğrusu…

Alman Gazeteci Deniz Yücel’den, Rahip Bronson’a söylenen ile yapılanın birbirinin tam zıttı olduğunu tecrübe ile deneyledik.

Hatırlayın, geçen yazlarda Navtex’den başka bir şey duymuyorduk, sonra ne oldu? Ya da Mavi Vatan tamlamasını artık duyan var mı?

Dış politika nasıl ani bir şekilde değiştiyse, iç politika bugünkü mafyalaşmış düzende daha fazla yürüyemez.

O nedenle nutuklara değil, hayata bakmamız gerektiğini düşünüyorum… Hayat, sonuna geldiğimiz çürümeyi taşıyamıyor.

Mevcut yapı biz nutuklarla oyalamaya çalışırken, yaşam da daha makule gelinmesi için dayatıyor.

Normal bir vergi sistemi bile kurmaktan aciz, “yakaladığından” haraç gibi vergi alıp yandaşının milyarlarca vergi borcunu silen bu iktidar yolun sonuna geldi.

Zaten onlar da bu gerçeği gördükleri, seçimler kaybedildiği için “normalleşme” diyorlar… Ama son bir çabayla “acaba muhalefeti de kendimize benzetip biraz daha iktidarda kalabilir miyiz” diye çırpınıyorlar.

Ne onlar iktidarda kalabilir ne bu ülke böyle kalabilir. Hayat bize değişimi dayatıyor.

Umarım hayatın dayattıklarının arasında demokrasinin alt yapısı olan adaletli, yaygın, sağlıklı, gerçek bir vergi sistemi de olacaktır.

Demokratikleşmenin ilk adımı hep vergi çünkü… Orada ciddi adım atılmadığı için dön baba dönelim hep aynı yerdeyiz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.