Yunan mitolojisinde, avukatlık mesleğinin ilk mensupları Zeus’un kızları olan Litailerdir.
Yüce bir ruhla görev yapan Litailer, günümüzde avukatların yaptıkları işi yapmış ve insanları suçlardan ve cezalardan korumaya ve onları savunmaya çalışmıştır.
Suçun peşinden koştukları için Litailer topal kalmıştır...
Topallıkları çok çalışmaktan. Sürekli koşuşturmaktan.
Sürekli dert dinleyip suçluların affı için yalvardıklarından yüzleri kırış kırıştır...
Yüzlerindeki kırışıklar, insanların dertlerini dinlemelerinden, onların affedilmeleri için yalvarmalarından veya suçlunun cezasını çekmesi için ısrar etmelerinden kaynaklanıyor; erken yaşlanmışlar.
Bu Avukat tanrıçalar, insanların yasaları çiğnememesi için çabalamışlar...
Bazen de mağdurun yanında olup, suçluların cezalandırılmalarını mahkemeden istemişler...
Savunma kutsaldır...
İlk savunmanın yazılı belgesi Atina Halk Mahkemesi’nden gelir; Sokrates’in savunmasıdır ilk yazılı savunma.
Sokrates’in yargılandığı Atina Halk Mahkemesi’nde yaptığı, felsefe ve savunmaya derinlik kazandırdığı savunmasında der ki;
“Balık için su ne ise, savunma için de özgürlük odur.”
Geçtiğimiz hafta TBB seçimi ile savunma Türkiye’de de umut oldu, savunma güven oldu, savunma heyecan oldu.
“Hukuksuzluğun tam da karşısındayız” afişini sallandıran Erinç Sağkan, TBB Başkanı seçildi.
Ülkenin en koyu baskı zamanında, hukuku değil gücü pusula sayan, cübbelerine düğme iliştirenlerin yalancı saltanat döneminde, sıradanlaşan korkunun duvarını yıktı geçti...
İkinci barolar kurdular, delege sayısını düşürdüler, hesaplar yaptılar ama tutmadı, işlemedi.
Bunun yanlışlığını anlatmak için Ankara’ya yürümek isteyen baro başkanlarına karşı hoyratlaştırdılar. Tutmadı...
“Avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder” der yasa.
Geçtiğimiz Pazar günü, bağımsız savunma nihayet iş başı yaptı; “bağımsız ve özgür düşünce esastır” dedi.
Umut doldum, mensubu olduğum Avukatlık mesleğimle gurur duydum.
TBB Başkanı Erinç Sağkan 43 yaşında, çok genç...
TBB Başkanı olur olmaz yaptığı açıklama çok değerli ve anlamlı;
“Ülkemizde son yıllarda insan hakları ihlallerinin arttığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı ve tartışmaya açıldığı bir noktada Türkiye Barolar Birliği’ne yurttaşlarımızın çok ama çok ihtiyacı bulunmaktadır.
Maalesef geçtiğimiz döneminde bu anlamda gerek mesleki sorunların iyileştirilmesinde gerekse hukukun üstünlüğünün tesisi için yeterli çabayı sarf etmediğine inandığımız bir anlayışın bugün itibariyle sonuna gelmiş bulunuyoruz”...
Savunmayı temsil ettiğim, olup bitene birebir tanık olduğum, hukuksuzluklara var gücümle karşı durduğum bir davada, Anayasa Mahkemesi Kararının uygulanmaması, 15 Temmuz yargısının alameti farikası oldu.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararını yok sayan, duruşmada AYM kararının okunmasına tahammülü olmayan bir mahkeme gördüm. Hukukun, Anayasa’nın, yasanın üstünlüğünü savunurken ilk kez 15 Temmuz yargısı döneminde duruşma salonundan çıkarıldım.
15 Temmuz Yargısının mensupları cübbelerine düğme diktiler, ilik açtılar. Cübbesinde düğme olmayanların sesini kısmak istediler.
Hukukun üstünlüğü için yeterli çabayı sarf etmeyenlerin dönemi, bağımsız savunma yönünden kapanmıştır.
“Bağımsız ve özgür savunma yetkisine sahip çıkıyoruz” dedi bu ülkenin avukatları.
Toplumdaki yükselen talepleri merak edenler, TBB seçimini bir laboratuvar veya bir damla kandan metabolizmayı teşhis olarak yorumlayabilir.
TBB seçimleri “Geliyor gelmekte olanın, Gidiyor gitmesi gerekenlerin” müjdesidir, işaret fişeğidir.
Bakalım bu ülkenin yargıç ve savcıları da Anayasa’nın ruhuna, kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olarak, toplumun kendilerine devrettiği yargılama yetkilerine meslek onurunun ve ahlakının hakkını vererek uygulama arzusunu ilan edecek mi?
“Türk milleti adına” karar verenler, bu milletin adalete susadığını artık görmek zorundalar.
“Devlet buhran içine düşmeye görsün, yeniden büyük harfli oluveren Adalet’e hesap vermek zorunda kalır” der “Şeytanın Avukatı” olarak bilinen Jacques Vergès ...
“ADALET” in, tam da böyle “büyük harflerle” yazıldığı günlerde geldi TBB Başkanlık seçimi.
Darısı yargı erkine... Ve de bir an önce...