Cehennemin sebebi de kapısını kapatamayan da...

Figen Çalıkuşu

Seçim bitti… Beklediğimizi bulamadık, cehennemin kapılarını kapatamadık…

Aslında cehennemin sebebi de siyaset, cehennem kapılarını kapatamayan da siyaset… Parti içi iktidar kavgası etrafında kaynamağa başlayan çürümüş “siyaset kurumuna” dikkatlice bakmanın tam zamanı.

Bekir Ağardır seçim sonrasında şunları yazdı:

“Yaşanan gerçeklik ve ihtiyaçlara karşın değişmeyen siyasi yapı arasında büyük bir yarılma var. Partiler yeni insanlardan ve gençlerden, bilimden beslenemedikçe değişemiyor. Bu nedenle siyasi tercihler, var olan aktörlerle sınırlı olduğu için değişmiyor ya da çok zor değişiyor.”

Gerçekten de temel ve sabit sorun, topluca çürüyen siyaset kurumu. Değişemiyor, demokratikleşemiyor… Hatta yeniliğe ve değişime direniyor.

Peki bu yaklaşımla seçimi değerlendirince, neler söylenebilir?

Benim gözlemlerim şöyle:

1- Anayasa ve yasalar yok sayıldı…

Yüksek Seçim Kurulu’nun ülke seçim tarihinde görülmemiş uygulamalara imza attı…

Anayasaya rağmen Erdoğan’ın 3.kez seçime girmesinden, bir partinin milletvekili adayları olan bakanların seçim boyunca “Bakan” olarak rol üstlenmesine kadar hukuki skandallar yaşandı.

Siyasal iktidar ta baştan beri hiç çekinmeden anayasal düzenin kurallarını yok sayarken, muhalefette önlemek için yeri göğü inletmedi.

Bu seçim, bu kriterler açısından bakıldığında ne yazık ki devlet gücünün tarafsızlığını yitirdiği, adaletin ve eşitliğin canına okunduğu, demokrasisin olanaklarının, hukukun iyice yozlaştırıldığı, her türden eşitsizliğin ağır şartlarında gerçekleşmiştir.

Seçim, hakemi satın alınmış bir maç gibiydi…

2- Siyaset kurumu çürüdü ama umut yok olmadı…

İyimser ve olumlu bir yönden bakarsak, bu şartlara rağmen toplumumuzun yarısının demokratik düzenin tesisi için güçlü bir şekilde siyasi iradesini ortaya koymuş olduğunun altını çizebiliriz.

Avunmamız açısından bir başka sevindirici gelişmede bir tabunun kırılması, Alevi bir adaya ülkenin yarısının oy vermesidir.

3- Baskıcı ve otoriter bir rejime, bütünüyle adil olmayan seçime rağmen metropollerin siyasal iktidara oy vermemesi de çok önemlidir.

4- Ülkenin büyük sancılarından biri, kronik hale gelen Kürt sorunudur. İktidardaki zihniyetin bu sorunu çözmekten ne kadar uzak olduğu Güneydoğu’daki seçim sonuçlarından görülmektedir.
Erdoğan, Diyarbakır’da hezimete uğradı.

Halkını özgürleştiremeyen, zenginleştiremeyen ve temel sorunları çözmekte çok uzak yıpranmış bir siyasal iktidar ve iktidara gelemeyen bir siyasal muhalefet var.

Bu, siyaset kurumunun krizi değil de nedir?

5- Nitekim, belki de bu nedenle bu seçime 10 milyonu aşkın seçmen katılmamıştır. Sandığa gitmemiştir.…

Bu, herkes tarafından düşünülmesi ama en çok siyaset kurumu tarafından irdelenmesi gereken çok çarpıcı bir durum değil mi?

6- Seçim sonuçları, köhne siyaset kurumunun çözemediği ve gittikçe ağırlaşan acil toplumsal sorunları da masaya getirdi.

Karpuz gibi ortadan ikiye yarılmış, kültürel olarak birbirinden kopmuş, birbirini duymayan, konuşamayan, iletişim kuramayan bir toplum var…

Yarısı siyasal iktidarın her popülist iktidar gibi tüm gücüyle yaptığı “güvenlik” ve “ülkenin bekası” propagandasına kapılarak oy verdi… Diğer yarısı yaşamın çekilmez hale gelmesine tepki gösterdi.

Hem aynı çileyi çekip hem de ikiye bölünerek düşmanlaşmak nasıl bir akıldır Ya Rabbim?

7- Ülke, siyaseti daha çok konuşuyor ama Türkiye resmen ekonomik olarak iflas etmiş durumda… Merkez Bankası’nda kendisine ait tek dolar bile yok…

Seçim sonuçları bu çok yakıcı ve sarsıcı duruma çözüm getirmediği gibi faciayı daha da koyulaştıracak bir sonuç doğurdu.

Türkiye’yi enkaz haline getiren siyasal iktidar, ondan halkı kurtaramayan da muhalefet…

8-Türkiye’nin kendisini kalıcı bir şekilde tedavi edebilmesi için ülkede zihniyet devrimi yapacak, demokrasi açığının farkına varacak, bunu talep edecek ve özgürlük ile refah için siyaset yapacak bir siyasi yaklaşıma ihtiyaç var.

Olabilir mi, köhnemiş ve çürümüş siyaset kurumu kendine neşter atabilir mi?

Cumhuriyeti demokratikleştirmek için önce kendinin demokratikleşmesi gerektiğini kabul eder ve harekete geçer mi?

Bu tabii ki yapılmalı ama şu an için çok umut verici bir durum yok.

Ancak hayat ülkeyi bu mecburiyete sürüklüyor.

Ama maalesef faturası çok yüksek oluyor ve derin, radikal çareyi üretip uygulayıncaya kadar da artarak ağırlaşacak…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (28)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.